But in exchange tradutor Turco
200 parallel translation
But in exchange, you two must screw right in front of us!
Fakat karşılığında, ikiniz önümüzde sevişeceksiniz!
He will allow us to use it, but in exchange he wants to watch, without our seeing him.
Burada kalabiliriz bizi görünmeden seyredebildiği sürece.
But in exchange he wants the serial number of each bill.
Ama karşılığında her banknotun seri numarasını istedi.
But in exchange... I want you to do something.
Ama karşılığında, senden bir şey yapmanı istiyorum.
He said, " I know we are asking a great deal but in exchange for your cooperation you have my guarantee that when this is over Mars will finally be recognized as an independent state.
Dedi ki : Sizden çok şey istediğimizin farkındayız ama işbirliğiniz karşılığında ortalık sakinleştikten sonra, Mars'ın bağımsız bir eyalet olarak tanınacağının garantisini veriyorum.
I will arrange to have the hostages released but in exchange I want to gather all my people together in Downbelow.
Rehinelerin bırakılmasını sağlayacağım. ... karşılığında adamlarımı bir araya toplayacağım onlarla konuşup barışçıl bir çözüm bulacağım.
But in exchange, return Sen and her parents to the human world
Ama karşılığında sen de Sen'i ve ailesini insanların dünyasına geri yollayacaksın.
But in exchange, the investors will become minority owners.
Fakat başka bir açıdan, yatırımcılar azınlık haline gelecek.
But in exchange, they ask that their friend be returned to them as he was before.
Ama karşılığında, arkadaşlarının onlara eskisi gibi dönmesini istiyorlar.
But in exchange, release Nat-chan.
Ama değişim için, Nat-chan'ı bırak.
Sorry about your car, but in exchange take mine.
Araban için üzgünüm. Benimkini alabilirsin.
But in exchange for certain creature comforts...
Ama bazı maddi konforlar karşılığında...
The other one was our suitcase but Frank's bought a lot of things since he's been here and I told him he could have it in exchange for the pay he had coming.
Öteki bizim bavulumuz ama Frank burada olduğu süre boyunca bir çok şey satın almıştı hakettiği üç günlük ücret karşıIığında bavulu alabileceğini söyledim.
He's cheap in my rate of exchange, but our lives aren't.
Benim anlayışıma göre basit biri ama bizim hayatlarımız o kadar basit değil.
But when I think of what you want in exchange
Şimdi düşününce karşılığında ne istediğini
But I want you to help me in exchange.
Ama karşılığında bana yardım etmeni istiyorum.
But he forged a check for quite a lot of money, and when I found out, he offered to let you get a divorce in exchange for my not pressing charges.
Fakat o oldukça yüksek meblağlı bir çeki taklit etti, ve ben bunu ortaya çıkarınca da dava açmamam karşılığında sana boşanmaya izin vermeyi teklif etti.
But it's the idea of accepting an exemption in exchange for the Loh Hu Liong job.
Anlamadın, benim demek istediğim... Kafamı kurcalayan şey askerlikten muaf olmak için Lu Ho Liong işini kabul etme fikri.
I've heard lately of incidents all across Edo in which ronin who don't deserve to call themselves samurai demand the use of a clan's forecourt to commit harakiri but are happy to walk away in exchange for a few coins.
Son zamanlarda Edo'da kendilerine samuray demeyi layık görmeyen ve harakiri yapmak için klanların arka avlularını kullanmak isteyen ama karşılığında bir miktar parayla mutlu mesut ayrılan roninlere dair hikayeler duyup duruyorum.
It was also early in the morning around the first of this month. It was still pretty dark, so he couldn't see very well, but he says he saw an older man and a young yakuza type having a very heated exchange by a pond outside the village.
O sabahın erken saatlerinde, hava henüz karanlıkken, köyün dışındaki gölün yanında serseri bir genç ile yaşlı bir adam tartışıyorlarmış.
I was too discreet to mention it in front of your guests, but do you know what they've been saying about you on the exchange?
Misafirlerinin yanında söylememek adına tedbirli davrandım ama borsada hakkınızda söylenenlerden haberiniz var mı?
- And as for you, in exchange for the services you have rendered l shall... allow you your liberty, but we will meet before long, Gauls.
- Ve size gelince, bana sunmuş olduğunuz hizmet karşılığında... size özgürlüğünüzü veriyorum, Ama yakunda tekrar görüşeceğiz Galyalılar.
But come what sorrow can, it cannot countervail the exchange of joy that one short minute gives me in her sight.
Ne dert gelirse gelsin, onu gördüğüm bir anın sevincine hiçbir keder gölge düşüremez.
I'd like to think it was you, but... they don't deal in these items on the stock exchange, do they?
Senin olduğunu düşünmek isterdim ama... böyle şeylerle borsada pek ilgilenmiyorlar, değil mi?
But, in exchange, I'm asking you to look the other way regarding... some minor things that only you and I know about.
Ama karşılığında, sadece ikimizin bildiği küçük şeylere başka açıdan bakmanızı istiyorum.
It's a long time, but in return all repairs would be free of charge... dash, that way we could gradually exchange all used parts over time... dash... which would be advantageous to us in the long run.
Uzun bir zaman, ama karşılığında tüm onarımlar ücretten muaf olur tire, bu şekilde zamanla tüm kullanılmış parçaları yavaş yavaş değiştirebiliriz... Tire. Ki bizim için uzun dönemde avantajlı olacaktır.
A few thousand taels of gold isn't a big deal I'll give all of it to you if you want But they have to give up an arm in exchange
Biz zenginiz zaten... istediğiniz kadar altın veririz... ama o da kolunu vermeli!
They gave up one of their eyes in exchange for the power... to see into the future. But they were cheated.
Geleceği görme gücü karşılığında... tek gözlerini feda ettiler.
I was only a boy. But could I forget the man... who burned down our castle? Who in exchange for my life... gouged out my eyes?
Küçücük bir çocuktum ama kalemizi yakıp yıkan, "ya hayatın, ya gözlerin" diyerek gözlerimi oydurup, beni sağ bırakan adamı unutmak mümkün mü?
Also he saw me in the exhibition of flowers, he did not want them to me what was discovered what was walking speculating in the Stock Exchange, but this time with the money of his aunt.
Çiçek sergisinde siz de beni gördünüz. Bir zamanlar hisse senetlerinizle borsaya girdiğinizin öğrenilmesini istemediniz. Bu sefer de teyzenizin parasıyla aynısını yapıyordunuz.
I wish I could be more specific on why you were selected, but I'm afraid the exchange of information will have to flow in one direction only.
Neden seçildiğiniz konusunda, gerçekten daha açık konuşmak isterdim, ama korkarım ki, bilgi değişimi sadece tek yönlü olmak zorunda.
I'll write you an essay in exchange, but I'll need a few days.
Ben de karşılık olarak bir deneme yazacağım ama birkaç güne ihtiyacım var.
- l don't want to, but Cardassia will release half a dozen Bajoran prisoners - in exchange for you.
- Yapmak istemezdim ama Kardasya, size karşılık yarım düzine Bajoran tutsağını serbest bırakacak.
But if he wants to help me out and all he wants in exchange is for me to spend some time with him, and to be nice to him.
Ama ve istediği tüm bana yardım isterse karşılığında benim için , onunla biraz vakit geçirmek ve ona güzel olmak.
They stirred up hope, took food and clothing in exchange for their elixirs but their promises were always lies.
Umut dağıtıp, iksirleri karşılığında yiyecek ve giysi aldılar. Ama vaatleri hep boş çıktı.
But... there's something I need in exchange.
Ama... Karşılığında bir şeye ihtiyacım var.
But I want a favor in exchange.
Ama karşılığında bir iyilik istiyorum.
But, in exchange, there's an element of risk.
Ama biraz riskli.
Your husband's on tour it was in the paper but I asked to meet you anyway to exchange first impressions between women
Kocanız bir gezideymiş. Burada yazıyor ama kadınlar arasındaki ilk izlenimleri paylaşabilmek için sizinle tanışmak istedim.
We may be able to get the Pak'ma'ra onboard to help but they are going to need something in exchange.
Pak'ma'raları yardım etmeye ikna edebiliriz ama karşılığında bir şey isteyeceklerdir.
The Bulgarians will let you go, but they're demanding something in exchange.
Bulgarlar gitmenize izin verebilir fakat bir değişim talep edebilirler.
I could say all trades are final, but we'd be willing to give it back in exchange for some cooperation.
Bütün alış verişlerin bir sonu olduğunu söylemiştim, ama biraz işbirliği için değiş tokuşla onu vermeye istekliydik.
Joseph Felton our dead guy, was arrested but granted immunity in exchange for his testimony against his partner, Darin Hanson who used a plasma lance to crack that safe.
Ölen adam Joseph Felton tutuklanmış ama ortağı Darin Hanson aleyhine verdiği ifadeyle suçları düşmüş. Ortağı da o kasayı açmak için plazma silindiri kullanmış.
Oh, it's fine when you want to have coffee. But when I want to exchange pleasantries, you're in a hurry to kill me.
Tamam ne zaman kahve isterseniz ama ben konuyu değiştirmek istemeden önce beni öldürmek için acele etmelisiniz.
But I am offering you a position of power in exchange for your support.
Ama desteğine karşılık güçlü bir pozisyon teklif ediyorum.
In exchange for tipping, you must have destroyed not only the device they've built, but the lab itself.
Yani ben Tippin karşılığında sayfayı verdiğimde sadece yaptıkları aleti değil laboratuarı da yok etmelisiniz.
You got to learn to be the hero of your own life again, John. But until you're ready, I'll be the hero of your life in exchange for a stock market tip every now and then.
Yeniden, kendi hayatının kahramanı olmayı öğrenmelisin John... ama o an gelene kadar, hayatının kahramanı ben olacağım... sen de ara sıra bana borsa tüyoları verebilirsin.
But nothing got in the way of business on the New York Stock Exchange.
Ama hiçbirşey New York borsasında işlemlerin devam etmesine engel olamadı.
But Brother, your arm and leg were carried away in an equivalent exchange, right?
Ama kol ve bacağın eşit takas nedeniyle alındı, doğru mu?
The stock exchange may tremble but banks have failed before and Ml5 hasn't been called in.
Borsa sallanabilir fakat bankalar daha önce de böyle sıkıntılar yaşadılar ve hiç birinde MI5 çağırılmadı.
So I followed the local practise and dashed into the market, hoping to find some odd jobs in exchange for food, but you know..... have you seen those seafood in our markets, those that are sliced and stuffed with vegetable and chilli?
Sebze ve kırmızı biberle doldurulup dilimlenmiş deniz ürünlerini, marketlerimizde hiç gördün mü?
but in the end 317
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in the meantime 283
but in a good way 48
but in time 33
but in 118
but in my experience 31
but in fact 88
but in order to do that 29
but in my defense 43
but instead 336
but in the meantime 283
but in a good way 48
but in time 33
but in 118
but in my experience 31
but in fact 88