English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ A ] / Almost every day

Almost every day tradutor Turco

305 parallel translation
You've passed me on the street almost every day.
Sokakta her gün yanımdan geçiyorsun.
I wrote you almost every day.
Sana hemen her gün yazdım.
I die almost every day myself.
Neredeyse her gün ölüyorum ben.
- You've seen her almost every day.
Onu hemen her gün görüyorsun.
Almost every day
Neredeyse her gün.
And they say that it rains almost every day.
Söylediklerine göre her gün yağmur yağıyormuş.
It rains almost every day.
Yağmur her gün yağar.
"Almost every day I find myself walking three or four miles... " through the dusty and dirty streets of Vientecito village ".
"Neredeyse her gün, Vientecito köyünün tozlu, kirli sokaklarında" 5-6 kilometre yürüyorum. "
- She writes almost every day now.
- Neredeyse her gün yazıyor.
I wash myself almost every day.
Kendimi neredeyse her gün yıkarım.
She calls me almost every day.
Neredeyse her gün arar zaten.
- Of course! We saw him almost every day.
Neredeyse her gün görüşürdük.
Fornari's son, who is now Dr. Zanutti's assistant visits her almost every day
Fornari'nin oğlu, şu anda Dr. Zanutti'nin asistanı olan,.. ... onu neredeyse her gün ziyaret ediyor.
Do you know we make the same trip together almost every day?
Her gün birlikte yolculuk yaptığımızı biliyor musunuz?
Mr. Jones, I deal with secret orders classified information, almost every day.
Bay Jones, neredeyse her gün gizli kodlar, sınıflandırılmış bilgilerle, uğraşıyorum.
She's in a refugee camp now, where they bomb almost every day.
Neredeyse her allahın günü bombalanıp duran bir mülteci kampında şimdi.
I tell it to myself almost every day.
Bunu hemen hemen her gün kendime söylüyorum.
Every time I get into a train, almost every day I see my name.
Her zaman trenin içindeyim, tüm gün boyunca adımı görüyorum.
Almost every day of the week we get something in here. Let me tell you, Melanie.
İzin ver anlatayım Melanie.
I wrote a letter to you almost every day on the ship.
Gemide geçirdiğimiz hemen her gün sana bir mektup yazdım.
And yet every day, almost every day, he had an entry.
Ne izne çıkar, ne de bir gün kaytarırmış. Ve neredeyse her gün bir şeyler yazmış.
We go for a walk together almost every day.
Hemen her gün yürüyüşe çıkıyoruz.
Almost every day of my life, I've thought about that gold.
Hayatımın her gününü bu altını düşünerek geçirdim.
One day he just stopped everything and from the next year he spent almost every day locked up with his work.
Bir gün her şeyi bıraktı sonraki yıla kadar bütün zamanını araştırmasına adadı.
I ride for the whole property almost every day.
Neredeyse her gün tur atıyorum.
Almost every day, it rains.
Neredeyse her gün yağmur yağıyor.
We usually clean these rooms up almost every day but Mr. Spenser put "Do Not Disturb" on the door.
Odaları hemen hemen her gün temizleriz ama Bay Spenser "Rahatsız Etmeyiniz" kartını asmıştı.
Blanca and I. We talk of you almost every day.
Blanca ve ben neredeyse her gün senden söz ettik.
I've looked at that painting almost every day of my life, and I never had a clue.
Yaşamımın neredeyse hergünü bu tabloya baktım, ve asla bir ipucu görmedim.
Frasier, I love your show. My friends and I listen to it almost every day.
Frasier, biliyor musun. radyo programını çok seviyorum.
Ships are leaving Deep Space 9 almost every day.
Buradan başka yerlere hemen hemen her gün gemi gidiyor.
I'm a man with heart trouble. I die almost every day myself.
Neredeyse her gün ölüyorum.
I wrote you almost every day. I know.
Neredeyse her gün yazdım sana.
Here it rains almost every day, and sometimes for days on end.
Burada neredeyse her gün yağmur yağar. Bazen günlerce sürer.
I remember running from Pemberley to Lambton as a boy almost every day in the horse-chestnut season.
Çocukken at kestanesi mevsiminde her gün Pemberley'den Lambton'a kaçar dururdum.
Kelly, I have missed you so much, and I wrote you almost every day.
Kelly, seni çok özledim ve hemen hemen her gün sana mektup yazdım.
I fought with him almost every day.
Bir çok gün ben de onunla aynı düşünüyorum.
And now she must spend almost every day with the Eltons!
Ve şimdi tüm zamnını Elton'larla geçirmek zorunda!
- Almost every day.
- Neredeyse her gün.
Those guys used to come over to my house almost every day after school.
Hemen hemen her gün okuldan sonra bize gelirlerdi.
See, winter is almost here and from now on every day counts.
Bakın, kış yaklaşıyor ve artık her günümüz sayılı.
Yes, a younger woman, and not a widow with a boy almost grown and no means of support because I've had to sell it all to survive, to just keep going and it's worse every day.
Evet, daha genç bir kadına, dul olmayan ve neredeyse boyu... kadar çocuğu olmayan, eline geçen her şeyi satmak zorunda olmayan birine... Hayatta kalmak için buna mecburum, çünkü her şey her geçen gün daha da... kötüye gidiyor ve yapabileceğimiz başka bir şey yok.
You have seen as the twins are, to Cori him the stomach almost hurts every day...
İkizlere bak, anne.
During the six months of daylight... it makes an almost perfect circle in the sky every day.
Altı aylık gün ışığı süresince her gün, gökyüzünde harikulade bir halka oluşturur.
Almost every other day.
Neredeyse her gün geliyorsun.
Not every day, but almost.
Her gün değil ama neredeyse.
Almost certainly... a highlight of every day.
neredeyse kesinlikle, çok güzel tat bırakıyorlar.
- Oh, boy. Katie calls me that almost every other day.
Aman be, Katie bana günaşırı aynı şeyi söyler.
Let's just go. He's been standin'out there every day for a week almost.
Neredeyse bir haftadır gelip öyle duruyor.
That is odd, because almost every day I was there,
Bu çok tuhaf.
She's very exotic, only eats every other day, and she's so white, she's almost blue.
Çok egzotik, günaşırı yemek yiyor ve bembeyaz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]