Fresh out tradutor Turco
979 parallel translation
You Look Like A Young Doctor Fresh Out Of Medical School.
Tıp fakültesinden yeni mezun olmuş genç bir doktora benziyorsun.
I wish we could reward you, but we're fresh out of lettuce.
Keske sizi ödüllendirebilseydik, ama marulumuz yeni bitti.
I'll see that you get the first copy, fresh out of the typewriter.
Daktilodan çıkan ilk kopyayı senin almanı sağlarım.
Somebody fresh out of a padded cell?
Daha iyi bir yer bulamadılar mı?
You and Brad, fresh out of the navy.
Sen ve Brad donanmadan yeni ayrılmıştınız.
I'm fresh out of nickels, Jeannie.
Bozuk param bitti Jeannie.
- I'm always fresh out.
- Ben her zaman bitiğim.
A snooty little lieutenant fresh out of the east started it.
Doğudan yeni gelen züppe teğmenin birisi başlattı.
$ 42, and I'm fresh out. Again?
- 42 dolar ve ben de para kalmadı.
Because we're fresh out of them.
Taze bitti de ondan.
Fresh out.
- Yeni bitti.
I'm fresh out of needles.
İğnelerim bitti. - Sırlar.
I guess you know he's being replaced by a new general fresh out of the Pentagon.
Yerine Pentagon'dan yeni atanmış taze bir generalin aldığını tahmin ediyorum ki biliyorsunuz.
We're out. We're fresh out almost.
Hepsi taze bitti.
I'm a fresh out of faith, hope and charity, Reverend.
Bende inanç, umut ve iyilik kalmadı artık, Peder.
Father Lowe is fresh out of North China.
Peder Lowe Kuzey Çin'den günlük geldi.
I'm fresh out of the slammer.
Delikten yeni çıktım.
On account of we're fresh out of whiskey.
Bizim iyi wiskimiz olmadığından dolayı.
- I thought you was fresh out.
- Sende olmadığını düşündüm.
We're fresh out of inventory.
Bütün stokları sattık.
There's plenty of buffalo sign out here, so I'll be riding out to pick up fresh meat.
İleride bir sürü bufalo var ben taze et temin etmek için o tarafa gidiyorum.
Started out fresh, so to speak.
Deyim yerindeyse, taze bir başlangıç yapmak için.
You're young and fresh, and I'm burned out.
Genç ve hayat dolusun. Bense tükendim.
- No, I prefer to wait here. Then why don't you go out and get some fresh air?
Öyleyse çıkıp biraz temiz hava alsana!
We gotta get him out in the fresh air.
Onu dışarı temiz havaya çıkarmalıyız.
We're fresh out of butlers.
Şu an uşağımız yok.
Lot of fresh guys out.
Çok kaba adamlar var.
We're going out, you and I, for a breath of fresh air.
Sen ve ben dışarı çıkacağız, biraz hava almak için.
I'm just going out for some fresh air.
Biraz hava almak istiyorum.
Chickenfoot, you'd better take Pete out for a little fresh air.
Chickenfoot, Pete'e dışarda biraz temiz hava aldırsan iyi olur.
And then when you get out, why, we'll all give you a fresh start.
Bundan kurtulduğunda hepimiz sana yeni bir başlangıç fırsatı veririz.
You can't put an actor out in the grass, fresh air kills him.
Bir oyuncuyu çayıra salamazsınız, temiz hava onu öldürür.
I want to take Pricò out for some fresh air.
Pricò'yu, temiz hava alması için dışarı çıkartmak istiyorum.
Bring him out in the fresh air.
Temiz hava alsın. İyi anlaşacağız.
Clear out the swabs and get some fresh saline.
Bezleri temizle ve biraz da tuz solusyonu getir.
It's been nothing but trouble, and taxicabs are your business and I'd like to start out fresh, with you.
Beladan başka bir şey getirmedi. Taksicilik senin işin ve ben baştan başlamak istiyorum, seninle.
If I hadn't been hanging around the Union Station that day, if the clerk at the newsstand hadn't picked that moment to run out of cigarettes, to reach down for a fresh pack...
Eğer o gün Union tren istasyonunda dolaşmasaydım büfedeki satıcının sigaralarının bitip yenisini almak için eğilmeseydi...
Why don't they get out and take long walks in the fresh air?
Dışarı çıkıp temiz havada bol bol yürüseler ya.
Fresh out.
Benimki şimdi bitti.
Yet out of this apparent chaos, these people bring tomorrows show, fresh and new and gay and hot, no matter how tangled the skein of their own lives may be.
Teker teker sökülür, bu savaşı büyük bir azimle yapan bu insanlar Aslında yeni şova hazırlanmaktadır, Hayatları ne kadar renkli görünse de
Shoes fresh in the clay, leading out of the corral tracks for eight or ten horses.
Çamurdaki taze ayak izleri, Tavlanın çıkışını işaret ediyordu 8 - 10 tane atın ayak izleri.
I'm going out for some fresh air.
Temiz hava alacağım.
Anyway, they always go out for fresh popcorn so that the first few reels always sound like the Marines landing on Iwo Jima.
Nasılsa patlamış mısır alırlar. Böylece, ilk birkaç bobin boyunca çıtırtı sesinden hiçbir şey anlaşılmaz.
Dad wrapped a head of lettuce in wax paper... and kept it in our icebox for over three weeks... and it still came out fresh and good.
Babam bir baş marulu mumlu kağıda sardı... ve buz kutumuza koydu. Üç hafta sonra... hala tazeydi. Öyle değil mi?
We're going out to see if we can find some fresh meat.
Gidelim de, bakalım taze et bulabilecek miyiz.
Two boxes of fresh strawberries, each month, in season and out of season, from now on.
Bugünden itibaren mevsimi olsun olmasın her ayın birinde 2 kutu taze çilek.
Then we'll strike out for fresh country.
Ayak basilmamiº topraklara gidecegiz.
Mario, go on out and get some fresh air.
Mario, çikip biraz hava al.
Out looking for some fresh water.
Temiz su aramaya gitti.
Get out and get some fresh air. - Beatrice!
Dışarı çıkıp biraz temiz hava alsan iyi olacak.
Why aren't you guys out in that fine, fresh air?
Neden böyle güzel bir havada dışarı çıkmıyorsunuz?
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299
out loud 97
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299
out loud 97