I lost everything tradutor Turco
768 parallel translation
I lost everything last night, I'm broke
Dün gece her şeyimi kaybettim. Beş parasızım.
But I lost everything.
Ama her şeyimi kaybettim.
I lost everything about a year and a half ago.
1,5 yıl önce herşeyimi kaybettim.
I lost everything.
Hepsini kaybettim.
I've always loved you, but I lost everything the moment I betrayed you.
Her şeyi berbat eden bir anlık gaflet dışında daima seni sevdim.
When I left Catania, I lost everything.
Catania'dan ayrıldığımda, her şeyi kaybettim.
- Once, I lost everything.
- Bir keresinde, her şeyimi kaybetmiştim.
I lost everything during the war... my mother, my house, furniture, books, my husband.
Savaş sırasında her şeyimi kaybettim annemi, evimi, mobilyalarımı, kitaplarımı, kocamı.
I lost everything in Edo and ended up here.
Herşeyimi Edo'da kaybettim ve kendimi buraya attım.
In fact, you know, when I lost everything, I just began to live.
Ben asıl her şeyimi kaybettikten sonra yaşamaya başladım.
You know I lost everything.
Herşeyi kaybettim biliyorsun.
I lost everything.
Herşeyimi kaybettim.
My house was burnt during an air raid, and I lost everything.
Evim de hava saldırısı esnasında yanınca her şeyimi kaybettim.
I lost everything in the Great War, may recover a little.
Başka seçenek var mı? Bir de şansı mı böyle deneyeyim.
I lost everything, my family, my people.
Ailemi, halkımı, her şeyimi kaybettim.
- Have you lost your mind? - I saw everything! I saw you laughing at the hospital!
Karının öldüğünü öğrendiğinde nasıl güldüğünü gördüm!
I've lost everything.
Her şeyimi kaybettim.
Now that I've lost the Jubilee... he'll crack down with everything he's got to break me.
Ve şimdi Jubilee'yi kaybettim. Beni yolundan çekmek için tüm gücünü kullanacak.
I am from a comfortable family but we lost everything in the war.
Ailemizin hali vakti yerindeydi ama savaşta her şeyimizi yitirdik.
She has everything that I've lost.
Bir zamanlar yitirdiğim her şey onda var.
I've lost everything.
Her şeyi kaybettim.
That fellow tricked me, and I have lost everything
O adam beni kandırdı, her şeyimi kaybettim.
I have lost everything, even my soul.
Her şeyimi kaybettim, ruhumu bile.
I have lost everything I have loved - my husband, my family, my position, my country.
Sevdiğim her şeyi kaybettim. Kocamı, ailemi, konumumu, ülkemi...
I lost my business, lost everything.
İşimi kaybettim, her şeyimi kaybettim.
The last two days, you've lost everything you've ever lived for, and I've found something I wanted all my life.
Son iki gündür, uğruna yaşadığın her şeyi kaybettin bense, bütün hayatım boyunca aradığım bir şeyi buldum.
Everything involving the sphere of loss — that is, what I have lost of myself, the time that has gone ;
Kayıp alana giren her şey — yani, kendimden kaybettiğim, akıp geçen zaman ;
Once again I advanced... alone, along these same corridors... through the same deserted rooms... past the same colonnades... the same windowless galleries... across the same thresholds... taking this route in the labyrinth as if by chance... and once again... everything was deserted in this immense hotel... empty salons, corridors... salons, doors... doors, salons... empty chairs, deep armchairs... stairs, steps... steps, one after another... glass objects, empty glasses... a dropped glass, a glass partition... letters, a lost letter... keys hanging from their rings... numbered door keys :
Bir kez daha yürüdüm... tek başıma, aynı koridorlar boyunca... aynı metruk odaların içinden... aynı revakların altından... aynı penceresiz galerilerden... aynı eşiklerin üstünden... böylece yol alarak labirentte, adeta gelişigüzel... ve bir kez daha... bu devasa otelde herşey terk edilmiş... boş salonlar, koridorlar... salonlar, kapılar... kapılar, salonlar... boş sandalyeler, geniş koltuklar... merdivenler, basamaklar... basamaklar, art arda... cam eşyalar, boş bardaklar... bırakılmış bir bardak, cam bir bölme... mektuplar, kayıp bir mektup... anahtarlıklara asılı anahtarlar... kapı numaralı anahtarlar :
I forgot everything, lost the skills.
Herşeyi unuttum, becerilerimi kaybettim.
Having lost everything, I'm on the quest for human dignity.
Her şeyimizi kaybettik, sadece onurumuz kaldı.
A while ago, I'd lost everything.
Az önce her şeyimi kaybediyordum.
Thank you. I've lost everything, but I'll pay you back when I can.
- Teşekkür ederim.Herşeyimi kaybettim, ama geri dönebilirsem sana ödeyeceğim.
Now that I've lost everything...
Şimdi ise hiç bir şeyim kalmadı...
For these ten years, you've lived with everything I've lost... and loved another woman through it all, and I am cruel?
10 yıl boyunca kaybettiğim her şeye sen sahip oldun ve bu imkanlar sayesinde başka bir kadını sevdin, zalim olan ben miyim yani?
- I've lost everything, please.
- Her şeyi kaybettim, lütfen.
But I've lost everything I owned, everything.
Sahip olduğum her şeyi kaybettim, her şeyi.
I see that you've lost everything, including power of speech.
Görüyorum ki her şeyi kaybetmişsin, konuşma gücünü de.
My knees, embraced uselessly so many times, by this miserable man who owes me everything and over whom I have lost all hope.
Dizlerim, pek çok kez boşu boşuna okşanıp durdu! Herşeyini, bütün umutlarını yitirmiş karısına borçlu olan... bu zavallı adam tarafından.
I've lost everything, what?
Her şeyi kaybettim, değil mi?
In his opinion everything comes from the car accident that where I lost my baby.
Onun fikrine göre herşey, bebeğimi kaybettiğim... araba kazasından kaynaklanıyor.
I knew everything was lost.
Her şeyin kaybolacağını biliyordum.
Maybe I haven't lost everything.
Belki de kaybetmemişimdir herşeyi.
I lost interest in everything.
Başta, yazmayı bıraktım.
If I don't do this, everything will be lost.
Bunu yapmazsam herşey yok olacak.
# I've lost everything in this world
Bu dünyada her şeyimi kaybettim.
"My blessings I have wasted I have lost everything"
" benim kısmetim, ben boşa harcadım her şeyimi ben kaybettim her şeyimi
When I lost that wallet, I lost just about everything else in it.
Cüzdanımı kaybedince her şey onunla beraber kayboldu.
No kidding. You lost everything I put in.
Koyduğum paranın hepsini kaybettin.
At your side, I also lost everything.
Senin tarafında da her şeyi kaybettim.
Look, I know I lost and everything, so I'll sign what you want me to sign and I'll get out of here.
Bak, biliyorum.Herşeyi kaybettim... bu yüzden neyi imzalamamı isterseniz imzalarım ve ayrılırım.
I've lost everything.
Ben her şeyimi kaybettim.
i lost my mind 16
i lost my phone 30
i lost you 30
i lost my way 25
i lost track of time 59
i lost it 242
i lost my head 35
i lost my temper 59
i lost my wife 31
i lost control 52
i lost my phone 30
i lost you 30
i lost my way 25
i lost track of time 59
i lost it 242
i lost my head 35
i lost my temper 59
i lost my wife 31
i lost control 52
i lost mine 17
i lost my 18
i lost 239
i lost my job 84
i lost my family 17
i lost her 78
i lost someone 22
i lost my son 22
i lost count 30
i lost him 169
i lost my 18
i lost 239
i lost my job 84
i lost my family 17
i lost her 78
i lost someone 22
i lost my son 22
i lost count 30
i lost him 169
i lost my appetite 21
i lost track 18
i lost them 38
everything is fine 327
everything 4202
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
i lost track 18
i lost them 38
everything is fine 327
everything 4202
everything will be fine 299
everything is awesome 16
everything's gonna be okay 291
everything will be alright 53
everything is good 35
everything is possible 23
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everything is ok 38
everything is great 31
everything is okay 87
everything is alright 24
everything is gonna be okay 39
everything ok 306
everything okay 1482
everything is perfect 26
everything is wrong 17
everything is ok 38
everything is great 31
everything is okay 87
everything is alright 24
everything is gonna be okay 39
everything ok 306