English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Portugais / [ V ] / Ve o zaman

Ve o zaman traduction Portugais

16,474 traduction parallèle
Hayır bak, günün sonunda emekli olacağın ve artık oynamayacağın bir gün gelecek ve o zaman ne yapacaksın?
Ouve, chegará a altura em que te vais reformar e não poderás jogar.
Ve ödeşmenin zamanı geldi.
E chegou o momento da retribuição.
Bir gün benim zamanım gelecek ve seni öldüreceğim.
Um dia terei o meu momento e vou matar-te.
Birbirinize hiç yalan söylemiyorsunuz ve zamanı geldiğinde dünyanın en iyi babası olacak.
Nunca mentem um ao outro, e ele será o melhor pai do mundo quando chegar a altura.
Söylesene, tanımadığın Afganlar'ı korumak için zamanında tetiği çekmişken, şu an karını ve çocuğunu korumak için gerekeni yapamamak nasıl bir his?
Diz-me. Como te sentes sabendo que não tens problemas em disparar para proteger um grupo de afegãos que não conhecias, mas não tens coragem para fazer o que é necessário para proteger a tua mulher e a tua filha?
Sana birçok sebepten dolayı aşık oldum ve o sebeplerden biri de her şeyin her zaman bir yolunu bulman.
Apaixonei-me por ti por vários motivos. Um deles é que arranjas sempre solução.
Onları yenmemiz gerekmiyor, sadece Felicity ve babasına yeterince zaman kazandırmalıyız.
- Não precisamos derrotá-los. Só temos de ganhar tempo para a Felicity e o pai dela.
O mektubu almak, bana her zaman ne kadar da tatlı ve komik olduğunu hatırlattı.
É que quando recebi esta carta, isso lembrou-me o querido e divertido que sempre foste.
Mezuniyet balosu Kralı ve Kraliçesi'ni oylama zamanının geldiğini unutmayın.
Não se esqueçam que está na altura de votar no rei e rainha para o baile de homenagem que se aproxima.
Eh, dünyadaki en zeki adam değilim ama her zaman hayatımda geçmişe bakar ve istediğimi yapmıştım, derim.
Bem, não sou o homem mais esperto no mundo, mas posso sempre olhar para atrás e dizer que arrisquei.
1944'de meydana gelen bazı felaketler uzay-zaman dokusuna zarar veriyor ve bu zamanda anormalliklere sebep oluyor.
Um acontecimento catastrófico em 1944 rompeu o tecido do espaço-tempo causando anomalias temporais aqui e agora.
Zaman ve insan birlikte büyüdük.
O tempo e o Homem, nós crescemos juntos.
Tanık, kendi zamansız ormanında ölümsüz olmayı arzuluyor ama zamanı yok ettiğini ölen ve yaşayan şeylerin bir arada olduğunu bir düşünsene.
A Testemunha quer ser imortal na sua floresta intemporal. Já imaginaste? Destruir o próprio tempo, para que tudo o que resta viva e morra no mesmo momento.
Zaman Efendileri evlilikleri onaylamaz ama aşık oldum ve Jonas adında bir oğlumuz oldu.
Os Mestres do Tempo desencorajam o casamento, mas eu apaixonei-me e tivemos um filho, o Jonas.
Kendi kişisel nedenleri yüzünden yeminini bozan zaman gemisi çalan ve tarihi değiştirmeye karar veren birinden yardım istemem ben. - Bana mantıklı gelmiyor.
Não quero ajuda de um homem que quebrou o seu juramento, que roubou uma nave do Tempo e decidiu mudar a História pelas suas próprias razões egoístas.
Dünyanın Zaman Efendileri'ne ihtiyacı var. Ve Zaman Efendileri'nin Rip Hunter'a ihtiyacı var.
O mundo precisa dos Mestres do Tempo, e os Mestres do Tempo, asseguradamente, precisam do Rip Hunter.
O Nano parazitler temas etmesiyle birlikte insan etini tüketebiliyor. Ama Nainsanlarla temas ettikleri zaman beynin zevk merkezine saldırıp kurban Hive'a bağlanıp hizmet etsin diye istek ve arzu veriyor.
Aqueles nanoparasitas... podem consumir a carne humana, em caso de contacto, mas, quando estabelecem contacto com os não-humanos, eles atacam os centros de prazer do cérebro, dando às suas vítimas um desejo e vontade de se conectarem com o Colmeia e servi-lo.
- Benim zamanım bol. Yedinci yolda Davis ve Billy'le yarış yapıyorduk ve Tommy'nin arabası çukura sürüklendi.
Estávamos numa corrida na Estrada 7 com o Davis e o Billy quando o carro do Tommy entrou numa vala.
Her zaman babanı, Washington ve Jefferson'ı. mutlu etmek için yaşadın.
Sempre viveste para agradar, para servir o teu pai, Washington, Jefferson.
Ölümle burun buruna olma ve düşünmek için bolca zaman.
A experiência quase fatal e o tempo livre para pensar.
Ve Tanrı'yı bulduğunuzda o zaman belki beni de görürsünüz.
Depois de encontrarem Deus... quem sabe também me vejam.
O zaman çağır onu ve onayını verme.
Então chame-o, expresse a sua reprovação.
Zaman hızla azalıyor. Ve onları ölü görmekle ilgilenmiyorum.
O tempo está a tornar-se numa mortalha e vê-los mortos não tem interesse para mim.
Tam da şimdi, sorumluluğun ve suçlu bir vicdanın yüküyle karşılaştığın anda pes edersen sen ne zaman büyüyeceksin?
Se desistir agora, que enfrenta o fardo da responsabilidade e a sua consciência culpada, quando vai crescer?
Çocuktuk o zaman ve çocuklar böyle yapar.
Éramos crianças.
Eobard'ın, Hız Gücü içinde olmuş olması muhtemel. Onu, bir sığınaktaymış gibi koruyup sağ kalmasını ve zaman çizgisinin zarar görmemiş olmasını sağlamış olabilir.
Possivelmente, o Eobard estava na Speed Force, protegido como num abrigo anti-aéreo, que o manteve vivo na linha de tempo dele.
Çünkü Zaman Gemisi bizi aldığında bunu beklemiyorduk ve yanımda Atom zırhım yoktu.
Porque quando somos inesperadamente apanhados por uma nave temporal, eu não trazia o fato do Átomo.
Kim olduğumu ve amacımı öğrenmek için zamanım oldu.
Tive tempo para aprender quem eu era, e para o que estou destinada.
Tanrı o zaman bizi duydu ve şimdi de duyuyor.
E escuta-nos agora!
Demişken, Siefert ve Berg'in ne zaman arayacağını biliyor musunuz? - Uzun sürmese gerek.
Por falar nisso, sabe quando é que o Siefert e o Berg vão ligar?
Bunca zaman sonra git ve yok et onu.
Depois deste tempo todo, destrói-o.
Ve bu bittiği zaman, senin baş belası erkek arkadaşını tekrar diriltmene yardım edeceğim.
E, quando isto acabar, ajudo-te a ressuscitar o chato do teu namorado do reino dos mortos.
O zaman seni geri getiririm ve onlarla birlikte mücadele ederiz.
Então, vou trazer-te de volta e derrotamo-los os dois.
Ve hatta tüm bu zaman sonunda, hala bir yankı var.
O do Vincent.
Ve şimdi onu kurtarma bağlıdır görünüyor. İlyas üzerinde Finn benim her zaman güvenilir kardeşi ile çalışıyor.
Agora, o resgate dela depende da aliança do Elijah com o sempre fiel do meu irmão Finn.
Ne zaman ı, ailenizin sonuna gaipten haber verme kehaneti bulundu I bunun doğru olduğunu biliyordu. Ve o ı kendi yaşam düzenlemesi oldu.
Quando descobri a profecia que previa o fim da tua família, soube que era verdadeira e que eu era a sua personificação.
Ama ı o herkes olduğunu düşünüyorum. Kanlı iş girmeden. Ve ne zaman geri adım bilmeden.
Mas eu acho é que estão todos a meter-se na minha vida e que não sabem quando parar com isso.
I bir belirti gördüm. Senin her zaman ve sonsuza kadar coveted ve.
Como que vislumbrei o vosso cobiçado para todo o sempre.
Her zaman ve sonsuza kadar, kardeşim.
Para todo o sempre, irmão.
Her zaman ve sonsuza kadar.
Sempre e para todo o sempre.
Her zaman ve sonsuza kadar.. .. sadece istediğini yapmak için bir bahane.
Sempre e para todo o sempre é apenas uma desculpa para fazerem tudo o que querem.
Ve geldiği zaman.. asıl partimiz başlayabilir!
E quando o fizer, pode começar a nossa verdadeira festa!
O her zaman senden iyiydi ve her zaman da öyle olacak.
Ele é e sempre foi melhor que tu.
Karşılığında ise, sonsuz aşkıma.. sahip olacaksın. Ve her zaman arzuladığın intikama.
Em troca, terás o meu amor eterno e toda a vingança que possas desejar.
Siz sadece yeri ve zamanı söyleyin.
Diz-me só a hora e o local que eles disseram.
Ama o zaman kadar sen ve ben varız, değil mi?
E, até lá, temo-nos um ao outro, não é?
"Nerelerde ve ne zaman" ne?
Onde e quando o quê?
Nerelerde alışveriş yapıyorsun ve ne zaman bir mağazaya gitmeme izin vereceksin?
Onde arranjas o dinheiro e quando me deixas ir a uma loja?
- O zaman benim gözüm ve kulağım olacaksın.
Terás de ser os meus olhos e ouvidos.
Per Degaton dünya diktatörlüğüne doğru yol alacak ve zamanı geldiğinde Savage o gücü ellerinden alacak.
Per Degaton prima o mundo com a ditadura, e então, quando a altura for oportuna... Savage rouba-lhe o poder.
Evet, aynı zamanda zamanın kendini gerçekleştirmek istediğini ve Savage'ın gücüne ulaşması gibi dünyayı değiştirecek bir olayın yalnızca genç piyonunu kaçırarak durdurulamayacağını da söyledim.
Sim, e também disse que o Tempo quer acontecer, e um evento tão modificador como a ascensão de Savage ao poder não pode ser detido por meramente raptar o seu jovem peão.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]