But in doing so tradutor Turco
210 parallel translation
They'll walk straight into our arms but in doing so they will drive over our women and children.
Doğruca koylarımıza yönelecekler ama gelirlerken kadınlarımızın, çocuklarımızın üzerine sürecekler.
He killed our enemies to protect us, but in doing so died.
Bizi korumak için düşmanlarımızı öldürdü, ama bu uğurda o da öldü.
They changed the universe... but in doing so paid a terrible price.
Evreni değiştirenler. Fakat bunun için korkunç bir bedel ödediler.
But in doing so, my heart... keep me from hate.
Ama bunların yanında, kalbimi... nefretten uzak tut.
But in doing so, you also caused Moya to haemorrhage most of her iriscentant fluid.
Ama aynı zamanda, onları çekerek büyük bir sıvı kaybına sebep oldun. hayati sıvısının büyük bölümü gitti.
But in doing so, his left guard, André Jackson, is going to pull and Falco will hit him with the ball in the back.
Fakat bu sırada soldaki savunma Andre pozisyonunu kaybediyor ve Falco'nun attığı top onun sırtına çarpıyor.
I could gut that fish and get my wedding ring back but in doing so I'd be killing the smartest catfish in the Ashton River.
Onu yakalayıp yüzüğümü alabilirdim ama Ashton Irmağı'nın en zeki yayın balığını da öldürmüş olacaktım.
But in doing so they've made some mistakes.
Ama bunu yaparken bazı hatalar da yaptılar.
But in doing so, he crossed an invisible borderline.
Fakat bunu yaparken, aralarındaki o görünmez sınırı geçti..
You may have suppressed a very small strike but in doing so you have started a very large demonstration.
Çok ufak bir eylemle olayı bastırabilirdiniz ancak bu şekilde, toplum bazında büyük bir infial başlattınız.
But in so doing, we ask that Mr. Gailey cease presenting personal opinion.
Ama biz de Bay Gailey'den kişisel fikirlerini... kanıt olarak göstermeyi bırakmasını istiyoruz.
You see, what I need to know is... could a man actually be in one place doing one thing... and still in his mind be elsewhere... doing something else, but so vividly, with such detail... that this is the real, the living part of his life to him?
Şimdi öğrenmek istediğim şu : Bir adamın, gerçekte bir yerde bir şey yaparken aynı anda, kafasında tüm detaylarıyla başka bir yerde başka bir şey yapması, ve bunu da asıl gerçeklik gibi hissetmesi mümkün müdür?
Stop thinking in terms of Bible peddling, because I am confident that once you realize... what you are doing for others, you in your own esteem will rise so high... not with conceit, but in humility,
Olayı İncil satıcılığı olarak düşünmekten vazgeçin. Çünkü başkaları için yaptığınız şeyin farkına vardığınız vakit adım gibi biliyorum güç ve ayrıcalığın sizde olduğunu bilerek başkalarının hizmetinde olarak kendinize olan saygınız öyle bir artacak ki, bu saygı kibirden değil tevazudan ileri gelecek.
Yes, but it's a necessity that someone's got to do the job, so I think I'm doing my part in...
Evet ama bu bir gereklilik, birisi bu işi yapmalı.
But if this is from a lance, then it wasn't used to test the cows for bravery, so what was it doing in the ring?
Fakat eğer bu bir mızraktan gelse, o zaman sığırın cesaretini ölçmek için kullanılmazdı, bu durumda arenada ne arıyordu?
Some insects not only eat plants, but in order to hide while doing so, they've come to look like plants, like leaves and sticks.
Bazı böcekler bitkileri yemenin yanında, yerken gizlenebilmek için bitkilere benzemişlerdir. Yaprak ve çubuklar gibi.
Summer nights are long in Verona, and youth is so short. But what is Juliet doing?
Vérone'da yaz geceleri uzun ve onun gençliği kısa.
We're doing this credit card search but it's extremely unlikely that anything charged over the weekend would be turned in so soon.
Kredi kartı araştırması yapıyoruz. Ama hafta sonunda çekilen bir makbuzun bu kadar kısa sürede bildirilmesi zayıf bir olasılık.
"I sense I made a mistake in doing so... " but I could not bring myself to take it back.
Bunun bir hata olduğunu seziyorum ama bir türlü bu teklifi geri alamadım.
For example, you go back to my earliest articles and you will find that I say that even to enter into the arena of debate on the question of whether the Nazis carried out such atrocities is already to lose one's humanity. So I don't even think you ought to discuss the issue, if you want my opinion. But if anybody wants to refute Faurisson, there's certainly no difficulty in doing so.
Sorumlu ve ilgili bir vatandaşın yapması gereken politik eylem gerçekten de doğrudan direniş, savaş suçlarına dahil olmamayı ve ABD'nin deniz aşırı saldırılarını reddetmeyi gerektirir.
So is peeing, but you don't see me doing that in public.
İşemek de öyle ama beni topluluk içinde işerken göremezsin.
But in so doing, it became something greater.
Bu başarısızlığın sonucunda daha büyük bir şeye dönüştü.
More than anything I wanted to believe what he was saying but the truth is I was just as scared in the hospital as I'd been when we went for the generator so scared that all I could think about was doing whatever it took to stay alive.
Söylediklerine inanmayı öyle istedim ki oysa gerçekte olan, hastanede de en az jeneratöre gittiğimdeki kadar korktuğum ve hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapmaya çalıştığımdı.
I'd never dream of sneaking up on you, but you were so engrossed in... whatever it is you're doing.
Senin yanına sinsice yaklaşmayı asla düşünmem ama kendini çok kaptırmış durumdaydın... bu şey her neyse.
But I'm gonna rectify things before I get in any deeper, so please, what are you doing tomorrow?
Ama daha fazla batmadan bunu düzelteceğim. Yani, yarın ne yapıyorsun?
And the trick is, I gotta take enough cash off the white guys... to lose it to the guards so that they keep doing me favors and shit, but I gotta trim enough smokes off the black guys that I can trade and keep myself... in the style that I've grown accustomed to, and all of this without getting my ass kicked.
Beyazlardan nakit para kazanıp içerde rahat edebilmem için gardiyanlarla oynarken kaybediyordum. İşin sırrı şu. Ama aynı zamanda zencilerden sigaraları kazanıp rahatımı sağlamaya çalışıyordum.
I understand and I might be doing the same thing if I were in your position, but I've got my own crew to protect, not to mention 15 years of history, so...
Anlıyorum, senin yerinde ben olsam aynı şeyleri yapardım, ama korumam gereken kendi mürettabatım var,
- you're doing her a favor, she's humiliating herself out there - yeah I know you're right, but she looks so cute in her uniform just relax ok, take a deep breath, and I want you to picture you and me, dressed up as a number four combo
Ona iyilik yapmış olacaksın. Orada kendini küçük düşürüyor! Haklısın biliyorum ama o forma içinde çok hoş gözüküyor.
Cleaned me out, but... in so doing, he taught me a lesson.
Beni beş parasız bıraktı ama... bunu yaparak bana bir ders verdi :
I don't know if you noticed in between all that fainting you was doing, but we have very tiny mouths, so no smiling even.
Sürekli bayılıp ayılırken fark ettin mi bilmem. Bizim ağzımız çok küçüktür.
OK, so I got a fare in the back, I got a job to do... but if we don't talk, I feel like I'm only doing half the job. You know, if we don't talk, if I don't talk to him. - Yeah, right...
Dışarıda bir yarış var, ama ben burada olduğum için işimi yarım yapıyorum.
But in so doing, robbed us of our sight and our minds ensIaving us as its personal guard.
Ama bunu yaparken de gözlerimizi ve iradelerimizi elimizden alarak bizi kendisinin kişisel koruyucuları olarak tutsak etti.
I-I knew I was doing good work for Banning International, but I didn't know, uh, Mr. Banning would be taking so much notice of me so soon.
Banning Şirketi için iyi işler yaptığımı biliyordum... ama Bay Banning'in beni böyle çabuk fark edeceğini ummazdım.
But I haven't seen you in so long, I thought I'd d check in, see how you're doing.
Biliyordum ama yine de senin nasıl olduğunu görmek için şöyle bir uğradım.
We considered doing actual detective work but Wolfe would have nothing to do with anything so pedestrian.
Peki. Mektupta lsabel'in sana her şeyi anlattığından söz edeceksin.
They're the only large mammals in the world that have developed this way of getting about, but it's a very efficient way of doing so.
Bu hareket biçimini kullanan tek büyük cüsseli memeli türüdür. Ancak çok verimli bir yöntemdir.
And during that time I met him at a poetry reading in L.A. at the Troubadour but he was still doing all this research with women so I had no intention of becoming a girlfriend or anything.
- Hayır. - Hayır mı? - Bana bir haftadır bana kızgın.
I don't know what you're doing in this place and I don't particularly care, but we didn't come here to stage a prison break, so why don't you just give us the coordinates and we'll all stop wasting each other's time?
Burada ne yapıyorsun bilmiyorum. Umurumda da değil ama ben burada hapisten adam kaçırmaya gelmedim. O yüzden neden bana şu koordinatları verip birbirimizin zamanını harcamasını durdurmuyorsun.
I don't know what kind of latitude the last chief gave you... but I believe in doing things well and doing them right. So do I.
Son başkan size nasıl imtiyazlar tanıdı bilmiyorum ama işleri düzgün ve edebiyle yapmaya inanırım ben.
now, i don't know what this creature is or why it is doing this, but i do know that it can tesseract through space, and move backwards in time, so that it knows our next move before we even make it.
Bu şeylerin ne olduğunu ve bunu neden yaptıklarını bilmiyorum ama uzayda dört boyutlu küp etkisiyle hareket ediyorlar ve zamanda geri gidiyorlar. Her hareketimizi biz yapmadan önce biliyorlar.
But I have the great pleasure in doing so on this occasion.
Ama bu durumda, hatalı olduğumu sevinerek kabul ediyorum.
- But, Donna... - Let me tell you one more time in spanish... Oh, hey, Donna, thanks so much for doing this.
- bırak sana bir de ispanyolca anlatayım... oh, hey, Donna, bunu yaptığın için sana çok teşekkür ederim.
I never thought I'd say this, but you gotta take it easy on the'nads. I know what I'm doing. It's just, it sounded so much easier in the books.
ben bunu asla söylemem, ama küçük fındıklara dikkat etmelisin ne yaptığımı biliyorum. bu sadece, kitapda daha kolay görünüyordu.
It's a very precise, deliberate process, but not so different from what the first farmers were doing unconsciously thousands of years ago in the middle east.
Bu, belirli bir plan çerçevesinde dikkatle yürütülen bir süreç. Fakat binlerce yıl önce Orta Doğu'da çiftçilerin... bilinçsizce yaptıklarından çok da farklı değil.
You have to accept where you're at in this whole game, so that's hard for me, but that's what I'm doing, you know.
Bu oyunda olduğunuz yeri kabul etmeniz gerek. Bu benim için zor, ama yaptığım şey bu.
But it seems a certain private detective in Hollywood, California, managed to get a shot of her doing something so perverse, so depraved with one of her famous love slaves, that the photograph has been banned in all 48 states!
Ama görünüşe göre Hollywood California'dan bir özel dedektif, Onu ünlü aşk kölelerinden biriyle o kadar sapıkça, o kadar ahlaksız bir şey yaparken görüntülemiş ki, bu fotoğraf 48 eyaletin hepsinde de yasaklanmış!
Zuko had spoken out against a general's plan... but by doing so in the Fire Lord's war room... it was the Fire Lord whom he had disrespected.
Zuko geralin planına karşı özgürce konuşmuştu, ama Ateş Lord'larının meclisinde böyle yaparak, saygısızlık ettiği Ateş Lord'uydu.
He got an A in science, but a D in gym, so we're doing something right.
Fen dersinden A almış. Ama beden eğitiminden D. Demek doğru yoldayız.
There's so many influences in my life that are telling me at times quite literally that I should come here and bring you these but I'm doing this because I want you.
Hayatımda, buraya gelip size bunları vermemi bana mütemâdiyen ve açıkça söyleyen birçok neden var, ancak benim bunu yapmamın tek nedeni, sizi istiyor olmam.
I used to think... working meant gritting in a dark hole even if it meant life or death, but I'm starting to think, maybe it ain't so bad... doing work dancing like that, entertaining folks
Bir zamanlar, çalışmanın karanlık çukurlarda ölmek pahasına çabalamak olduğunu zannederdim ama artık dans ederek insanları mutlu etmenin o kadar da kötü birşey olmadığını düşünmeye başladım.
So what if what Frank is doing is a kind of a desperate, ridiculous, but nonetheless effective attempt of trying to help Dorothy, to awaken her out of her lethargy, to bring her into life?
Ya Frank'in yaptığı şey,... bir anlamda umutsuz ve tuhaf bir durum olmasına karşın etkili bir şekilde Dorothy'e yardım edecek bir girişim olsaydı,... onu uyuşukluğundan kurtarıp hayatın içine çekmek için olsaydı, ne olurdu?
but in the end 317
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in a good way 48
but in the meantime 283
but in time 33
but in 118
but interesting 19
but in my experience 31
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in a good way 48
but in the meantime 283
but in time 33
but in 118
but interesting 19
but in my experience 31