English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turc → Russe / [ G ] / Gitmek zorunda

Gitmek zorunda traduction Russe

1,552 traduction parallèle
Gitmek zorunda kaldı.
Ему пришлось уехать.
Eğer siz emrederseniz, gitmek zorunda kalır.
Ему придется туда пойти, если вы ему прикажете.
Jeff ile Audrey Atlantic City'ye gitmek zorunda kaldı.
Джефф и Одри пришлось ехать в Атлантик Сити, и другая пара тоже отпала.
Dünyanın öbür ucuna gitmek zorunda kalsam bile, kızı bulacağım.
Даже если мне придется дойти до края земли, я её найду.
Bu vaka bir tıp komitesinin önüne gitmek zorunda kalacak.
Этот случай должна изучить медицинская комиссия.
Gitmek zorunda kalacaksın, başka seçeneğin yok.
Ты должен будешь уйти, у тебя нет выбора.
- Mahkemeye gitmek zorunda mıyız? Korkarım evet.
Боюсь, что так.
Rusya'ya gitmek zorunda değilim.
Мне же необязательно ехать в Россию.
Gitmek zorunda mıyız?
А может, не надо?
Çünkü akıllı, yetenekli ve güzel ve haplara o kadar bağımlı oldu ki rehabilitasyon merkezine gitmek zorunda kaldı.
Почему этот фильм так и не выпустили? Потому что умная, талантливая, и красивая, накачалась наркоты и попала в реабилитационный центр.
Hoşuna gitmek zorunda değil.
Вам это не было нужно.
Gitmek zorunda değiliz, biliyorsun.
нам не обязательно идти, ты же знаешь.
Birlikte gitmek zorunda mıyız?
Мы должны уйти вместе?
Buradan gitmek zorunda olmamızın tek sebebi bu değil Sarah Jane.
И это не единственная причина, по которой нам надо убираться отсюда, Сара Джейн.
Sanırım izleme kayıtlarımda bazı şeyler yanlış gitmek zorunda ve bu daha da iyi olmasını sağlıyor.
Я думала, что всё может пойти не так, но... Становится только лучше.
Muhtemelen Nate benden nefret ediyordur, ama önemli değil. Gitmek zorunda değilsin.
Нейт, возможно, ненавидит меня сейчас, но это неважно.
Ben paketi gitmek zorunda.
Я должна собрать свои вещи.
Babasını görmek için cezaevine gitmek zorunda kalıyor olabilir ama Kaptan onu asla geri çevirmez.
Даже Нейт... ему, может, и придется пойти в тюрьму, чтобы увидеть своего отца, но Капитан никогда его не отвергнет.
Yine gitmek zorunda olamazsın.
Нет, не может быть.
Matt. Matt, gitmek zorunda değilsin.
- Мэт, ты не должен уходить!
Bu akşam babamlara gitmek zorunda mıyız?
Нам обязательно сегодня к моему отцу идти?
Peki... gitmek zorunda değiliz.
Ну, мы... нам не обязательно идти.
Keşke Penny işe gitmek zorunda olmasaydı.
Я хочу, чтобы Пенни не хотела работать.
Tanımadığım insanların olduğu bir yere gitmek zorunda olmadığım için minnettarım.
Спасибо, что не отсылаете меня к незнакомым людям.
Bak, Ted ile tanışmak için sabırsızlanıyordum ama bara bir saat önceden gitmek zorunda kaldım ve muhteşem bir adamla tanıştım.
Слушай, я правда хотела встретиться с этим Тедом, но я пришла в бар на час раньше и встретила замечательного парня.
Gitmek zorunda değilsin.
Ты можешь не уходить...
Gitmek zorunda değilsin.
Ты не должен уходить!
Hala neden gitmek zorunda olduğunu anlamıyorum.
Я до сих пор не понимаю, почему он должен уехать.
Müminlerine, Çin kadar uzağa gitmek zorunda olsalar bile, bilgiyi bulabildikleri her yerde aramalarını Peygamberin bizzat kendisi söylemişti.
Сам Пророк побуждал верующих стремиться к познанию там... где возможно найти его, даже если бы им пришлось дойти до Китая.
Eğer yoksa, Üzülerek söylüyorum, Çin'e gitmek zorunda kalacaksın.
Вы поверите? Чхве Чхи Су постоянно занимался наркотиками.
Yanlış olduğunu biliyorum ama bu şeyler gitmek zorunda.
Я МОГУ ОШИБАТЬСЯ, НО ЭТИ ТВАРИ... НЕ ДОЛЖНЫ СУЩЕСТВОВАТЬ!
Lütfen arkadaşıma gitmek zorunda kaldığımı söyleyin.
Передайте моему другу, что мне пришлось уйти.
Gitmek zorunda mıyız?
Haм oбязaтeльнo тудa exaть?
Gitmek zorunda değilsin.
Знаешь, тебе не обязательно уходить.
Flynn, gitmek zorunda değilsin.
Флинн!
- Gitmek zorunda değilsin.
- Тебе не обязательно уходить.
- Gerçekten gitmek zorunda değilsin, biliyorsun.
- Тебе ехать не обязательно.
Her yere taksiyle gitmek zorunda kaldım.
Йосеф... А я тут везде такси ловлю.
Tüm o yolu arabayla gitmek zorunda kalacağım.
Мне еще назад в город ехать.
Çünkü bu şekilde oraya gitmek zorunda değilim.
Это как раз хорошо, потому что мне не нужно возвращаться.
Hastaneye gitmek zorunda kaldı. Az daha okuldan uzaklaştırılıyordum.
Его отвезли в больницу Меня чуть не исключили.
Gerçekten de oraya gitmek zorunda mısın?
Ты серьезно туда собрался?
Bu yoldan gitmek zorunda mıyız?
Обязательно ехать этой дорогой?
Bu Jackson Farnsworth boşandığı için morali bozulan ve bu yüzden benimle ve annemlerle yemeğe gitmek yerine onu teselli etmek zorunda kaldığın üniversite arkadaşın değil miydi?
не твой приятель из колледжа который был очень расстроен после развода и тебе пришлось утешать его вместо того, чтобы прийти на ужин к моим родителям?
Hayır, hayır hiçbir yere gitmek zorunda değilsiniz.
Нет-нет-нет.
Evime gitmek zorunda kaldım.
Пришлось ехать к себе за гитарой.
- Yemeğe gitmek zorunda mıyız?
- Нам придётся вместе обедать?
Müdüre gitmek zorunda kaldılar.
Барб, ко мне даже подошёл менеджер.
O üçüncü içki dükkanına gitmek zorunda mıydın?
Мог бы одним обойтись.
Dün konuşmanız bitmeden gitmek zorunda kaldım. Filozof dediğiniz oğlumla beraberdim. Acıkmıştı, o yüzden gitmemiz gerekti.
я не слышала твою речь целиком я была с сыном, великим философом когда ты начал, я повела его поесть ты рассказывал что-то о..... о посещении Флоренции - и что?
Yasak Şehir'e gitmek için benim iznimi almak zorunda olman çok komiğime gidiyor..
Прикольная фигня, я, оказывается, решаю кого пускать в Запретный Город

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]