English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / It was a mess

It was a mess tradutor Turco

264 parallel translation
That prisoner we caught sure never lied when he said it was a mess, did he?
Yakaladığımız mahkum, bir karışıklık olduğuna dair yalan söylememiş değil mi?
It was a mess.
Çok karışıktı.
It was a mess.
"Bir karışıklık oldu."
Jimmy, it was... it was a mess.
Jimmy, ortalık fena karıştı.
Someone had shot him... -... and thrown him on the lawn. - It was a mess.
Biri vurmuş ve çimlere atmış.
It was a mess. They made me travel all around Sicily!
bir karmaşaydı.onlar beni bütün sicilya nın etrafında dolaşmam için yaptı!
It was a mess!
Tam bir karmaşa!
It was a mess.
Ortalık berbat olmuştu.
I'm sure you heard on your scanner it was a mess.
Polis radyosundan duymuşsundur. Her şey berbat oldu.
It was a mess.
Bitmişti.
Before everybody milled around. It was a mess.
Daha önceleri herkes birbirinin önüne geçiyordu ve çok karmaşıktı.
- It was a mess.
Her şey iç içe girmiş.
It was a mess!
Berbattı!
It was a mess.
Berbat hâldeydi.
It was a mess.
Berbat bir durumdu.
It was a mess.
Çok dağınık.
- l told you it was a mess in here.
- Sana burası berbat demiştim.
It was a mess.
Berbattı.
It was a mess.
Berbat birşeydi.
It was a mess.
Tam bir karmaşaydı.
It was a mess.
Çok kötüydü.
Married twice, and both times it was a mess...
İki evlilik, ve ikisi de belaydı...
It was a mess. That was a real struggle.
Gerçek bir boğuşma yaşanmış.
But it was a mess.
Fakat karışık bir durumdu.
I was going to give Hee Joo a proper goodbye when it ends. But everything turned into such a mess.
Bu iş sona erdiğinde Hee Joo'ya uygun bir veda edecektim ama şimdi her şey berbat oldu.
It was all of a mess in the end, but it was funny.
Bugüne gelene dek çam üstüne çam devirdik, ama eğlenceliydi.
- What a mess it was.
- Ne kargaşaydı ama.
Well, whatever it was, it certainly made a mess of that kitten.
Her ne idiyse, o kedi yavrusunu gerçekten kötü hale getirmiş.
- Somebody said it was a bit of a mess.
- Birisi yüzümün biraz tuhaf göründüğünü söyledi.
It was a horrible looking mess.
Pelte gibi görünüyordu.
Couldn't tell which legs was with which, which arms with which... It was a terrible mess.
Hangi bacak hangi bacağın eşi, hangi kol hangi kolun, bilinmiyordu gerçekten çok iğrençti.
Yeah, it was a real mess up there.
Evet, orası çok karışık.
Very different problems, it's true but on a will that Mr. Racine prepared. It was quite a mess.
Farklı sorunlar gerçi ama yine Racine'nin yazdığı vasiyetnamede karışıklık çıkmış.
It was. It was a real mess.
Tam bir feIaketti.
- It was a real mess.
- Çok fena karıştı.
Marcie was in the shower, you told me my hair was a mess so of course, I ran off to fix it.
Marcie duştaydı. Sen geldin ve saçımın berbat olduğunu söyledin ben de tabi koşarak saçımı düzeltmeye gittim.
It was a mess.
Leş gibi.
Ever since it was yanked through time to where it was going, the area's been a mess.
Zamanın içinden çekildiğinden beri orası karmakarışık.
Of course it was a horrible mess.
Elbette etraf çok dağılmıştı.
So, it was a real mess, but while we walked down, we run down like hell.
Ama aşağı inerken deli gibi koştururduk.
It's a mess. I was tidying up.
Etrafı toplamaya çalışıyordum.
The river was such a mess'cause of the storm... it washed away the body.
Nehir fırtına yüzünden o kadar bulanıktı ki.
It was a mess.
Bu adamları kamyonetimin arkasına attım.
What a mess. Of course, during the plague, it was always parts falling off.
Salgın sırasında ise organlar kopup düşüyordu.
It was a whole mess.
Tam bir karmaşaydı.
But it was a huge mess -
Ama çok karışıklık oldu...
You'd be amazed at what a mess a high-caliber weapon can make, and in a restaurant, all those little pieces of... all of... well, anyway, let's just say it was pretty time-consuming.
Öyle büyük bir silahın yarattığı dağınıklığı görseydiniz hayrete düşerdiniz, ve restoranda, o küçük parçacıklar - - hepsi - - herneyse, diyelim ki epey zaman aldı.
It was a bloody mess on that beach.
Kanlı bir karmaşaydı.
It was a real mess beforehand.
Önceden tam bir karmaşaydı.
This was supposed to be neat. Now it's a mess. Clean it up.
Bu işi siz temizlemelisiniz, Mr. Walters.
It was a God-awful mess.
Korkunç bir karışıklık vardı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]