English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / Is that a threat

Is that a threat tradutor Turco

584 parallel translation
Russ, is that a threat?
Russ, beni tehdit mi ediyorsun?
- Is that a threat?
- Bu bir tehdit mi?
Is that a threat?
Bu bir tehdit mi?
- Is that a threat, George?
- Bu bir tehdit mi, George, ha?
Is that a threat?
Bu bir tehdit mi? Nasıl anlıyorsan.
Is that a threat?
Tehdit mi ediyorsun?
Is that a threat?
Tehdit mi?
Is that a threat?
- Bu bir tehdit mi?
Is that a threat or a promise?
Bu bir tehdit mi yoksa bir vaad mı?
- Is that a threat, Lister?
- bu bir tehdit mi, Lister?
Are you threatening me? Is that a threat?
Beni tehdit mi ediyorsunuz?
is that a threat or a joke?
Bu bir tehdit mi şaka mı?
Is that a threat, Colonel?
Bu bir tehdit mi, Albay?
Derek knows much more than Scott how bad things can get. So the idea of eliminating a threat quickly, even if it means, you know, someone getting hurt, I think his mentality is that that's better than letting something spiral out of control to where you can't contain it anymore.
Derek, ne kadar kötü şeyler olabileceğini Scott'tan daha iyi biliyor bu yüzden birine zarar vereceğini bilse bile tehlikeyi hızlıca yok etme düşüncesi, daha büyük, artık kontrol edemeyeceği bir şeye dönüşmesine izin vermekten daha iyidir.
The problem is, words like that are called a "death threat" in court.
Sorun şu ki mahkemede böyle sözler "ölüm tehdidi" kabul edilir.
You are architects and you should realize that a man like Howard Roark is a threat to all of you. The conflict of forms is too great.
Sizler mimarsınız ve Howard Roark gibi bir adamın hepinize tehdit oluşturduğunu bilmelisiniz.
Why is it that everything you say sounds like a threat?
Neden söylediğin her sözde bir tehdit sezinliyorum?
Your mission, should you decide to accept it, is to stop Varsh and to so discredit him, that he will never again be a political threat.
Eğer kabul edersen senin görevin Varsh'ı engelleyip sonra da dünyadaki itibarını sarsarak bir daha asla siyasi bir tehdit konumuna gelmemesini sağlamak.
That man is a threat.
Bu adam başımıza bela olacak.
Clearly, your new cloaking device is a threat to that security.
Çok bariz şekilde bu gizlenme düzeni ise bu güvenliği tehdit etmekte.
I mean about the help from white people. It doesn't matter so much. Because if tomorrow our agitation is successful, every student, demonstrator or not, black or white, will be considered an enemy, and it'll be easier to keep this tension that we've became a public threat.
Yani beyaz insanların yardımı hakkında, aslında, o kadar da çok farketmez çünkü eğer yarınki ajitasyonumuz başarılı olursa, bu da demek olacak ki her öğrenci, gösterimize katılmış ya da katılmamış olan, siyah ya da beyaz, düşman olarak nitelendirilecek, ve böylece gerilimi elde tutmak daha kolay olacaktır, ve bu sayede, biz hepimiz, yerel bir tehdit oluşturacağız.
And that man is a threat to the State, the Church, the Black Ship and Macao!
Ve bu adam Devlet, Kilise, Siyah Gemi ve Makao için bir tehdit!
- Is that enough of a threat?
- Simdi tehdit ettim mi? - Simdilik fena degil.
What is left of Europe that is a threat to the Soviets?
Avrupa'da Sovyetler'e tehdit oluşturan ne kaldı?
What kind of a threat is that?
Bu ne biçim bir tehdit?
Any person who is classified as a threat to construction will be removed so that construction may continue.
Tehdit oluşturabilecek herhangi bir kişi yok edilir ve inşaat devam eder. Evet.
- Is that some kind of a threat?
- Bu bir tür tehdit mi?
And anything that threatens the government... the rule of law, the credibility of Parliament... is a threat to the state.
Ve hükümeti, hukuk üstünlüğünü ve meclis güvenirliğini tehdit eden her şey, devlete karşı bir tehdittir.
Is that intended as a threat?
Bunu bir tehdit olarak mı kastediyorsunuz?
But there is a way to neutralise that threat.
Fakat bu tehlikeyi engelleyecek bir yol var.
We must assume that there is a threat, if not to us, then to 1 9th-century Earth, and determine what it may be.
Ortada bize değilse bile 19. yüzyıl Dünya'sına... bir tehdit olduğunu varsaymalı ve bu tehdidin ne olduğunu tespit etmeliyiz.
That sweep is just as big a threat to you as it is to us.
O süpürme, bizim için olduğu kadar senin için de büyük bir tehdit.
Is that a real threat?
- Bu gerçek bir tehdit mi? - Evet.
We now believe that this maniac Taft is on his way here and poses a genuine terrorist threat.
Şundan eminiz, o manyak Taft şu sırada buraya geliyor. Rafineri ciddi terör tehdidi altında.
Good. lf he is not, I will hold you personally responsible, and if that sounds like a threat, it is.
Eğer öyle değilse Sizi bundan bizzat sorumlu tutarım, ve bu bir tehdit gibi göründüyse, öyle olsun.
Why the hell is that? With all due respect, sir, your boys in intelligence never could decide who was a big enough threat to point those babies elsewhere.
Saygısızlık etmek istemem efendim ama, haber almadaki adamlarınız kimin daha büyük tehlike olduğuna bir türlü karar veremedikleri için başka bir yeri hedef almadılar.
With the rapid advance of the Third Reich towards the French borders, and the increasing threat of bombing raids on the capital, we are receiving reports that there is considerable panic in the streets of Paris, and the beginnings of a mass exodus from the city.
Alman panzerlerinin Fransız sınırına kadar dayanması sonucu ve başkent Paris için artan bombardıman tehlikesi yüzünden... sokaklarda çok büyük bir paniğin baş gösterdiği... ve büyük bir göçün başladığı haberlerini alıyoruz.
After considerable deliberation of the evidence at hand, it is our decision that this mute-o... does, indeed, constitute a threat.
Elimizdeki verileri iyice inceledikten sonra değişime uğramış bu adamın... bizim için büyük bir tehlike oluşturduğuna karar verdik.
- Is that a threat?
- Viski kokuyorsun.
It is important that you understand our determination, but it's not a threat.
Bu benim niyetimi anlamanız için önemli, ama bir tehdit değil.
And I can represent to this forum that he is not a threat to this community.
Ve bu mahkemeye, onun toplum için bir tehdit oluşturmadığını söyleyebilirim.
The baby is... Doctor, a C-section poses a greater threat to Mrs. Randall than natural childbirth, isn't that right?
Doktor, sezaryen Bayan Randall'a doğal doğumdan daha fazla tehlike arz ediyor, bu doğru mu?
And you think that this is a threat to all the former members of the Shakaar resistance cell?
Sence bu Shakaar direniş hücresinin tüm eski üyelerine yönelik bir tehdit mi?
He's able to do some of the things that most coaches talk about, and that is being able to be a triple threat.
Koçların bahsettiği şeyi yapabiliyor. Oyunda üç farklı alanda tehdit oluşturabiliyor.
If we can convince him that the Dominion is a threat the rest of the Senate will follow.
Onu Dominion'ın bir tehdit olduğuna ikna edebilirsek Senato'nun geri kalanı onu dinleyecektir.
I... believe that there is a threat here, Captain.
Ben... burada bir tehdit olduğuna inanıyorum, Kaptan.
The threat of global Communist domination is a reality that can be ignored only at the risk of our own annihilation.
Küresel komünist hâkimiyet tehdidi sadece kendimizi yok etme durumunda görmezden gelinebilecek bir gerçek.
First of all, you`re smarter than her, and that is a threat.
Herşeyden önce, ondan daha zekisin ve bu bir tehdit.
And convince him that your friend D'Argo is not a threat.
Ve onu arkadaşın D'Argo'nun tehlikeli olmadığına ikna etmeliyiz.
That wealth is a threat to the people that want you to stay in line.
O kadar para, ilerlemeni istemeyenler için bir tehdit oluşturur.
Once that threat is gone, it's a good bet that they will leave and close up their portals.
Bir defa tehdit giderildimi, bahse girerim geçitlerini kapatıp giderler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]