On the other tradutor Turco
17,260 parallel translation
This is who's on the other end of this case.
Davanın diğer ucunda işte bu insanlar var.
Catch you two on the other side.
Diğer tarafta görüşürüz.
Maybe I should just sit on the other side.
- Belki de diğer tarafa oturmalıyım.
Ain't neither one of us come out clean on the other side of that river.
Hiçbirimiz nehrin karşısına temiz geçemedik.
Don't forget to draw me on the other side, Rafe!
Rafe, öbür tarafta beni çizmeyi unutma!
On the other hand, there's strength in numbers.
Öte yandan, sayımız da arttı.
On the other side of the line.
Sınırın öbür tarafında.
You, on the other hand, come exactly as advertised.
Diğer taraftan sen, tam söylenildiği gibisin.
It'll be dealt with on the other end.
Bunu diğer taraftan halledeceğim.
It's on the other side of the world.
- Dünyanın öbür ucunda.
The loading dock's on the other side of the building.
- Yük iskelesi binanın öbür tarafında.
I thought you were stationed on the other side of town.
Şehrin diğer tarafına gönderildiğini sanıyordum.
Put the shoe on the other foot for a second.
Kendini benim yerime koy
Now, his legislative director, Gareth Ritter, on the other hand, has a sister who is autistic.
Oysa sevgili Hukuk direktörü, Gareth Ritter'ın otistik bir kız kardeşi var.
We hear a lot of negativity and ideology coming from the candidates on the other side, but I think it's important to try to pierce that with some good old-fashioned facts.
Karşı adaylardan bir çok... olumsuz tavır ve ideoloji gördük, fakat bence önemli olan ; eski moda gerçekleri kullanarak tüm bunları delip geçmek.
It's like when I look into a mirror, but on the other side, it's like this insanely beautiful woman.
Sanki, aynaya baktığım zaman diğer tarafta felaket güzel bir kadın var gibiydi.
We'll get him on the other side. Move.
Onları öteki tarafta yakalayacağız.
On our side, as on the other side.
Hem bizim tarafımızda, hem de onların tarafında böyleydi.
You, on the other hand, started by stating your position, which I couldn't care less about.
Siz ise benim kesinlikle ilgimi çekmeyecek bir yerde konuşlandınız.
You, on the other hand, you might need to skip a meal or two.
Ama öte yandan sen, bir kaç öğünü atlaman gerekebilir.
We shut off the air on the other floors.
Diğer katlardaki klimaları tamamen kapatmalıyız.
I, on the other hand, am a mess.
Diğer tarafta ben berbat haldeyim.
My mother on the other hand, she would have loved to be at your wedding.
Diğer yandan annem, senin de düğününü görmek isterdi.
Are they on the other end listening?
Diğerleri dinliyor mu?
Then you picture us meeting on the other side of the wall.
Sonra bizi hayal et. Duvarın diğer tarafında buluştuğumuzu.
Your dad, on the other hand, is lazy, and will happily stay home with you all day.
Öbür yanda baban tembel ve seninle birlikte evde kalmaktan oldukça mutlu olacak.
Uh, Florence, I'd like to start off by apologizing for telling you to find a new line of work at our one-on-one session the other day.
Floransa, özür dileyerek başlamak istiyorum... Sana yeni bir iş bulmanızı söylemek için... Geçen gün birebir görüşmemizde.
They were burying him in their highest security control unit... with all the other rock stars on cell block D.
Onu, en yüksek güvenlikli birimlerinde gömüyorlardı hem de D blokta en meşhurlarla beraber.
Blacksmith didn't show. Before we had a chance to move in... the gangs got rattled and opened fire on each other.
Blacksmith gelmedi ve biz hareket edemeden çeteler birbirine açık ateşle saldırdı.
What's on my mind... like, other than the case?
- Aklımdan ne geçiyor derken... -... soruşturmanın dışında mı?
Partners on the force share GPS locators in their gear so that they can find each other in emergencies.
Kolluk kuvvetlerindeki ortakların ekipmanında GPS verici bulunur böylece acil bir durum olduğunda birbirlerini bulabilirler.
Mmm. Right, well, I was just on my way out to meet the Brittanys, but... I suppose they can occupy each other.
Ben de tam Brittany'lerle buluşmaya gidiyordum ama onlar birbirlerini meşgul edebilirler herhalde.
H-hold on a second, though, because... because everything I know about what Gary said he'd do to me, I heard from the other Sharon, okay?
Dur bir saniye ama çünkü... çünkü Gary'nin bana yapacağını söylediklerine dair bildiğim her şeyi diğer Sharon'dan duydum, tamam mı?
- [whispers ] Aww, snap. It cracks me up when the bad guys bust on each other. - [ whispers] Totally.
Kötü adamlar birbirine düşünce tepem atıyor.
April and Casey back on the ship to guard the other fragment.
.. gemide bıraktığımıza dair hala kendimi kötü hissediyorum.
Once the Pinkertons get on your trail, man, they're not gonna stop until you are done and out of business, one way or the other.
Pinkertonlar birinin peşine düştükleri zaman asla durmazlardı. İşinizi öyle ya da böyle bitirirlerdi.
Yeah, I mean, that's kind of why people are obsessed with the books,'cause you have these kids walking into clocks, into other worlds, and they're based on real kids, and the real kids, uh, vanished.
- İnsanların kitaplara takıntılı olması bundan sayılır. Çünkü saate, diğer dünyalara giren çocuklar var. Gerçek çocuklara dayanıyorlar ve gerçek çocuklar da ortadan kayboluyor.
The truth is other partnerships have split up and both people have gone on to do great things.
Gerçek şu ki, başka ortaklıklar da ayrılıyor ve her insan harika işler çıkartıyor.
Many from the golden age of Mercia when our kingdom was powerful, proud and stood head and shoulders above any other kingdom on this island.
Bir çoğu kralımızın güçlü, gururlu olduğu ve bu adadaki diğer her krallıktan üstte olduğu Mercia'nın altın çağından kalma.
Both their names are on the condolence books of the other victims.
İkisinin de adı diğer kurbanların baş sağlığı defterlerinde de var.
Start a victimology from the Carsons'state room and the other people on that tour.
Carson'ların kamarasını ve diğer yolcuları araştırıp bilgi toplayın.
Dr. Cannerts... on the TV, it said that the Syrian man died before the other victims, but I saw their bodies in the old wing while the other man was still alive.
Dr. Cannerts haberlerde Suriyeli adamın diğer kurbanlardan önce öldüğü söylendi ama diğer adam yaşarken eski kanatta onların cesetlerini gördüm.
The other hand, come on.
Diğer elin, hadi.
Those other girls, can you imagine the looks on their faces?
Diğer kızlar yüzlerindeki ifadeyi hayal edebiliyor musun?
Look, Harry, you're... you're my top choice, but I have to move on to the other chefs if you are not interested.
Bak Harry, sen benim ilk seçeniğimsin ama eğer ilgilenmiyorsan diğer şeflere bakmalıyım.
And now, we're on the trail of the other abusers.
Diğer istismarcıların peşindeyiz.
And on all these occasions, there were no other police officers in the vicinity?
Bu durumlarda civarda başka hiç polis memuru yok muydu?
At Lindsay Denton's first trial she was convicted of conspiracy to murder, and the prosecution hung on crucial evidence found at her home address, namely 50 grand in cash that was linked via financial forensics to other bribes employed in the conspiracy.
Lindsay Denton ilk duruşmasında cinayete teşebbüsten suçlu bulunmuştu. Ama ceza davası ev adresinde bulunan önemli bir delille askıya alınmıştı. O delil, adli finansçılar aracılığıyla tezgâha karışmış diğer rüşvetlere bağlanan 50 bin sterlinlik nakit paradır.
So, in addition to the complaints made about Councillor Dale Roach, were there any other complaints made about any other prominent individuals involved in sexual assaults on young people?
Öyleyse, Müsteşar Dale Roach hakkında yapılan suçlamalara ek olarak, gençler üzerinde cinsel istismarda bulunan diğer seçkin memurların olduğuna dair başka şikâyetler var mıydı?
I decided to put the man on the spot myself, rather than turn it over to some other department.
Evet. Başka bir bölüme devretmektense adamı kendim yakalamaya karar verdim.
The other night on the porch, I did.
Verandadaki o gece söyleyecektim de.
on the other hand 1607
on the other side 107
on the whole 55
on the tv 16
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the other side 107
on the whole 55
on the tv 16
on the table 116
on the plus side 107
on the floor 300
on the 426
on the roof 79
on the way home 32
on the ground 440
on the contrary 1002
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the house 231
on the internet 51
on the dot 66
on the record 70
on the surface 75
on the contrary 1002
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the house 231
on the internet 51
on the dot 66
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192
on the side 64
on the street 102
on there 23
on the sidewalk 17
on the inside 58
on their own 19
on their way 28
on the back 61
on the phone 192