Only problem tradutor Turco
2,022 parallel translation
The only problem was, my brother doesn't exactly have what you would call'charisma'.
Problem şu ki kardeşim... sahip değildi, ne denir... - Karizma.
The only problem is I have to have a car.
Tek sorun bir arabamın olması lazım.
Well, the only problem with lying is getting caught.
Yalan söylemenin tek sorunu yakalanmaktır.
The only problem is I never get to see her before midnight.
Tek sorun Jane'i gece yarısından önce görememem.
My only problem is that he works at the american embassy,
Tek sorunum, Amerikan Büyükelçiliği'nde çalışıyor olması.
My only problem is that you stayed out all night, and you didn't call.
Benim sorunum, bütün gece eve gelmemiş olmana rağmen haber vermemiş olman.
Yeah I do, the only problem he is in custody.
Şüphelenebileceğim biri o sırada gözaltındaydı.
My only problem with the whole thing is not knowing if I'II get a boner at the right moment.
Tüm bu şeylerle ilgili tek sorunum doğru anda ereksiyon olup olamayacağımı bilmemek.
The only problem is with tonight.
Yani sorun sadece bu gecelik.
Only problem is, we can't find this Dr. Hibbert.
Problem şu ki Dr. Hibbert'i bulamıyoruz.
Now, the only problem with those pills is if she's mixing them with alcohol.
Sadece ilacı alkolle karıştırırsa sorun olur.
The only problem is that, uh, these nunchakus they could probably be the murder weapon.
Tek sorun şu ki bu mınçıkalar muhtemelen cinayet silahı.
The only problem is no one's gonna open an investigation without something tangible, and I'm talking about photos of Vivian Cox playing golf with the devil.
Tek sorun şu ki, elle tutulur bir kanıt olmadan kimse soruşturma açamaz ve bahsettiğim şey Vivian Cox'un saman altından su yürütürkenki bir fotoğrafı.
Mmm, sounds like someone I know. Ever since I've been on my own, I make sure to get a real tree. The only problem is I always pick the wrong one.
Ben gerçek ağaç almak istiyorum ama yanlış ağacı seçmek istemem
The only problem was there were more Japanese there Than there were marines waiting to get ashore.
Ancak sorun şuydu ki, sanılandan fazla Japon askeri vardı ve piyadeler de karaya çıkmak için bekliyordu.
The only problem with this theory Is that the ghost kid i saw did not look like he had been in a bomb blast.
Bu teorideki tek sorun gördüğüm hayalet çocuk bomba patlamasında yaralanmış gibi değildi.
The only problem is, after I get home from work
Tek sorun şu, işten eve gelip onu yatırdıktan sonra...
The only problem is, any useful discovery in this whole mess may have accidentally been destroyed by the firefighters.
Tek problem, itfaiyecilerin elinden kazara zarar görmeden kalmış bir şey bulmak zor.
The only problem is, from what I read, All of Henry's friends checked out. And if Henry was in on it,
Tek sorun, Henry'nin bütün arkadaşları soruşturuldu.
Only problem is, I didn't know where to dig.
- Ama nereyi kazacağımı bilmiyordum.
The only problem is, I was supposed to be on the outside.
Tek problem benim dışarıda olmam gerekiyordu.
You know, you think that william's the only problem?
Tek sorunun William olduğun mu sanıyorsun?
The only problem is he calls his bottle "bah-bah," and he calls bananas "beh-beh," so I'm always like,
Tek problem, şişesine "bah-bah",... muzlarına "beh-beh" demesi.
So the problem with the MCP is that it's only gonna work in this one body.
Demek sorun MCP'de. Sadece bu vücutta çalışıyor.
So the problem with the MOP is that it's only gonna work in this one body.
Demek sorun MCP'de. Sadece bu vücutta çalışıyor.
There's only one problem.
Tek bir sorun var.
So it's a problem that's only gonna get worse.
İkincil olarak neyden yapıldığımıza bakarsanız, bu, sudur. Evrenin her yanında su vardır.
Only customs has little problem, so shh.
Sadece gümrükçüler sorun çıkartıyor. Bu yüzden...
Only when there's a problem.
Sadece bir problem olduğunda.
So he's only our problem for two more days, then.
Yani iki gün daha katlanacağız.
There's only one problem with that.
Burada yalnızca bir sorun var.
Hmm... There's only one tiny, bald problem.
Ama bir tane minik ve kel bir problemimiz var.
That's not the only problem we've got.
Tek sorunumuz bu değil.
Yeah, but the problem is, The only way to get an accurate diagnosis Is to run an exploratory laparoscopy.
- Evet, ama sorun şu kesin tanı konulmasının için tek yolu... -... araştırma amaçlı laparotomi.
Look, I wasn't the only person who had a problem with Renee.
Bakın, Renee ile problem yaşayan tek kişi ben değildim.
Yeah, the problem is I only have 15 penises, so...
- Evet. Sorun şu ki sadece 15 penisim var.
Uh, only thing I could make out clearly Was "andy," "problem," "eliminate," something.
Net olarak duyabildiklerim Andy, problem, çıkarmak falandı.
This man used Dr. Davis's I.D. code. Only one problem :
Şu adam Doktor Davis'in şifresini kullandı.
Then he met this woman and she had a huge problem, so he tried to help her, and her friend got really angry and he ended up with only one kneecap.
Sonra o kadınla tanıştı ve kadının büyük sorunları vardı o da yardım etmeyi denedi ve kadının arkadaşı gerçekten kızıp dizinden vurularak son buldu.
I only have a problem... if he's a plumber.
Sadece tesisatçılara karşı alerjim var.
Only one problem, malihini.
Ama bir sorunumuz var turist.
Man, who believes only in logic, finds the Theodice Problem - impassable somehow.
Kim sadece mantığıyla, Theodice probleminin aşılamaz olduğunu bir şekilde anlatabilir.
Only one problem remains.. .. Zack!
Zack, sorun olmaya devam ediyor.
Only for you could too normal be a problem.
Sadece senin için çok normal bir sorun oluyor.
There's only one problem with that.
Sadece tek bir sorun var.
Sent soon after his fall. Only says : "Problem."
Kazadan hemen önce, diyor ki : "Sorunumuz var."
The kind of pain that she's in- - Pain that's only gonna be worse After i ram a tube down her throat Because you're having some kind of problem
Sırf onun ölmek için yasal hakkını kullanıyor olmasından duyduğun rahatsızlık nedeniyle boğazına sokacağım tüpten sonra bu acılar daha da kötüleşecek.
That is the only problem isn't it?
Her lanet yabancıya bu anahtarı verirken, tek sorun bu mu?
But it is only now, with the advent of ultra-high-speed filming that we can really begin to understand some of the secrets of the natural world, which has, after all, been working on the same problem for over 350 million years.
Fakat şimdi yüksek hızda kayıt teknolojisinin ilerlemesiyle zaten aynı bu sorunla 350 milyon yıldır uğraşan doğanın bazı sırlarını gerçekten çözmeye başlayabiliriz.
Oh, so we're not the only ones who have a problem with you killing Donny for his union card?
- Sendikadan olduğunuzu sandım. Bence en şu an en büyük sorunun Donny'yi öldürüp, sendika kartını çaldığını düşünmemiz.
Yeah, well, there's only one problem.
Evet bir sorun var.
only problem is 60
problem 450
problems 192
problem solved 277
problem is 299
problem was 25
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
problem 450
problems 192
problem solved 277
problem is 299
problem was 25
only you 239
only me 129
only the best 34
only a little 36
only you can 21
only time will tell 38
only for you 27
only then 35
only thing 21
only now 58
only i 19
only if you want to 26
only better 42
only one problem 30
only time will tell 38
only for you 27
only then 35
only thing 21
only now 58
only i 19
only if you want to 26
only better 42
only one problem 30
only one way to find out 127
only child 42
only once 48
only this time 157
only two 46
only one 202
only in america 16
only joking 24
only just 22
only us 19
only child 42
only once 48
only this time 157
only two 46
only one 202
only in america 16
only joking 24
only just 22
only us 19