English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ H ] / He'll get it

He'll get it tradutor Turco

919 parallel translation
If there's any food within 25 miles, he'll be the one to get it.
25 mil içinde yiyecek bir şey varsa onu bulacak tek kişidir.
He'll get over it.
Bunu aşacak.
If he tells me to do it, I'll get a new lawyer.
Taraftar olursa işten atılır.
He'll probably get it next.
Büyük ihtimalle bir sonraki kurban o.
He'll never get away with it!
Böyle hiç bir yere varamaz!
He saw it on Park Avenue, so he thinks if he puts it up, he'll get trade from our rich neighbors.
Park Sokağı'nda görmüş öyle yaparsa zengin komşularımızla iş yapar diye düşünmüş.
It'll get the little gangster before he can do more harm than this.
O haydut bir başkasına daha zarar vermeden yakalanacak.
- Is you sure he'll get it, sir?
- Eline geçer, değil mi?
- He'll get it.
- Geçer.
He says your boyfriend should bury what the D.A.'s got on him because if your boyfriend don't bury it, he'll get buried instead.
Sevgilin, savcılıktaki dosyasını gömmeliymiş çünkü eğer gömmezse, kendisi gömülecekmiş.
Yes, sir. If any of them comes after me... it's the toupee he'll get and not me scalp, I hope.
Eğer herhangi biri beni kovalarsa... alacağı, bu peruktur, kafaderim değil, öyle umuyorum.
He'll get over it.
Atlatacaktır.
Why, he'll be mighty happy to get it without the trouble of hauling it down to Augusta.
Memnun olabilir Augusta'ya götürme zahmetine girmeden.
Then he'll get it.
O zaman yola gelir.
Oh, well, I don't think he'll ever get it.
Bunu elde edeceğini düşünmüyorum.
You get to a certain place, he'll blow it and warn them.
Belli bir yere vardığınızda düdüğü çalıp onları uyaracak.
And he'll get it, too, with all those ribbons on his chest.
Göğsündeki bunca şeritle, ben olsam işe alırdım.
He knows he'll get it back.
Parasını ödeyeceğimi bilir.
I'll be back before long... and he'll get over it when the railroad comes through.
Geri dönmem uzun sürmez demiryolu geldiğinde tüm olanları unutacaktır.
Corey Sue's young. But Pa, guess he'll never get over it.
Corie Sue daha genç, ama babam... bunu asla atlatamayabilir.
It's Nugent's fault. I see him, he'll get 1 0 years. I got a warrant for his arrest.
Nugent'ın suçu. Ona 10 yıl vereceğim. Tutuklanması için elimde yetki var.
I'll get it from Krause when he comes to.
Krause kendine gelince ona sorarım.
Get going. He'll make it all right.
O başının çaresine bakar.
Yeah, and he'll get it too.
Evet, ancak böyle anlar.
He'll take everything we can get and unload it.
Elimizdeki her şeyi alacak.
I never saw anyone who was suffering so. He'll get over it.
- Böylesine acı çeken birini hiç görmemiştim.
- He'll get it in the neck.
- Başı belaya girecek.
We'll speed it up as much as we can... and if we get him while he's still alive, well, fine.
İşleri olabildiğince hızlandırırız ve eğer onu hala sağken çıkarabilirsek ne ala.
And he'll never get it that way.
Ve bu yolla asla cevabı bulamayacak.
That lie about my wanting him to get it back means he'll put it on that island.
Bu, çakmağı adaya bırakacağını gösteriyor.
He'll be able to afford it. Get on with the job.
Parası o kadarına yeter, değil mi?
- He'll get it to me.
- Bana getirir.
He'll have to get used to it.
Buna alışması gerek.
He'll never get away with it.
Bunu yanına bırakmazlar.
He'll see you get it. It'll give the show away. No.
Onu alırken seni görür, planın ortaya çıkar.
I'll get it for you. If he finds out about us, he'll kill me.
Eğer bizi öğrenirse, beni öldürür.
You'll see, he won't get away with it.
Bu işin onun yanına kalmayacağını göreceksin.
- He'll be glad to get it back.
- Geri aldığına sevinecektir.
He'll get it.
Vereceğim.
He says if you want it, you'll have to come and get it.
Eğer istiyorsanız gidip kendiniz almalıymışsınız.
The warden didn't release an all points on this guy... before the newspapers could get it, but he'll have to now.
Gardiyan daha bu adamın özelliklerini açıklamamış gazeteler açıklamadan önce onun açıklaması lazım.
He'll get used to it in time.
Zamanla buna alışır.
I'll stay here a minute to get my breath, or else he'll ask what's the matter, and I'll tell him it's asthma, and he'll tell me about how his wife had asthma,
Biraz nefeslenmek için burada biraz kalayım. yoksa ne olduğunu sorar. ben de astımım olduğunu söylerim.
He says it won't be long, you'll get on one of them trains and just go lunkedy-plunk all the way to Tucson without even stopping once.
Trenler çok hızlıymış. İçlerinden birine binince, koca yolda hiç durmadan ta Tucson'a kadar gidebilecekmişin.
It would be my fault if I didn't leave the keys with the doorman and he couldn't get in. say they'll steal something...
Anahtarları unutmasaydım uğraşmayacaktık böyle. Anahtarları kapıcıya verip ona de ki,
Well, he'll get it.
Alır.
He'll get it.
Alır.
He'll never get it.
Asla tutturamaz.
He'll get to it.
Alışacak.
Mm-hmm. I'll get it back when he leaves.
O ayrıldığında geri kazanırım.
Oh, yes, I know, he'll think I'm insane... or that it's some stupid trick to get him to notice me.
Evet, farkındayım, çıldırdığımı sanacaktır... ya da dikkatini çekmek için planladığım aptalca bir hile olduğunu varsayacaktır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]