And coffee tradutor Turco
5,538 parallel translation
Coffee in the mug, and coffee on the mug.
Kupanın içinde kahve ve kupanın üstünde kahve.
Would you get my guest and I some coffee?
Misafirimle bana birer kahve getirebilir misiniz?
And I bought a new coffee table and some chairs.
Yeni bir kahve masası ve birkaç da sandalye aldım.
AND FOR ONLY THE PRICE OF A CUP OF COFFEE.
Hem de yalnızca bir kahve fiyatına.
Maybe one clay you'll dine with Spielberg and have coffee with Nicole Kidman.
Belki bir gün Spielberg ile yemek yer Nicole Kidman'la bir kahve içersin.
And anyone on any expedition knows not to drink the lounge coffee.
Keşif gezisine çıkan herkes de girişte sunulan kahvenin içilmeyeceğini bilir.
We usually just hang out and drink coffee for the first half hour.
İlk yarım saat genelde dışarıda takılır kahve içerdik.
We do not hang out and drink coffee.
Dışarıda takılıp kahve içmiyoruz.
Just a friendly coffee-chat - and-walk-to-the-office thing?
Arkadaşça bir kahve eşliğinde muhabbet edip ofise yürümece mi yani?
- And you're drinking coffee.
- Bir de kahve içiyorsun.
I've started going to coffee trucks outside banks and museums.
Banka ve müzelerin civarındaki kahve arabalarına gitmeye başladım.
We had coffee yesterday and she was just so upset about everything that's happened with the President.
Dün kahve içmiştik ve Başkan'la ilgili yaşanan bütün o şeyler konusunda çok üzgündü.
And that you left your coffee mug in the sink again.
Ve have fincanını yine lavaboda bıraktın.
There's coffee made and bagels in the fridge.
Dolapta kahve ve simit var.
I thought I'd come by and see if he wants to let me buy him a cup of coffee.
Buraya uğrayıp benimle bir kahve içmek ister mi diye soracaktım.
- Yeah, please, and a lot of coffee.
- Evet, olur. Bolca da kahve alayım.
And this is you, following him outside of a coffee shop. Three hours later, he was dead.
Bu da onun arkasından kahve dükkânından çıkan senin resmin.
Look, I've done my best to forget about it all. Until he found me in the coffee shop, and he kept asking me,
Beni kahve dükkânında bulana kadar her şeyi unutmaya çalıştım.
Now, we don't have a goddess bar with beer and wine, but the coffee's not terrible.
Bizim biraz ve şarap ikram eden bir tanrıça barımız yok ama kahvemiz de fena değildir.
Can we just pop to the staff room and have a coffee and a biscuit?
Öğretmen odasına gidip, kahve içip bisküvi yiyelim mi?
Hey, are you gonna order any food or are you just gonna sit there and drink coffee all day?
Hey, birşey sipariş edecek misin yada bütün gün orada oturup kahve mi içeceksin?
" Miss my coffee, my loft, and the stifling heat.
Kahvemin kokusu burnumda tütüyor.
Maybe we should go over there and just invite'em in for some coffee, you know?
Belki de gidip onları kahve içmeye davet etmeliyiz.
You're drinking decaf coffee, which you usually only do in the afternoon, you're wearing an empire-waist dress and loose shoes'cause your feet are already swelling.
Kafeinsiz kahve içiyorsun, ki normalinde sadece öğleden sonra içerdin, büyük beden elbise giyiyorsun ve de bol ayakkabı çünkü ayakların çoktan şişmiş.
You sprinkle coffee grounds on the affected area, and it drives the slugs away.
Bölgeye öğütülmüş kahve serpiyoruz, ve bu da böcekleri kaçırıyor.
what do you think? Oh, I'm just the assistant, but I would definitely sleep with a Windy City Coffee drinker based on the strength of this bus-and-billboard campaign.
Ben sadece bir asistanım ama, bu otobüs ve pano reklamlarına güvenerek Windy City kahvesi içen biriyle kesinlikle yatardım.
- I want a coffee and an explanation.
- Kahve ve bir açıklama istiyorum.
So one regular coffee and a latte.
Bir kahve ve bir de latte.
Every day I use a massage brush, exercise, take a shower, go pick up trash, go get coffee, then I come home and eat.
Her gün... masaj fırçamı kullanır, egzersiz yapar duş alır, çöpleri toplar, gidip kahve alır ondan sonra eve gelip yemek yerim.
And the full-time barista who provided coffee for the masseurs.
Masörlere kahve getiren kahveci de iptal.
Guy dresses really well, he sips coffee at a café, he's got a pocket watch, and he drives a fancy car.
Adam gerçekten şık giyiniyor bir kafede kahvesini yudumluyor, cep saati var ve havalı bir araba kullanıyor.
All right, coffee and malasadas, on you.
Tamam. Kahve ve tatlılar senden.
'We do business over coffee and cognac the day long'and everyone is in a race to dream up fashions'still more daring than were worn yesterday.
Gün boyunca kahve ve konyak ile iş yapıyoruz ve herkes önceki günden daha cüretkâr kıyafet giyip moda uydurma yarışında.
Thanks, Bro, and thanks for this coffee.
Sağ ol, dostum. Kahve için de sağ ol.
It's sad how it takes something so... intense to make us stop and smell the coffee, huh?
Bu kadar şey alır ne kadar üzücü... Bize durdurmak ve kahve kokusu yapmak için yoğun, değil mi?
Well, off the top of my head, I ordered a coffee ten minutes ago, and you still haven't gotten it.
Aklıma ilk gelen şey şu. 10 dakika önce bir kahve sipariş ettim ve sen hâlâ siparişimi getirmedin.
And I can't believe I'm working for a corporate coffee place.
Ben de kurumsal bir kahve dükkânında çalıştığıma inanamıyorum.
And if you could, uh, direct me to a coffee place nearby, that'd be great.
Beni yakınlardaki bir kafeye yönlendirebilirseniz çok iyi olur. - Tabii, ne demek.
All right, shorty. What do you say me and you grab a cup of coffee?
Neden birer bardak kahve kapıp gelmiyoruz?
And try putting some heavy cream In that coffee, but for heaven's sake, Not goat's milk cream.
Ve o kahvenin üzerine bolca krema koyun, ama Tanrı aşkına, keçi kreması olmasın.
Did you go and invent coffee?
Kahveyi icat etmeye falan mı gittin?
The two Orsas in my life, my mother and my daughter they make the best coffee.
Hayatımdaki iki Orsa, biri annem, diğeri kızım en iyi kahveyi pişirirlerdi.
Okay, well, I have to meet my boss this morning, but let's get together later, have a coffee, and we can make a pros and cons list.
Tamam, bu sabah patronumla buluşacağım ancak daha sonra buluşalım. Kahve içip, işin eksilerini artılarını sıralarız.
With, uh, plastic hay and pumpkin-flavored coffee beans?
Plastik otlar ve kabak çeşnili kahve çekirdekleriyle mi?
That's coffee, and what if there's pumpkin pie?
O kahve aroması. Ya içinde bal kabağı olan turta varsa?
NSA deposited the extortion money, and our spy accessed it using the coffee shop's Wi-Fi.
NSA şantaj parasını yatırmış ve casusumuz kahve dükkanının kablosuz internetini kullanarak hesaba girmiş.
Brewed a fresh pot of coffee and made you some eggs.
Taze bir kahve hazırladım ve biraz yumurta yaptım.
I have three egg whites and a half-caf coffee with almond milk, then 9-minute abs, 40 minutes on the treadmill,
Üç yumurtanın beyazı ve badem sütlü yarı-kafeinli kahve, 9 dakika karın kası, 40 dakika koşu bandı,
Then the next thing you know, you gotta change your number and find a new coffee shop.
Sonra bir de bakmışsın ki, numaranı değiştirmişsin ve yeni bir kafe arıyorsun.
And I loved that coffee shop!
Ve ben o kafeyi çok seviyorum!
Next thing you know, I have to find a new coffee shop, and I'm really loving this new coffee shop.
Sonra bir de bakmışsın ki, yeni bir kafe arıyorum ve bu yeni kafeyi gerçekten çok seviyorum.
coffee 1657
coffee or tea 19
and counting 62
and cross 26
and clear 27
and children 37
and clearly 63
and child 20
and cute 22
and cut 152
coffee or tea 19
and counting 62
and cross 26
and clear 27
and children 37
and clearly 63
and child 20
and cute 22
and cut 152
and clean 18
and c 97
and climbing 16
and congratulations 82
and carl 28
and cold 23
and close the door 22
and change 35
and come back 23
and come on 21
and c 97
and climbing 16
and congratulations 82
and carl 28
and cold 23
and close the door 22
and change 35
and come back 23
and come on 21