English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ B ] / But in reality

But in reality tradutor Turco

478 parallel translation
But in reality, a wolf and a lamb cannot be together. You're well aware of that yourself.
Gerçek hayatta kurtla koyun birlikte olmaz bunu biliyorsun.
We think we know the full truth, but in reality we don't know a thing.
Bize göre bütün gerçekleri biliyoruz ama gerçekte hiçbir şey bilmiyoruz.
To your touch maybe it is. But in reality it * s billions of atoms, which we believe are only a series of electrical impulses.
Dokunursan öyle ama aslında milyarlarca atomdan oluşuyor ve bunlar da sadece birer elektriksel itki dizisi.
They look like socks, but in reality...
İçindekiler çorap gibi görünüyor ama gerçekte...
The nominal leader of the Tokugawa espionage network was Munenori Yagyu, but in reality the network was run by somebody else.
Tokugawa buyruğundaki, casus şebekesinin sözde lideri, Munenori Yagyu'ydu. Ama aslında, şebekeyi başka biri yönetiyordu.
He thinks he remembers other words about a cruel mother, an imprisoned servant, considered a nymphomaniac but in reality, raped by the husband and kept in a barn for 1 0 years.
O acımasız bir anne hakkındaki.. diğer sözleri hatırlıyor, hapsedilmiş bir uşak, saygıdeğer bir isterik, ama gerçekte, kocası tecavüz etti ve 10 yıl ahırda tutuldu.
But in reality, I'm a lady spy who's looking for this castle's secret.
Ama gerçekte bu kalenin sırlarını araştıran bir casusum.
But in reality you don't see any time delay.
Ama gerçeklikte böyle bir fark yok.
But in reality, the silence of nature is frightening.
Doğanın sessizliği insanı dehşete düşürür.
But in reality we served you day and night.
Ama aslında sana gece ve gündüz hizmet ettik.
But in reality, they're headed for the trenches.
Aslında gittikleri yer siperler.
I would be his formal wife, but his sister in reality.
Sadece görünüşte karısı olacaktım.
But even if such a film succeeded in being as... fundamentally incoherent and unsatisfying... as the reality it dealt with, it could never be more than a re-creation — as impoverished and false as this botched tracking shot.
Fakat böyle bir film, konu aldığı gerçeklik gibi... esasen tutarsız ve yetersiz olma konusunda başarıIı olsa da, yeniden yaratıştan öteye gidemez — ancak bu takip çekimi kadar yoksul ve sahte olabilir.
AND THIS IS THE ULTIMATE IN REALITY. BUT THERE ARE OTHER WAYS FOR A MAN TO EXIT FROM LIFE.
Onun gidişi "Kurtuluşa Gidiş Buradan" yazan bir otoban çıkışından.
I enjoy reality as much as the next man, but in my case, fortunately... reality includes a good, stiff belt every now and then.
Gerçekleri severim. Ama benim için gerçeklere bir kadeh içki de dahil.
Just as Serge showed how art doesn't reflect reality, but is the reality of reflection, such is the reality of formulas used by friends of Pompidou and Malraux to ban a film like The Nun by Jacques Rivette.
Sanat, gerçekliğin yansıması değil, o yansımanın gerçekliğidir. Pompidou ve Malraux tayfasının Jacques Rivette'in'Rahibe " si gibi bir filmi yasaklamak için kullandığı formüllerin gerçekliği de böyledir.
He's also a man who won't face reality... - but takes refuge in dreams.
Bu adam gönüllü olarak gerçeklerden kaçıp kendi hayal dünyasına sığınıyor.
But whether I did them in my imagination or in reality wasn't really clear.
Ama onları hayalimde mi yoksa gerçekte mi yaptım o pek net değildi.
You've spent your youth in a dream, but now you can face reality :
Gençliğini hayallerle geçirdin ama artık gerçekle yüzleşebilirsin.
But it was living in reality that made me kill.
Ama asıl gerçekler içinde yaşamak beni öldürmeye sevk etti.
But first, to show that in the young hearts we are teaching that religion is a living reality our little girls will deliver a brief prologue.
Ama ilk önce,.. ... eğittiğimiz küçük yüreklerdeki din aşkının gerçekten yaşadığını göstermek üzere minik kızlarımız sizlere kısa bir giriş sunacaklar.
But, in my kind of Reality, there is no crime, nor punishment
Zaten bana göre gerçeklikte, ne suç, ne de ceza var.
In your kind of Reality, there is nothing but disorder
Senin gerçekliğinde kargaşadan başka bir şey yok.
But there comes a time when courage must outweigh fear, when our belief in the Lord must be not a pious belief, but a reality in the face of death and damnation!
Ama cesaretin korkuyu yeneceği ölüm ve lanetlenme gerçeği karşısında Tanrı'ya inancın içten bir inanç olmayacağı bir zaman gelecek.
We had plans to bring the Balkans for our side with one it has disembarked in Salonica, e stops joining in them to the Yugoslavs, but nothing of this it passed of empty dreams, completely off of the reality,
Selanik'e çıkarma yaparak Balkanlar'ı kontrol etmek.. ... ve Yugoslav güçleriyle birleşmek gibi bir planımız da vardı. Ama bu planlar aptalca ve gerçeklerden uzaktı.
But there, before my very eyes, a crack in reality opened up...
Ama orada, gözlerimin gördüğünün ötesinde gerçeklikte bir yarık açıldı.
But what does it come to in reality?
Ama gerçekte olan ne?
We began in a fairytale and we came to life, but... is this life reality?
Bir peri masalıydı her şey ve gerçek hayata döndük ; ama bu hayat gerçek mi?
But in terms of their actual reality, as particular sectors, the truth of their particularity... resides in the universal system that contains them : in the unique movement... that has made the planet its field, capitalism.
Fakat aslinda bunlar, asil temelleri onlari içine alan küresel sistemin, tüm gezegeni faaliyet alanina çeviren tek bir hareketin, yani kapitalizmin içinde bulunan belirli bölümlerdir.
But Edvard Munch's canvas, with its deeply scored surface, which has transcended all exterior reality to become the first expressionist painting of "feeling" in the history of Western art, is strongly attacked both by the Kristiania public and by its conservative press,
Fakat Edvard Munch'un tuvali, yüzeyindeki derin çiziklerle tüm dış gerçekliğin ötesine geçmiş ve batı dünyası sanat tarihinde duygunun ilk dışa vurumcu tablosu hâline gelmiş olsa da Kristiania halkı ve tutucu basını tarafından şiddetle eleştirilmiştir.
But he was always a sucker for those kind of women. The kind that would involve him in discussions of existential reality.
Ama o her zaman bu tip..... temel gerçekler üzerine tartışan kadınlara bayılırdı.
The greatest thrill for me in reliving this adventure has been not just that we've completed the preliminary reconnaissance with spacecraft of the entire solar system. And not just that we've discovered astonishing structures in the realm of the galaxies but especially that some of Cosmos'boldest dreams about this world are coming closer to reality.
Bu macerayı yeniden yaşarken hissettiğim en büyük heyecan... sadece tüm güneş sisteminin turunu, basit bir uzay keşif aracı ile tamamlamış olmamız değil hatta galaksilerin krallığında keşfettiğimiz hayret verici yapılar da değil... ama özellikle...
It may come as a shock to you doctor, but a lot of us don't have it so easy in this world, and that unpleasant reality is expressed in art, real and horrible art like this.
Doktor olarak size şok edici gelebilir, ancak bir çoğumuz bu dünyada öyle kolay kazanamıyor, ayrıca nahoş gerçeklik ; sanatla, böylesine gerçek ve korkunç bir sanatla ifade edilir.
No, I don't trust technology. But I mean, the main thing, Wally, is that I think that that kind of comfort... just separates you from reality in a very direct way.
Ama esas olarak da Wally, bence böylesine bir konfor seni gerçeklikten kopartıp ayırır.
But frankly, you know... when I write a play, in a way, one of the things I guess I think I'm trying to do... is I'm trying to bring myself up against some little bits of reality... and I'm trying to share that, uh, with an audience.
Ama açıkçası, bilirsin... Bir oyun yazdığımda, bir nevi, zannedersem yapmaya çalıştığım şeylerden bir tanesi kendime bir parça gerçeklik seçiyorum ve bunu seyirci ile paylaşmaya çabalıyorum.
It seems to be a question of trailing, of enigma, of murder, but in truth it's a question of power and freedom, of melancholy and dazzlement, so carefully coded within the spiral that you could miss it, and not discover immediately that this vertigo of space in reality stands for the vertigo of time.
Sanki mesele bir takipmis, muammaymis cinayetmis gibi görünür sarmalin içine itinayla kodlanmis oldugundan, iskalayabilir ya da hemen fark edemeyebilirsiniz kudret ve özgürlüktür, melankoli ve göz kamasmasidir mesele, mekandaymis gibi görünen vertigo zamandadir, zamanin vertigosudur asil söz konusu olan.
But even in our grief we have to face reality.
- Ama acı gerçeklerle yüzleşmek zorundayız.
and not allegorically, but in true reality, because I was born in our countryside, located nearby entangled woods, named Cavusu by the inhabitants of Girgenti :
Lafın gelişi değil gerçek anlamda, çünkü, Agrigento halkının "Cevasu" diye adlandırdığı ormanın yakınında, kendimize ait olan toprakta doğdum.
Reality is in the human mind... not in the individual mind... which makes mistakes and soon perishes... but in the mind of the Party... which is collective and immortal.
Gerçeklik insan zihnindedir. Hatalar yapan ve yakında ölmek üzere olan akıIda değil kollektif ve ölümsüz Parti aklındadır.
But I'm sure we are comrades in socialist reality.
Ama sosyalist gerçeklikte yoldaş olduğumuza eminim.
Yeah, well, it's in dream code, Carrie, but it's based on reality.
Evet, bunlar rüyanın simgeleri, Carrie, ama gerçekliğe dayanıyorlar.
In the last few days my reality has been tested to the limits, but -
Son birkaç günde, gerçeğim son sınırına dek test edildi, ama...
We are not here to indulge in fantasy, but in political and economic reality.
Birinin fantezilerini dinlemek için değil, politik ve ekonomik gerçeklik yüzünden buradayız.
Well, technically it is, but, I mean, you know, in reality it's...
Teknik olarak öyle, fakat yani, bilirsin, gerçekte bu...
I mean, entirely different movies, but we'll never see it... because, you know, we're kind of trapped in this one reality restriction type of thing.
Demek istediğim, tamamen farklı filmler ama biz hiç izleyemeyeceğiz... çünkü, yani, biz bir bakıma bu gerçeklik sınırı tipi şeyde kapana kısıldık.
Well, ladies and gentlemen, we're not here to indulge in fantasy, but in political and economic reality.
( gülüşmeler ) Birinin fantezilerini dinlemek için değil, politik ve ekonomik gerçeklik yüzünden buradayız.
But the copy of the order had gone out to the virtual reality software in the brain, and the virtual reality program was told to expect a movement.
Ama emrin bir kopyası beyindeki sanal gerçeklik yazılımına gönderilmiş ve sanal gerçeklik yazılımına bir hareket beklemesi söylenmişti.
But the reality is that you're in a tremendous amount of trouble.
Ama başın gerçekten büyük belada.
While in prison, I learned everything in this world, including money... - operates not on reality- - - But the perception of reality.
Hapisteyken bu dünyada para dahil her şey gerçeklik üstüne iş yapmıyor.
But how old is he in reality?
Gerçekte yaşı kaç?
But in fact, sound encouraged the illusionists to heighten reality.
Ama ses, illüzyonistleri gerçekliği arttırma konusunda cesaretlendirmişti.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]