He's gone out tradutor Turco
330 parallel translation
This villain is now cured, so to speak, and he's now gone from the Kanima to a werewolf, and it was because of Lydia's love that pulled him out of that.
Bu suçlu, artık iyileştirildi ve kanimadan bir kurtadama dönüştü ve bu Lydia'nın ona olan aşkı sayesinde oldu.
Hopefully he's done us all a favor and gone and pushed the button to get out of here.
Umarım bize iyilik yapıp gidip de buradan çıkmak için o düğmeye basmıştır.
He's just gone out the back door.
Az önce arka kapıdan çıktı.
He must have gone out of his mind from terror.
Korkudan aklını kaçırmış olmalı.
- He's gone out.
- Dışarı çıktı.
You can come out now, he's gone.
Artık dışarı çıkabilirsin, adam gitti.
He's gone out with an order.
Gelen bir direktif üzerine çıktı.
And he's gone out again I take it?
Ve anladığım kadarıyla tekrar dışarı çıktı.
He must've gone out the front door.
Ön kapıdan çıkmış olmalı.
He'll be very glad to see you, but... he's gone out to the golf course on business.
Sizi gördüğüne çok sevinir fakat iş için golf sahasına kadar gitti.
Oh, he's gone out riding?
Ah, at binmeye mi gitti?
But in Reims, the Resistance had identified them both and if Stéphane had gone to the Café du Commerce it's possible he may not have come out alive.
Lakin, Reims'ta Direniş ikisini de teşhis etti eğer Stéphane Café du Commerce'e gitmiş olsaydı muhtemel ki, dışarı sağ çıkamayabilirdi.
He's just gone out.
Dışarı çıktı.
Either I lock you up in a cell until he's gone, or you get out of town for the rest of day.
Ya seni tüm gün hücreye kapatırım ya da gün sonuna kadar kasabaya gelmezsin.
He insisted that inasmuch as none of Emily's dresses were missing she might have gone out with some of my own things.
Emily'nin hiçbir kıyafetinin kayıp olmadığında ısrar etti ve benim bazı eşyalarımla gitmiş olabileceği söyledi.
Oh, he's gone out.
Çıktı demek.
It doesn't matter, he's gone out.
Önemli değil, dışarı çıktı.
- He.... - He's gone out.
- Dışarı çıktı.
- He's up and gone out.
- Kalktı ve dışarı çıktı.
He's gone right off his rocker at the thought that she might find out about him.
Gerçek yüzünü öğrenirse diye telaşlanıyor.
No, he's gone out.
Hayır, çıktı.
- He's gone out to stop King's wagon train.
- King'e mal getiren arabayı durdurmaya gitti.
If he put the jacket in there and it's gone now then somebody must have taken it out again.
Ceketi bu valize koymuştun ama şimdi kayıp Demek ki birileri onu oradan almış. Muhtemelen.
- He's gone out.
Dışarı çıkmıştı.
Daddy-O, let me tell you about an outsider I know who is out of this world, on the highest cloud. He's gone, but gone.
Babalık, izin ver de sana tanıdığım bu dünyanın dışında, bulutların en yükseğindeki birinden söz edeyim.
He's gone out.
Dışarı çıktı.
He must have got up... come downstairs... and gone out.
Tek açıklaması bu. Uyanıp merdivenlerden inmiş ve dışarı çıkmış olmalı.
Yeah, well, meanwhile he's gone out.
Evet, bu arada dışarı çıkmış bile.
He's just gone out, love.
Dışarı kadar çıktı, canım.
- He's gone out
- Dışarı çıktı.
She'II run off with that punk. - No, he's gone. Checked out.
Tek avuntum bu ve buna şimdi ihtiyacım var.
- He's gone out shopping, sir. - Oh.
Alışverişe gitti, efendim.
Our fuel supply all but gone, and he stays out of reach.
Yakıtımız tamamen tükendi ve hedef mesafemizin dışında kalıyor.
He's gone a year, and you're trying to wipe him... out of your life as if he never existed.
Gideli daha bir yıl oldu, onu hayatımızdan silip atmaya uğraşıyorsun!
Maybe he's gone out.
Belki dışarı çıktı.
He's gone clean out of his mind since that night.
O geceden beri kafası tamamen boşaldı.
He's gone out.
O burda değil şimdi
He's gone out of his mind.
Aklını kaçırdı.
He crossed me. He married a girl I'd gone out with.
Bana kazık atmış, çıktığım kızlardan biriyle evlenmişti.
So that means he must have gone out the window.
O halde bu demektir ki, pencereden çıkmış olmalı.
I say, Theodore? Has he gone out?
Baksana Theodore dışarı mı çıkmış?
- He's gone out, sir. - Where to?
- Çıktı, mösyö.
He'd slip through them at night and be long gone... while you're still trying to figure out how he did it.
Sen hala nasıl yaptığını anlamaya çalışırken o gece yarısı aralarından sıyrılıp uzaklaşmış olur.
He's gone out to buy something
Bir şeyler almaya çıkmıştı
We must find our way out of this mountain and see for ourselves if he's gone, and quickly!
Bu dağdan çıkış yolu bulmalıyız ve acele onun, gidip gitmediğine bakmalıyız!
One passed out, he's gone for the day.
Biri bayıldı, bugünlük gitti.
He must have gone out the front, as we came in.
Biz içeri girdiğimizde, ön taraftan kaçmış olmalı.
- He's gone to ask her out to dinner.
- Kızı yemeğe davet etmeye gitti.
- He's just gone out with Jo to check on the flock.
- Jo ile dışarı çıktı sürüyü kontrole.
He's gone out to dinner for the first time since... He'd be back by 10 : 00. Should be about that now.
O günden beri ilk kez yemeğe çıktı.... 10 : 00 gibi burada olacaktı.
He's gone out.
Dışarı çıktı...
he's gone 2224
he's gone mad 32
he's gone missing 17
he's gone crazy 32
he's gone now 66
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
he's gone mad 32
he's gone missing 17
he's gone crazy 32
he's gone now 66
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outstanding 214
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299
out loud 97
outside of work 17
out of my sight 38
out of respect 50
out like a light 17
out of mind 55
out of town 49
out of nowhere 149
out of 299
out loud 97
outside of work 17
out of my sight 38
out of respect 50
out like a light 17
out of mind 55