Is that clear tradutor Turco
2,831 parallel translation
Is that clear?
Anlaştık mı?
And just so you know Sgt. I'll stand by my people all day long, is that clear?
Sadece şunu bilin Çavuş, tüm gün vatandaşlarıma hizmet etmek için bekliyorum, bu açık mı?
Is that clear enough for you?
Bu yeteri kadar açık mıydı?
Is that clear?
Gayet açık mı?
Is that clear?
( Bağırarak ) Anlaşıldı mı?
- Is that clear?
- Anlattabildim mi?
Is that clear enough.
Tamam, şimdi kesin oldu.
Is that clear?
Yeterince acik mi?
Because for the first time in my life I've met a monster. Is that clear?
Çünkü hayatımda ilk defa bir canavarla karşılaştım.
I want this damn drawing So you get them to me please! Is that clear?
Ben o tabloyu istiyorum Aldığımdan emin ol tamam mı?
Is that clear?
Oldukça açık değil mi?
Is that clear?
Anladın mı?
Is that clear!
- Anlaşıldı mı, dedim?
The only route that's clear is the one place no one want's to be... Central Town.
Açık olan yegâne yol, kimsenin gitmek istemediği yer... şehir merkezi.
Okay, well, Skitters communicate using radio waves - - that much is clear.
Tamam, Sıçrayanlar radyo dalagalarıyla iletişime geçiyorlar, o belli zaten.
Skitters communicate using radio waves - - that much is clear.
Sıçrayanlar iletişim kurmak için radyo dalgalarını kullanıyor. Bu kadarı kesin.
We've heard that Gloucester is clear.
Gloucester'ın güvenli olduğunu duyduk.
Is that clear?
- Anlatabildim mi? - Kesinlikle, efendim.
I made it clear to agent Jones that she is not going to let her feelings get in the way of the assignment.
- Ajan Jones'a görevi verirken duygularının esiri olmamasını açık bir şekilde ifade ettim.
Is that perfectly clear?
Oldukça açık mı?
- Is that clear? - Yes, sir.
- Emredersiniz efendim.
And the message is sent loud and clear that no one need fear for their safety or the safety of their wives, children or property, in the face of the obstreperous negro.
Ve mesaj çok net ve açıktır ki kimsenin bu yaygaracı zenciler karşısında kendi güvenlikleri, eşlerinin ya da çocuklarının veya mülklerinin güvenlikleri açısından korkmasına gerek yoktur.
So I'm going to make a gesture right now that I think is going to clear things right up.
Şimdi yapacağım şey ile her şeyi açıklığa kavuşturacağımı düşünüyorum.
Organized group violence is not something that occurred at that time of human history and that seems quite clear.
Organize grup şiddeti insanlık tarihinin bugününde ortaya çıkmış değildir ve bu oldukça aşikardır.
And we might wonder why so many today have a compulsion to shopping and acquisition when it is clear that they have conditioned from childhood to expect material goods as a sign of their status with friends and family.
Bugün büyük bir çoğunluğun alışverişe ve tüketime karşı neden üzerlerinde bu denli bir baskı hissettiğini merak ediyorsanız ; bunun sebebi açıkça, çocukluklarından beri maddi beklentilerinin arkadaş ve aile çevresindeki statülerinin bir işareti olarak görülmesine şartlandırılmalarıdır.
Bizzy made it abundantly clear That this wedding is for susan.
Bizzy, düğünün Susan için olduğunu bol bol tembihledi.
is clear that can not continue
Devam edemeyeceği belliydi
And it is very clear that he established a secret society to realize this aim.
Ve bu emelini gerçekleştirmek için de gizli bir cemiyet kurduğu gün gibi ortadadır.
Is that clear?
Anlaşıldı mı?
That much is clear.
Bu çok açık.
It's clear that Lydia is very sensitive to sudden, loud noises.
Lydia'nın ani, yüksek seslere karşı çok hassas olduğu belli.
It is now clear to me, that Voivodship Committee and Gdańsk Shipyard management do not identify themselves with the Party ideals.
Artık apaçık görüyorum ki bu Voyvoda Heyeti ve Gdansk Tersanesi yönetimi kendilerini, Partinin İdealleri ile özdeşleştirmiyor.
So, you see, I, the appellant, will be arguing pro se and pro tem that there is a clear conflict of interest on your part, seeing as you are dating the only other witness to this so-called crime.
Gördüğün üzere ben, temyiz talebinde bulunan kendi kendimi savunacağım ve geçici hakim olacağım. Görünen o ki, ortada bariz bir çıkar çatışması söz konusu. Davanın tek görgü tanığıyla çıktığını görüyorum.
It is clear to me that as a teenager, you made a wrong decision.
Benim için çok açık Bir genç olarak, yanlış karar vermişsin.
That is clear.
Neden?
MONTGOMERY :'Certainly canvassing opinion it is clear'that Eisenhower seems on course to win.
"Kuşkusuz, alınan görüşlere göre..." "... Eisenhower'ın zafere doğru gittiği görülüyor. "
Berlin is waiting for a message from me, in terms of Michelangelo. ls that clear to you?
Berlin, Michelangelo'nun haberlerini bekliyor
His mother is on site Liquidated place before his eyes, That it must be made clear.
Annesi gözleri önünde, işkence görecek
I thought so, too. But yesterday, it became pretty clear that I'm more committed to this relationship than she is.
Ben de ama dün su yüzüne çıktı ki bu ilişkiye ben daha çok bağlıymışım.
Now, that new retail job is clear up in Jonesboro.
Şu yeni satış işi ta Jonesboro'da.
And now is the time, we submit, that the court make it clear, that that is not what the Constitution of the United States stands for.
Birleşik Devletler Anayasası'nın savunduğu şeyin bu olmadığının bu mahkeme aracılığıyla kanıtlama zamanının geldiğini söylüyoruz.
The insomnia is what makes the hallucinations so clear, and sleep is the only release that he has from them.
Uykusuzluk yüzünden halüsinasyonlar bu kadar net ve onlardan kurtulabildiği tek an uyku.
Is that clear?
- Evet efendim.
If we're saying this morning is when she was the most clear-headed, then it was a conscious decision to walk into that particular store.
Eğer en aklı başında olduğu zaman bu sabahsa o halde o dükkana girmesi bilinçli bir karardı.
Greendale human beings, it is now clear that we have no choice but to team up and defeat City College.
Greendale insanları, birleşip şehir kolejini yenmekten başka şansımız yok.
We finally positioned ourselves as the enemy of the machine, and in one fell swoop, you make it clear that Wendy is the enemy of the machine!
En sonunda kendimizi politik çarkın düşmanı gibi konumladık ve tek bir hareketle Wendy'yi politik çarkın düşmanı gibi gösterdin.
I just... I wanna make it perfectly clear to you that there is nothing that I want or that I need from you.
Buraya geldim çünkü senden istediğim ya da ihtiyacım olan birşey olmadığını söylemeye geldim.
The carrot is not for shoving up my arse, let me make that totally clear.
Havucu kıçıma sokmayacağım, bunu açıklığa kavuşturalım.
Everyone, is that completely clear?
Herkes anladı mı diyorum?
There is clear and convincing evidence to establish that these children are in danger. No. In danger?
Bu çocukların tehlikede olduklarına dair net ve ikna edici kanıtlar var.
Clear. My theory is that he's only avoiding us because he really wants to avoid you.
Benim teorime göre bizden uzak duruyor çünkü senden kaçınmak istiyor.
is that clear enough for you 16
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that you 2352
is that it 2484
is that so 1463
is that right 2297
is that your dog 17
is that your sister 22
is that okay with you 61
is that 1576
is that all you can say 40
is that all there is 18
is that understood 245
is that your car 43
is that your daughter 28
is that all you care about 23
is that all you got 152
is that a threat 163
is that what you want 740
is that all 744
is that a 177
is that understood 245
is that your car 43
is that your daughter 28
is that all you care about 23
is that all you got 152
is that a threat 163
is that what you want 740
is that all 744
is that a 177