English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ I ] / It was all me

It was all me tradutor Turco

1,746 parallel translation
It was all me for four days straight.
4 gün boyunca ben kullanacaktım.
It was all me.
Bendim.
It was all personal to me.
Benim için baştan sona kişiseldi.
I didn't study at all when I was young and look where it's gotten me.
Ben çocukken dersime çalışmadım, bak şimdi neredeyim.
All it cost me was a round of beers.
Bir kez bira ısmarladım, o kadar.
She was tellin'me that I was all right on the street, that it was all good.
Bana sokakta her şeyin yolunda olduğunu durumumun iyi olduğunu söylüyordu.
It was all acting all cracked up and... Stung me.
Sallanıp duruyordu ve beni soktu.
I'm not saying I regret a second of it, Carlton, but if you're gonna tell me it was all for nothing, and now when I need you the most you're not there, then who do I have?
Bir saniyesi için bile pişmanlık duymuyorum, Carlton. Ama bana her şeyin boşa olduğunu anlatacaksan ve şimdi, sana en çok ihtiyacım olduğunda orada değilsen o zaman kimim var benim?
It wasn't the pain that bothered me so much as... It was a little lonely, that's all.
Bu kadar canımı sıkan acı değildi yalnızlıktı, hepsi bu.
It was telling me something, something about having faith because we come out all right in the end.
Bana bir şey anlatıyordu o rüya, inancımın olmasına dair bir şey çünkü ikimiz de bir şekilde sonunda bunlardan kurtulmuştuk.
Let me tell you, it was a close one, all right.
Neredeyse fırsatı kaçırıyordu.
All this time, knowing in my bones Roger didn't commit suicide, and having people just tolerate me, tell me it was my grief talking.
Bunca zamandır Roger'ın intihar etmediğini yürekten hissetmenin ve insanların bana acımasını izlemenin. Kederimden yaptığımı söylemelerinin.
Henry and I went over it again and again with the fbi, and he swore to me he was past all that.
Henry'yle bu konuyu defalarca araştırdık. Artık geride bıraktığına yemin etmişti.
When it was me doing paperwork to cover the cash you misplaced, that was all right. That was entirely fucking reasonable.
Senin kaybettiğin parayı örtbas etmek için ben evrak hazırlayınca..... oluyor ama.
And what really set it off was when he insulted me about my, you know - all my personology books.
Sonra kontrolden çıktı "kişilik kitaplarıma" hakaret etmeye başladı.
It was my dream that told me, but in the end it took all of a week... and a predictor test before I really believed in you.
Bana anlatılanlar hayal gibiydi ama nihayetinde bir hafta sürdü ve sana inanmadan önce hamilelik testi yaptım.
But all to me, it was all bullshit.
Ama bana göre saçmalıktan ibaretti.
Where it really hit me was one weekend I was home from college and he said, "Come down to this comedy club and here was Bill performing and the place was sold out, and I remember going and telling all my friends," Man, you gotta come, this is unreal. "
Bir hafta sonu üniversiteden eve gelmiştim ve bir arkadaş gelip, "Gel şu komedi kulübüne gidelim, Bill sahne alacak ve tüm yerler satıldı." dediğinde gerçekten sarsılmıştım. Hemen arkadaşlarıma koştuğumu ve, "Beyler, gelmelisiniz, bu inanılmaz." dediğimi hatırlıyorum.
Don't tell me it was all for nothing.
Sakın her şey bir hiç uğrunaydı deme.
She never told me if at any given time of those long nights, at about 4 : 00 in the morning, at that strange cold hour, her heart tightened and she asked herself if there was any point to it all.
Bana hiç, o uzun gecelerin birinde sabahın dördünde o garip ve soğuk saatlerde kalbi sıkışıp sonra da kendine hiç bir anlamı olup olmadığını sorup sormadığını anlatmadı.
I admit it, I was trying to find someone cheaper, but those guys all turned me down on moral grounds.
Kabul ediyorum, daha ucuz birini bulmaya çalışıyordum, fakat bu adamlar manevi olarak beni çöküntüye uğrattılar.
It was my head what he's wanted for all along is me.
En baştan beri istediği benim kellemdi.
Are you calling me it was all a dream?
Bana sadece bir rüya olduğunu söyleyip duruyorsun?
My mother was bitten by Dracula, I fought in a war I didn't believe in, my father died, my friends died and to top it all off my mother turned me into a vampire.
Annem Dracula tarafından ısırıldı. İnanmadığım bir savaşta mücadele ettim ve babam öldü, arkadaşlarım öldü ve üstüne üstlük annem beni bir vampire çevirdi.
And as I was slamming his head into the wall, trying to get shed of him, it came to me clear as anything, that this was all my fault.
Ondan kurtulmaya çalışmak için kafasını duvara vururken çok net anladım ki hepsi benim suçumdu.
It never would've happened, except she said sake was good for me because it was made out of rice, and she is my nurse, after all.
Sake pirinçten yapıldığı için bana iyi geleceğini söylemeseydi bunların hiçbiri olmazdı. Ayrıca her şeye rağmen o benim hemşirem.
It was all me.
Her şeyi ben yaptım.
The teacher made him take it off and his hair was all shook up, and he smiled at me while trying to straighten it.
Çıkardığında, saçları kafasına yapışmış durumdaydı. Düzeltmeye çalışırken, bana gülümsedi.
Was it just me, or was that girl all sorts of creepy.
Banamı öyle geldi, yoksa bu kız tam bir ucubemi.
And after all was said and done, it wasn't me who needed saving.
Tüm bu olanlardan sonra kurtarılmaya ihtiyacı olan ben değildim.
After all was said and done, it wasn't me who needed saving.
Tüm söylenen ve yapılanlardan sonra kurtarılması gereken ben değildim.
It was all for me.
Hepsi benim içindi.
It was right in front of me, right in front of me all along.
Gözümün önündeydi, başından beri, gözümün önündeydi.
The papers, the ones my wife won't let me read, they're... they're all saying : kids died - - and it was my fault.
Gazeteler karımın okumama izin vermediklerinden biri çocukların ölmesinin benim suçum olduğunu söylüyorlar.
Then that night when I came to pick up Oliver's turtle... it was so clear to me that you live here all alone.
Ve o gece, Oliver'ın kaplumbağasını almaya geldiğim burada tek başına yaşadığını daha net gördüm.
But i mean, everything i told you about the accident and my memory, please, it's all true. And i was hoping maybe you would help me...
Ama kaza ve hafızamla ilgili sana söylediğim her şey doğru, lütfen... yalnızca bir umut, belki bana yardım edebilirsin...
I was trying to put that all behind me, but Molly... she wouldn't let it go.
Olanları unutmaya çalışıyordum. Ama Molly bir türlü unutturmuyordu.
'Below me a cricket chirped for all it was worth.
" Işıkları kapattım ve sırt üstü uzandım...
It was all up to me.
Her şey benim elimdeydi.
The other night, at dinner, um, she kissed me, and it was all very innocent, and, I, of course, I stopped her right away, but I just wanted you to.
Geçen gece, yemekte beni öptü ve masumane bir öpücük değildi. Elbette onu hemen durdurdum ve seni temin ederim- - - Affedersin.
The only reason I know it was sad and horrible is because you tell me all the time.
O kadar acıklı ve berbat olduğunu bilmemin tek sebebi senin sürekli anlatman.
I was innocent, but the church decided to transfer me, said it would be easier for all involved.
Masumdum, ama kilise beni başka yere göndermeye karar verdi. Olaya karışan herkes için daha kolay olacağını söylediler.
It was all I could do for her though she had borne me through seas of blood.
O her ne kadar beni kan denizinden kurtarmışsa da onun için yapabileceğim sadece bu kadardı.
D'you think last night she was trying to hurt me for keeping it from her all these years?
Dün gece gerçekten beni incitmeye mi çalışmıştır? Gerçeği ondan yıllardır gizlediğim için.
All I did was... pull the citizen and slave close to me, then put a citizen card over one, only to pull it back.
Tüm yaptığım vatandaş ve köleyi önümde bırakıp yalnızca birinin üstüne bir vatandaş kartı koyarak onu geri çekmekti.
It was then I discovered that which had laid dormant inside me all those years.
İçeride geçen onca karanlık yıIdan sonra nihayet keşfetmiştim.
I told myself it was justifiable that the inmates would just spend their money on some other vice when they could lose it all to me for a bigger cause.
Kendimce mahkûmların paralarını kötülüğe harcarken bana kaybetmelerini ve paranın daha büyük bir sebep için harcanmasını mazur görülebilir olduğunu düşündüm.
Trust me, it was all you.
Sadece ben- - ya, tabi.
It was all me- - yeah, right.
Hadi, dans edelim.
You know, the thing is, before he got lost, it's like a small part of me was wishing i had never gotten him, but then when he was gone, all i could think about was,
Kaybolmadan önce içimden bir parça onu hiç almamış olmayı diliyordu. Kaybolduktan sonra ise tek istediğim onun iyi olmasıydı.
A friend of mine called me during Katrina, a Nostradamus fan, and he wanted to talk about Century 9 quatrain 48 because it was a direct and exact description of Katrina and all those other hurricane disasters.
Nostradamus fanatiği olan bir arkadaşım Katrina Kasırgası olurken beni aradı, ve Yüzyıl 9 Dörtlük 48 hakkında konuşmak istedi çünkü bu dörtlük tam anlamı ile Katrina Kasırgasından ve bütün diğer kasırga felaketlerinden bahsetmekteydi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]