On the tv tradutor Turco
3,386 parallel translation
I'm gonna be on the TV show, I'm gonna be on a TV show.
Televizyona çıkacağım. Bir televizyon programına çıkacağım.
I turned on the TV after you called and, um... The reporter said that the Griffin had gone after two women on your apartment block.
Sen aradıktan sonra televizyonu açtım ve muhabir, Griffin'nin senin dairenin olduğu yerde 2 kadını yakaladığını söyledi.
As in the gray-skinned, gray-haired Caucasian crackers that you see smiling they smiles on the TV talk show, talking the nonsensical bullshit about why the Negros call each other the "N" word.
Gri tenli, gri Kafkas herifler. TV'de talk show programlarında gülerken gördüğün, zencilerin birbirlerine neden "Z" harfi ile hitap ettiği konusunda abuk subuk saçmalıklar anlatanlar.
More often you hear on the TV about that one young adult who finally snapped.
Sonunda bir ergenin dağıldığını Tv'lerde sık sık duyarsın.
Some would say that Marc Bolan truly met his end nine days previously when, during his last public appearance, he slipped and fell over on the TV in front of millions.
Bazılarına göre Marc Bolan, Ölmeden 9 gün önce ölümle tanışmıştı. O gün Katıldığı bir televizyon programında milyonlarca seyircinin önünde uyuklayıp yere kapaklanmıştı.
I have ESPN on the TV.
Televizyonda ESPN var.
And then when we were both done with our classes, we would rush back to his studio, which was just right there in the university district, and we'd turn on the TV and watch General Hospital every day.
Arasıra gung fu ya da başka bir şey yapmadığımız zamanlar her ikimizin de dersi bittiğinde hemen stüdyosuna geri koşardık. Üniversitenin hemen dibindeki stüdyosuna. Televizyonu açar, her gün "General Hospital" seyrederdik.
Your boss has been tellin stories about me on the TV.
Patronun televizyonda benim hakkımda hikâyeler anlatıp duruyor.
Rosie would be gone and forgotten if you weren't using her to sell papers or get people to turn on the TV.
Gazete satmak veya insanları televizyon başına çekmek için onu kullanmayı bıraktığınızda Rosie unutulup gidecek.
On the TV.
Televizyondan.
Turn on the TV.
Televizyonu aç.
Just turn on the TV.
Televizyonu açsana ya.
Nick, just turn on the TV.
Nick, televizyonu aç ya.
As soon as I deliver my pies, I'm gonna put on my slippers and watch whatever dance competition's on the TV.
Turtaları teslim eder etmez, terliklerimi giyip televizyon karşısına kurulup dans yarışmalarını seyredeceğim.
♪ Oh, my God, can't believe what I saw as I turned on the TV ♪
* Tanrım, inanamazsın gördüklerime * * Açtığımda televizyonu bu gece *
The image that you see on the TV screen of both of us is being produced by this small CCD camera, which is directly in front of us, here.
TV ekranında gördüğünüz ikimize ait görüntüler küçük CCD sensörlü kamera tarafından kaydedildi, ve şuan tam karşımızda, burada.
Just before the ship went down, there was a program on TV about the waltz.
Alabora olmadan önce televizyonda bir vals şovu vardı.
The point is I'm gonna be on TV.
Önemli olan şu, televizyona çıkacağım.
I have got a TV show, but sometimes it's hard to collect, depending on the outcome.
Bazen TV'de parçaları birleştirmek, konsantre olmak ve sonuca varmak zor oluyor. - Bu ne?
Can someone turn the TV on for us?
Biri bizim için televizyonu açabilir mi?
These are the films the Italian people want to see on TV.
İtalya halkının Tv'de görmek isteği türden filmler bunlar.
He has this thing about the TV spying on him so he's giving people our stuff.
TV'den onu izlediklerini düşündüğü için böyle insanlara eşyalarımızı dağıtıyor.
He thinks the TV's spying on him so he's giving away our stuff to make himself seem... he's driving me nuts!
TV'den onu gözetlediklerini düşünüyor, bu yüzden eşyalarımızı daha iyi görünmek için... Çıldırtıyor beni!
Yes, Governor. Man on TV : The R.N.C. spent a stunning $ 150,000 on clothes for Governor Sarah Palin and her family according to the Federal Election Commission reports.
Evet vali federal seçimlere göre devam edecek
Why do you leave the TV on during sex?
Niye sevişirken televizyonu hep açık bırakıyorsun?
Do you know that the mother appears on TV.
Annemin televizyona çıkıp çıkmayacağını biliyor musun?
I mean, the, the writer saw me on that TV thing.
Yazar beni televizyonda görmüş.
All right, the TV's going back on. Them's the rules.
Kurallar böyle.
That is the best show on TV. No way.
- O televizyondaki en iyi dizi.
The Green Hornet was at that time showing on TV in Hong Kong, only the people were calling it The Kato Show.
Green Hornet dizisi o zamam Hong Kong'ta Tv'de oynuyordu. Tek farkı dizinin ismi Kato Show idi.
In fact, it is being discussed, and that is why The Warrior probably is not gonna be on.
Aslında, hala tartışılan bir konudur. İşte bu yüzden Warrior muhtemelen TV'ye çıkmayacak.
on top of the TV, next to a Chinese dragon, a picture of the holy family.
Tv'nin üstünde çin ejderhasının yanında ailenin bir resmi vardı.
After the news on TV, Rafa-father leaves to smoke on the terrace.
Tv'deki haberler bittikten sonra Baba Rafa taraçada sigara içmek üzere çıkar.
Can we turn the TV on?
Televizyonu açabilir miyiz?
You've probably seen that on TV, at the airport even sometimes, just to...
Muhtemelen televizyonda ve hatta bazen havaalanlarında bile görmüşsündür.
It took them about 30 seconds to find the 200g of heroin I had so cleverly hidden underneath the TV guide on the desk.
Masadaki televizyon dergisinin altına çok zekice yerleştirdiğim... 200 gram eroini 30 saniye içinde buldular.
Rachel could probably get on TV, play the quirky next-door girl or whatever.
Rachel muhtemelen garip komşu kızı rolünde filan TV'ye çıkar.
You can't turn on the damn TV without hearing something about it.
Bununla ilgili bir şeyler duymak için lanet Tv yi açamıyorum.
As a kid, I used to watch my father on TV, and the voice would come up, "Next week, Emmet Cole may not survive what he finds in the cave."
Çocukken babamı televizyonda seyrederdim ve "Emmet Cole belki gelecek hafta mağaradan sağ çıkamayabilir" derdi.
Mom and I watched him play in the high school game on TV.
Annemle televizyondan onun lise maçlarını izlerdik.
The restaurant will get on TV.
Restoran televizyona çıkacak.
They say my name on TV all the time.
Televizyonda sürekli adamı söylerlr.
And I cannot tell you what a relief it is to live with a man who doesn't throw pizza at the television every time Colin Firth comes on.
Colin Firth'in her çıkışında TV'ye pizza atmayan, bir adamla yaşamanın rahatlığını sana anlatamam.
It's been done before, but you'll be the first on TV.
Daha önce yapıldı, ama TV'de ilk siz olacaksınız.
And just imagine seeing one of these dancing beans on the subway wall.
TV'de bunun gibi bir şey olmayacak. Bu dans eden fasulyelerden birini metro duvarında hayal edin.
It's been done before, but you'll be the first on TV.
Daha önce yapildi, ama TV'de ilk siz olacaksiniz.
Wait till you walk down the street and see the work on a wall or on TV.
Yolda yürürken çalışmanı duvarda ya da TV'de göreceğin zaman da gelecek.
On TV when a door swings open when you knock on it, it means you're gonna find the place all rifled through and a mystery.
Televizyonda kapıya tıklattığında kapı açılıyorsa bu, evi didik didik edip gizemi bulacaksın demek oluyor.
For 27 days, the two sides would fight it out daily on TV : 15 minutes for the YES camp and 15 for the NO.
Seçim kampanyası 27 gün sürecek televizyondan her gün... 15 dakika EVET 15 dakika HAYIR propagandası yapılacaktır.
What happened here in the last 15 years was never shown on TV
Ama bu ülkede son 15 yılda olan biten şeyler televizyonda asla gösterilmedi.
Hardwood floors, recycled glass windows, high-def tv, solar panels on the roof.
Parke zemin, geri dönüşümlü camlar yüksek çözünürlüklü televizyon çatıda güneş panelleri.
on the whole 55
on the table 116
on the other hand 1607
on the floor 300
on the 426
on the plus side 107
on the roof 79
on the ground 440
on the way home 32
on the contrary 1002
on the table 116
on the other hand 1607
on the floor 300
on the 426
on the plus side 107
on the roof 79
on the ground 440
on the way home 32
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the other 48
on the right 145
on the beach 77
on the house 231
on the dot 66
on the internet 51
on the record 70
on the surface 75
on the bench 17
on the other 48
on the right 145
on the beach 77
on the house 231
on the dot 66
on the internet 51
on the record 70
on the surface 75
on the side 64
on the one hand 116
on there 23
on the street 102
on the sidewalk 17
on their way 28
on the inside 58
on their own 19
on the back 61
on the phone 192
on the one hand 116
on there 23
on the street 102
on the sidewalk 17
on their way 28
on the inside 58
on their own 19
on the back 61
on the phone 192