English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / I meant that

I meant that tradutor Turco

4,938 parallel translation
Look, Vincent, I told you that I couldn't be the only one fighting for us, and I meant that.
Bak Vincent bizim için savaşan tek kişinin ben olamayacağımı sana söylemiştim ve bunda ciddiydim.
I had arranged a signal with my intelligence community friends that if I said, "I'm having a barbecue," that meant come to a certain pre-designated place and bring your families and only bring one suitcase because we're going to have a party.
İstihbarat teşkilatındaki arkadaşlarımla bir işaret kararlaştırdık eğer "Mangal yapıyorum." dersem bu önceden belirlenmiş yere gelin ve ailelerinizle birlikte bir bavul getirin çünkü parti yapacağız demekti.
You know that's not what I meant.
Onu kastetmediğimi biliyorsun.
No, I'm not taking anything away, I never meant to give that much.
Hayır bir şey geri aldığım yok o kadar vermek istememiştim.
Trisha, you know that not what I meant.
Trisha, biliyorsunki bunu kastedmedim.
That's what I meant.
İşte böyle.
Yeah, that's what I meant.
Evet, ben de onu demek istiyorum.
That's not what I meant to say.
Söylemeye çalıştığım şey bu değil.
And I really meant that.
Ve gerçekten bunu demek istemiştim.
No. No, that's not what I meant.
Hayır, hayır, demek istediğim bu değildi.
That's what I meant to say.
Demek istediğim buydu işte.
I see what you meant by thumbs out, though ; that really...
Başparmak konusunda haklıymışsın, gerçekten çok...
I don't think that's what he meant. But if it makes you feel better.
Bunu kast ettiğini sanmıyorum ama daha iyi hissetmeni sağlıyorsa...
I said that I was gonna save Wonderland, and I meant it.
Harikalar Diyarı'nı kurtaracağımı söyledim, ve söylediklerimde ciddiydim.
- I meant to thank you for that.
- Bunun için teşekkür etmek istemiştim.
And that's what I meant by scary.
Korkutucu kısmı buydu işte.
If using this map meant betraying your trust that's something I cannot do.
Eğer bu haritayı kullanmak, bana olan güveninize ihanet demekse... bu benim yapamayacağım bir şey.
If using this map meant betraying your trust that's something I cannot do.
Bu haritayı kullanmak size ihanet etmem anlamına gelecekse bunu yapamam.
That's what I thought it meant.
Bu tam da düşündüğüm manada!
- I thought that meant neither of us was going after Chase.
- Bununla ikimizin de Chase'den vazgeçeceğimizi sanıyordum.
I realized that's what my dreams have meant.
Rüyalarımın anlamını buldum.
That's not what I meant.
- Öyle söylemedim.
What I meant was that the culture and the system is one that...
Demek istediğim kültürün ve sistemin bir bütün olduğu ve...
That was what I was trying... That's what I meant.
İyi niyetliyiz demek istiyorum.
That's what I meant.
Onu dedim.
After all this, I would have thought your love meant more to you than that.
Yaşananlardan sonra aşkının tüm bu olanlardan daha önemli olduğunu sanırdım.
Come on... no, that's not what I meant.
Yapma ama! Hayır, öyle demek istemedim.
I think you meant that you don't believe in me.
Bence, bana inanmadığını söylemek istedin. - Hayır.
Uh-uh... I might not know what I-I meant, but I know that I didn't mean that.
Ne demek istediğimi bilmiyor olabilirim ama onu demek istemediğimi adım gibi biliyorum.
That is not the brother I meant.
O kardeşinizden bahsetmiyordum.
That's not what I meant.
- Bunu kastetmemiştim.
That's what I meant.
Ben de öyle demek istemiştim.
That's what Styx meant when he said, "If I die, you die".
Demek oluyor ki, Styx "eğer ben ölürsem sende ölürsün derken bunu kastdediyormuş".
That's not what I meant.
Kastettiğim bu değil.
That's what I meant to say.
Demek istediğim bu değildi.
- If that meant I was getting nominated for Winter Queen.
- Yani sonuçta bu Kış Kraliçesi adayı olabileceğim anlamına geliyorsa.
- That's not what I meant.
- Öyle demek istemedim.
- Then... when I found out Ana went missing that night... I had to find out what happened, even if it meant I'd done something terrible.
- Sonra o gece Ana'nın kaybolduğunu öğrenince neler olduğunu öğrenmek zorundaydım.
No, that's not what I meant.
Hayır ya. Ben öyle demek istememiştim.
We were meant for each other. That's why I did it.
- Bu yüzden yaptım.
Just before that evil came I said my peace and I took care of my baby the way I always was meant to do.
O şeytan gelmeden hemen önce fikrimi belirttim ve bebeğime hep bakmam gerektiği gibi baktım.
No, no, that's not what I meant at all.
Yok, yok. Hayır. Bunu kast etmemiştim.
And then when I walked into that church that morning, you were standing right there, and I knew we were meant to be.
Ve o sabah kiliseye adım attığımda sen orada duruyordun, ve beraber olmamız gerektiğini biliyordum.
I meant, I know that you don't blame, it's a...
Kastettiğim... Suçlamadığınızı biliyorum.
Well, I only meant that...
Demek istediğim sadece...
I know this is a sad day for McKinley and that we've come back to reflect on everything the glee club has meant to us.
Bunun McKinley için üzücü, Bir gün olduğunu biliyorum. Ve geri dönüp,
I meant anywhere. Anywhere that gets me out of this bullshit.
Herhangi bir yer beni bu saçma durumdan kurtaracak herhangi bir yer.
I mean, you know, it was intimate, that's what I meant.
Demek istediğim samimiydi, yani, öyleydi.
That's what I meant.
Öyle demek istedim.
I just feel like whatever that dream meant, she had the answer, and I'll never know because she's dead.
Bu rüyanın anlamı her neyse bunu sadece o biliyor ama ölü olduğu için bunu asla öğrenemeyeceğim.
- I think he meant your plan for your life... not just tonight. - No, that's -
- Hayır, hayır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]