Going to work tradutor Turco
5,444 parallel translation
I have no idea if that's going to work.
İşe yarayacak mı hiç bilmiyorum.
I'm going to work for Mrs. DiLaurentis.
Bayan DiLaurentis için çalışacağım.
Are you not going to work?
Işe gitmiyor musun?
Yeah, I don't think that's going to work for me.
Evet, sanırım bu benim için çalışmaz.
I'm going to work.
Ben işe gidiyorum.
As you pointed out so clearly, in front of Mr Selfridge, the tiger display isn't going to work in here.
Bay Selfridge'in önünde de belirttiğiniz gibi kaplan burada iyi durmayacak.
Um, I'm not sure that this is going to work out.
Bunun işe yarayacağını pek sanmıyorum.
Shhhh. Everything's going to work out exactly the way it's supposed to.
Her şey olması gerektiği gibi yolunda gidecek.
Aren't you going to work, Dad?
Sen işe gitmiyor musun baba?
Sheriff Armstrong says if you're going to work might consider I was the only one there.
- Şerif Armstrong eğer işbirliği yaparsan...
Are you sure this is going to work?
- İşe yarayacağından emin misin?
I mean, deep down inside, I know this career is going to work out for me in the end.
Gerçekten biliyorum ki bu kariyer, sonunda benim için yararlı olacak.
I love going to work.
İşe gitmeyi seviyorum yani.
I am going to work for MI5.
MI5'te çalışacağım.
Yeah, I was worried things weren't going to work out when I came to see you in the hospital.
Seni hastaneye görmeye geldiğimde durumun iyiye gitmeyeceğinden endişe etmiştim.
You had to have the critical masses- - the thing was the entire planet, so it's not going to work unless the whole planet can get on board.
Düzgün çalışması için kritik kütleye ulaşması gerekliydi, yani tüm gezegen olmadan olamazdı.
That's not going to work.
Öyle olmaz.
You've got two seconds to decide how this is going to work.
Bu işin nasıl biteceğine karar vermek için iki saniyen var.
You going to work or school?
İşe mi gidiyorsun yoksa okula mı?
That's not going to work.
Bu işe yaramaz.
if I'm going to work with you, I need you to promise me something...
Eğer seninle birlikte çalışacaksam bana söz vermen gerek.
This is not going to work.
Bu işe yaramayacak.
Wait, how's that going to work?
- O iş nasıl olacakmış?
This is never going to work.
Bu ilişki asla yürümez.
When are you going back to work?
Ne zaman işe döneceksin?
We were going to marry but it didn't work out.
Evlenecektik ama yürümedi.
It was very hard work but it was very easy to put in a lot of energy into it because we all wanted to see what the skeleton was going to look like.
Çok zor bir işti ama buna enerjimizi vermek çok kolaydı. Çünkü hepimiz iskeletin nasıl göründüğünü görmek istiyorduk.
As we kept going, we kept collecting more and more fossils and had the idea of, "It probably would work to sell these as display specimens."
İşe devam ettikçe, fosil toplamaya da devam ediyorduk ve dinozorları oluşturdukça muhtemelen satarız fikri vardı.
People are going to love your work.
İnsanlar işine bayılacak.
We are going back to work.
İşe geri dönüyoruz.
How am I supposed to work knowing that Listener's hearing every thought going through my head?
Dinleyici'nin aklımdan geçen her düşünceyi duyduğunu bilerek nasıl çalışabilirim ki? - Bu saçmalık.
She said that something had come up at work and that she was going to be home late.
İşte bir sorun çıktığını ve eve geç geleceğini söyledi.
I'm going to get back to work.
İşe dönmem gerek.
I'm not going to apologize for caring about your business, even if the people who work for you don't.
Kendi işinizi umursadığım için özür dilemeyeceğim. Birlikte çalıştığınız insanlar umursamadığı halde.
I'm going back to work.
İşe dönüyorum.
The work that my team and I are going to do here... change our... understanding of physics.
Takımımın ve benim çalışmalarımız, fiziğe olan bakış açımızı değiştirecek.
I know she's been through a difficult time, but there's just a lot of personal stuff going on, and it's hard to get the work done.
Zor zamanlar geçirdiğini biliyorum ama çok fazla kişisel mevzusu oluyor ve çalışmak çok zor oluyor.
I'm nervous enough going back to work with everyone wondering whether or not
Herkesin komada olduğum için beyin fonksiyonlarımı kaybedip kaybetmediğimi merak ettiği bir yerde işe döndüğüm için yeterince stresliyim.
Duncan is going to help us work up something called a profile so we can root this student out.
Duncan, bu öğrenciden kurtulmamız için "profil" çıkarmamıza yardımcı olacak.
Your fairy godmother isn't going to be around to protect you, so I suggest you get back to work.
İyilik meleğiniz sizi korumak için buralarda olmayacak o yüzden işinizin başına dönmeyi tavsiye ederim.
How many people are going to pay you $ 6,000 for two days'work, and then give you a camper van on top of it, huh?
Kaç kişi sana iki gün çalışacaksın diye 6,000 dolar ve üzerine bir de camper van verir, söylesene?
Okay, but you're going to have to do most of the work.
Tamam fakat işin büyük kısmını senin yapman gerekiyor.
For the foreseeable future, all institutions are going to have to work without cocaine.
Öngörülebilir bir gelecek için, bütün kurumlar kokain olmadan çalışmak zorunda.
No. When Tom Keen realized I wasn't going to share my work details with him, he insisted on surrendering himself to me so he could infiltrate this facility for further data collection.
Tom Keen, iş detaylarımı onunla paylaşmayacağımı fark ettiğinde teslim olmak için ısrar ederek bilgi toplayabilmek amacıyla bu tesise girme imkanı buldu.
Now I'm looking at going back to work, but I don't want to go back to work.
Şimdi işe dönmeyi düşünüyorum. Ama dönmek istemiyorum.
I'm going to have to hand the work off.
Çalışmamı devretmek zorunda kalacağım.
She's going back to work.
İşine geri dönüyor.
You look smoking hot when you wear your ass-kicking heels... and you've been thinking about going back to work.
Yüksek ökçelerini giyip işe dönmeyi düşündüğünde acayip ateşli görünüyorsun.
Yeah, he's going to Mobile to work for a big, dirty, earth-pillaging, animal-hating, money-grubbing, giant, evil corporate law firm.
Evet, Mobile'deki büyük, pislik, toprak yağmalayan hayvan karşıtı, para didikleyen şeytani bir hukuk bürosunda çalışıyor. İşte.
Just going to have to work with what we've been given.
Sadece elimizde olanlarla bu işi yürütmek zorundayız.
You are going to come and work for me.
- Gelip benim için çalışacaksın.
going to school 16
going to 34
to work 179
work 1509
works 73
workers 297
working 544
worker 183
worked 56
work in progress 22
going to 34
to work 179
work 1509
works 73
workers 297
working 544
worker 183
worked 56
work in progress 22
works like a charm 20
work it 115
work your magic 26
work for you 20
work stuff 34
works for me 181
working late 62
work here 19
work it out 99
working hard 48
work it 115
work your magic 26
work for you 20
work stuff 34
works for me 181
working late 62
work here 19
work it out 99
working hard 48
working together 81
work hard 130
working on it 161
work with me 70
working girl 21
work faster 33
working out 31
work harder 35
work together 45
work with me here 27
work hard 130
working on it 161
work with me 70
working girl 21
work faster 33
working out 31
work harder 35
work together 45
work with me here 27