Just let it be tradutor Turco
662 parallel translation
Just let it be.
Kes artık.
Just let it be
Oluruna bırak.
- Just let it be.
- Artık çok geç.
Why don't you just let it be? "
Neden öylece bırakmıyorsunuz?
- Just let it be, Fleischman.
- İzin ver, Fleischman.
Just let it be said that I loved her and I will miss her the rest of my days.
Sadece şunu söylemek istiyorum, onu sevdim ve hayatımın geri kalanında hep özleyeceğim.
Can't you just let it be?
Sadece unutamaz mısınız?
If I let this chance go by, there'll never be another for me so I don't think anyone will mind if I just have a go at it, will they, Julia?
Bu fırsatı kaçırırsam başka bir şansım olmayabilir. Sanırım bunu denememin kimse için bir mahzuru olmaz, değil mi Julia?
Maybe flying should just be restricted to 35,000 feet, and let it go at that.
Belki ucmak 35.000 fite kïsïtlanmalï.
Wouldn't it be simpler if we just lay down and let them walk over us?
Yere yatsak da üzerimize basarak yürüseler daha kolay olmaz mı?
Irving, you and your let's-be-quiet-about-it committees have got just exactly no place.
Hayır, efendim. Irving, sen ve senin "sessiz kalalım komitelerin" hiçbir yere varamaz.
I ask one thing. It's only just. Let my poor old wife be buried decently.
Bir şey istedim, sadece bir şey... o da zavallı, yaşlı eşimin makul bir şekilde gömülmesidir.
It'd have happened, anyway, be just the same now as far as he's concerned, only you'd be alone, and so would I. Let's face it.
Bu yine de olabilirdi Şu anki durumdan tek farkı sen ve ben hâlâ yalnız olurduk.
It'd be simpler if you'd just let me fix it, son.
Benim hazırlamama izin verirsen daha kolay olur.
Let's just be grateful it's over for you at last, and you can come home.
Sonunda bitmiş olmasından dolayı minnettar olmalısın artık eve dönebilirsin.
But just in case any of you are still at all anxious, let it be known that Mr. Chelm has taken charge in the engine room.
Her gün olur. Fakat içinizde hâlâ kaygı duyan varsa Bay Chelm'in makine dairesinde idareyi ele aldığını bildirmeme izin verin.
Because the Lord just wouldn't let it be. He made you marry me... so you could show me the way and the lif e... and the salvation of my soul.
Seni benimle evlendirdi çünkü ruhumun kurtulmasını sağlayacak yolu göstermeni istedi.
You let Harry be. Just forget it ever happened.
Harry'i kendi haline bırakın.
Wouldn't it be great if we could just go away, the two of us... And let the old world take a couple of turns and... Have a chance to take stock of things?
Sadece ikimiz başımızı alıp, çekip gidebilsek... bir iki yıl ortadan kaybolsak... maceralar yaşasak güzel olmaz mıydı?
We know you've had rather a shock, Polly, and talking about it may be disturbing, but I'm afraid we must ask you a few questions, so I'll be as quick as I can, and you just try not to let it upset you. Hmm? Oh, it don't.
Oldukça sarsıldığını biliyoruz, Polly, ve ondan söz etmek rahatsız edici olabilir, fakat korkarım sana bir kaç soru sormamız gerekiyor, dolayısıyla olabildiğince çabuk olacağım, ve sen de canını sıkmamaya çalış.
If your blood is so frail and so delicate... that it just calls out for Alan Stewart... amen, let it be him.
Eğer kanın kırılgan ve hassassa sadece Alan Stewart için akacak kadarsa bırak onun için aksın.
Well, let's just sum it up by saying... that the reader's interest must always be captured... as soon as possible in the lead.
Giriş bölümünde, okuyucunun ilgisini... mümkün olduğunca çabuk çekmek gerekir... diyerek bugünkü dersi özetleyelim.
It is just waking up, rubbing the sand out of its palms, ready for another "let's be pretty for the tourists" day, a day that could never get started without the people who provide the services that are required in order that the visitor is satisfied.
Yeni uyanıyor, avuçlarındaki kumu ovalıyor ve yeni bir "turistler için güzel görünelim" gününe hazırlanıyor, misafirleri tatmin etmek için gereken hizmetleri sunan insanlar olmadan asla gerçekleşemeyecek bir gün.
Just let it all out and then we'll see about getting you where you want to be.
İçini bir güzel dök. Sonra da seni istediğin yere götürürüm.
Professor Alfonso himself will be there! Let me do it myself! Just think!
Ben takarım.
Let me see! I just won't let it be!
Bir bakayım şuna!
Let me have just one thing the way I want it to be.
Olmasını istediğim tek bir şey olsun bari.
Let's just hope it doesn't turn out to be fish or get your throat cut.
Ama umalım da senin işini bitirmesinler.
I just don't feel I can let it go here the way it wants to be let go.
Kendimi burada rahat hissedebileceğimi pek sanmıyorum.
Let it be just you and me.
Sadece sen ve ben olalım.
The dame seems to be eager. Just let it drop out all the things you remember.
Onu iknaya çalış, anımsadığın her şeye sadece uygun titizliği göster.
Let's just laugh about it. Crying can be done alone, but not laughing.
Bak, neden gülüp geçmiyoruz?
I've got enought troube as it is! Just calm down and don't get upset, because there might be some mistake. Let me check...
Sadece sakinleşin, üzülmeyin çünkü... bir hata olmuş olabilir.
It's late now, so let's just be getting out of here.
Geç kalıyoruz. Hadi gidelim.
# Tell us should we run away # # Should we try and stay # # Or would it be better just to let things be #
# Söyle bize kaçıp kaçmamamız gerektiğini # # kalıp denememizi # # veya herşeyi oluruna mı bırakmalıyız #
Just you let me out or it'll be the worse for you!
Çıkar beni, yoksa senin için çok daha kötüsü olur.
But before they collect their prize, let's just have a look at what made it possible... for them to be here with us tonight.
Ama onlar ödüllerini almadan önce, bu gece bu ödülü onlara neyin kazandırdığına bir göz atalım.
Why don't we tear up the Portuguese documents and just let everything be as it was.
Neden Portekiz belgelerini yok etmiyoruz, böylece her şey eskisi gibi olur.
Let's just kill them and be done with it.
Hadi şunları öldürüp şu işi bitirelim.
That's right. I don't wanna be the kind of guy who rubs it in, so just let me say... I have a little bad news for you.
Doğru. Sana kötü bir haberim var Cliffie.
I'll stop her room it's just ahead of us let's be care
- Ben hallederim. Oda tam önümüzde. - Dikkatli olalım.
Let it just be my ear, OK?
Sorun sadece kulağımda olsun, tamam mı?
Let's just hope it's not too good to be true.
Umalım da, bizim için gerçek olamayacak kadar güzel çıkmasın!
My Queen, it's too dangerous to just let the matter be.
Kraliçem, bu olayı görmezden gelemeyiz.
Alright, let's put our mind to discovering what this plan should be. There is one if we can just find it.
Tamam o halde, iyi bir plan bulabilmek için, hep beraber fikir jimnastiği yapalım.
I think it would only be just to let me know... which of your friends has blackened my name.
Sadece adımı arkadaşlarınızdan hangisinin... karaladığını öğrenmek istiyorum.
When he talks he seems to be saying... let's go, let's go that way, but it's just a tic.
şöyle gidelim der gibi sanki. Ama bu sadece bir tik.
I'LL JUST BE A MINUTE. LET IT RING.
- Çok kısa sürecek.
- Since you get paid either way would it be a big deal to just let my dog pass?
- Her türlü ödemenizi alıyorsunuz köpeğimi testten geçirmek çok zor olmasa gerek?
Everybody wanted Jack to be alive and home and when this man showed up, looking like him, acting like him it weren't hard just to let it be him.
Herkes Jack'in sağ salim dönmesini istiyordu ve ona benzeyen, onun gibi hareket eden bu adam geldiğinde, o olmasına izin vermeleri zor olmadı.
Well, surely it wouldn't be terrible... to let him try a little... just this once?
Sanırım azıcık denemesinde bir sakınca olmaz. Bir defaya mahsus, ha?
just let go 57
just let me in 37
just let me know 201
just let me die 21
just let it go 244
just let me help you 19
just let me go 210
just let me 104
just let me be 25
just let it out 33
just let me in 37
just let me know 201
just let me die 21
just let it go 244
just let me help you 19
just let me go 210
just let me 104
just let me be 25
just let it out 33