Only one problem tradutor Turco
471 parallel translation
There's only one problem with a man and a woman.
Bir erkekle kadın arasında tek bir sorun vardır.
Only one problem.
Ancak bir sorun var.
There is only one problem.
Sadece tek bir problem var.
Oh, that would be a great idea. There's only one problem.
Çok huysuz bir karım var.
There is only one problem with all this.
Yalnız bir sorun var.
There's only one problem :
Tek bir sorun var :
There's only one problem.
Ama tek bir sorun var.
There's only one problem with that.
O konuda sadece bir tek sorun var.
There's only one problem, I was telling my wife.
Bir tek sorun var, karıma anlatıyordum.
There's only one problem.
Tek problem bu.
- There's only one problem, though. - What's that?
- Yalnız bir sorun var.
There is only one problem ; I would have to stay close to you if only I could get a room in the convent.
Sadece bir sorun var, bu manastırda bana bir oda verirseniz, hep sizin yanınızda kalmak istiyorum.
But there's only one problem, where is Rocky Balboa?
Ama bir sorun var. Rocky Balboa nerede?
There's only one problem, mate.
Fakat bir sorun var.
There was only one problem.
Yalnızca bir sorun vardı.
There was only one problem... the groundskeeper just happened to see you.
Sadece bir sorun vardı... bahçıvan o arada seni görmüştü.
There's only one problem. I don't mean to interrupt you.
Lafını bölmek istemem ama küçük bir sorun var.
There's only one problem, though.
Ama bir sorun var.
There's only one problem.
- Sadece bir sorun var, Sam.
There's only one problem.
Sadece bir sorun var.
- Only one problem.
- Ama tek bir sorunum var.
Only one problem, I gotta go to the toilet in a minute!
Tek sorun bir dakika içinde tuvalete gitmeliyim.
ONLY ONE PROBLEM - YOU'RE BROKE.
Tek bir sorun var, meteliksizsin.
You know there's only one problem with you :
Senin sadece tek kusurun var.
Ben has only one problem.
Benin tek bir sorunu var.
Only one problem.
Bir sorun var.
There was only one problem.
Sadece bir sorun vardı.
Now this is a serious problem and I'm the only one that's talking sense.
Bu ciddi bir mesele ve burada mantıklı konuşan tek adam benim.
There's only one small problem.
Yalnızca bir küçük sorunumuz var.
Our only problem being an internal one, of concern only to us why have you come, Caesar?
İçimizde sorun olan tek şey, bizi ilgilendiren tek şey neden geldiniz, Sezar?
- There's only one trouble.
- Bir problem daha var.
No, I only have one problem, and that is-
- Evet, Aslında bir sorun var... Teşekkürler.
The union only talks about one problem, or only has one way to talk about it - with figures.
Sendika, sadece bir problem hakkında konuşuyor ya da sadece tek bir yolla konuşuyor, rakamlarla.
Yes, some films make the audience think that He and She solve one problem only to go on to the next, and that that's how life is.
Evet, bazı filmler izleyiciye, onların bundan sonra yaşayacakları problemlere kadar yalnızca bir problemi çözdüklerini ve hayatın böyle bir şey olduğunu düşündürtür.
Now in order to solve this problem, to solve it logically you have one question, and only one.
Şimdi, problemi çözebilmen için, mantık yoluyla çözmen için,.. ... yalnızca bir soru hakkın var, yalnız bir.
You have one question, Kaspar and only one, to solve this problem of logic.
Bir soru hakkın var, Kaspar yalnızca bir, problemi mantıken çözebilmen için.
Well, there's only one small problem.
Yalnız bir sorun var.
Only got one problem.
Ama bir sorun var.
Um, we only have one problem.
Hmm, ama bizim bir problemimiz var.
So the only real problem we have... is the broken jaw suffered by one of the security guards.
Ama asıl problemimiz güvenlik görevlilerinden birinin çenesinin kırılmış olması.
He's one of those people who believes there's only one answer to every problem one of those who blames everything on Jews and Freemasons.
Her sorunun tek cevabı olduğuna inanan ve her şey için Yahudilerle Masonları suçlayanlardan biriydi.
The only problem was I never got anywhere, until one day my father caught me.
Tek sorun ise asla başaramamamdı. Babam birgün beni yakalayana kadar.
Problem is we only have one umbrella.
tek problem bir şemsiyemiz var.
- Only one problem.
- Tabi ki evet.
There's only one solution to this problem.
Bu sorunu çözmenin tek yolu var.
Only thing is, we got one problem.
- Evet. Bir sorunumuz var.
Problem withthisslingshot is, I only get one shot.
Bu sapanla ilgili sorunumsa, sadece bir atış hakkımın olması.
It was only a small problem with one of the teachers.
Sadece Öğretmeni ile küçük bir sorun.
I only had one problem.
Sadece bir sorunum vardı.
There's only one teeny little problem.
Ne demek istediğini anlamadım.
Why am I the only one who sees the problem?
Sorunun niye sadece ben farkındayım?
only one way to find out 127
only one 202
one problem at a time 27
one problem 49
problem 450
problems 192
problem solved 277
problem is 299
problem was 25
only you 239
only one 202
one problem at a time 27
one problem 49
problem 450
problems 192
problem solved 277
problem is 299
problem was 25
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
only time will tell 38
only you can 21
only for you 27
only then 35
only now 58
only thing 21
only better 42
only the best 34
only a little 36
only time will tell 38
only you can 21
only for you 27
only then 35
only now 58
only thing 21
only better 42
only i 19
only if you want to 26
only child 42
only once 48
only two 46
only this time 157
only joking 24
only just 22
only that 31
only about 26
only if you want to 26
only child 42
only once 48
only two 46
only this time 157
only joking 24
only just 22
only that 31
only about 26