On the surface tradutor Turco
1,832 parallel translation
On the surface, L and the police are working together to try to catch me.
Görünüşte, L ve polis beni yakalamak için çalışıyorlar.
On the surface, we'll be friendly acquaintances on campus.
Görünüşte arkadaş olacağız.
Sir, I'm attempting to transport the team on the surface but the system is not responding.
Efendim, yüzeydeki timi getirmeye çalışıyorum, ama sistem yanıt vermiyor.
Perhaps we should examine more closely on the surface.
Belki de yüzeye çıkıp öyle yakından incelemeliyiz.
There's movement on the surface.
Yüzeyde bir hareketlilik var.
An electrical charge caused by an imbalance of electrons on the surface of a material.
Bir maddenin yüzeyindeki elektronların dengesizliğinden oluşan elektrik yüklemesi.
Tiny white bone fragments on the surface hint, at what can be an entire dinosaur buried below.
Yüzeyde ki küçük beyaz kemik parçaları ipucu olabilir, altlarında dinozorlar gömülü olduğuna.
On the surface today, everything seems normal, modern, prosperous.
Bugün görünürde, herşey normal, modern, refah içinde.
On the surface, it's a clinic to help the inflicted.
Görünen kısmı mağdur kişilere yardım eden bir klinik olması
Ants are scavengers ; they tend to stay on the surface.
Karıncalar çöpçüdürler. Yüzeyde kalmayı severler.
How? On the surface, I make a show of being obedient to the Organization, but I've been snooping around.
Görünüşte, örgüte itaat ediyor gibi rol yapacağım, ama kendi araştırmama da devam edeceğim.
It's all about a life lived on the surface, careless youth that believes it will last forever...
Görünüşte yaşanmış bir hayat ve sonsuza dek süreceğini düşünen dikkatsiz gençlik hakkında...
And he sees what he thinks are criss-cross lines on the surface of Mars.
Mars'ın yüzeyinde çapraz çizgiler olduğunu düşündüğü şekiller gördü.
And it's so much lava and other things have accumulated, that it's filled and could put a giant torque on the surface of Mars. And pulled this apart like a zip.
Burada, aşırı miktarda lav ve diğer şeylerin birikerek muazzam bir dönme momenti oluşturmasının Mars yüzeyini bir fermuar gibi ayırmış olabileceği düşünülüyor.
And we get right down on the surface and scoop up some soil and... we don't find a thing.
Yüzeye indik, topraktan biraz numune aldık ve hiçbir şey bulamadık.
But both Spirit and Opportunity have uncovered helpful proof that liquid water was once plentiful on the surface of the Red Planet.
Ancak hem Spirit hem de Opportunity, Kızıl Gezegen'in yüzeyinde suyun bir zamanlar bol olduğuna dair yeterli miktarda kanıt ortaya çıkardı.
A huge solar flare erupts on the surface of the Sun.
Büyük bir güneş püskürtüsü Güneş'in yüzeyinde patlıyor.
If you could imagine covering the entire surface of the Sun with speakers being driven as hard as the loudest rock concert you've ever been to, that would be comparable to how loud it really is on the surface of the Sun.
Güneş yüzeyinin tamamını, şu ana kadar bulunduğunuz en gürültülü rock konseri kadar yüksek ses veren hoparlörlerle kapladığınızı düşünün. Güneş yüzeyinin gerçekte ne kadar gürültülü olduğunu bununla kıyaslayabilirsiniz.
Here it's made in less than an hour, but on the Moon, it is the result of more than four billion years of bombardment, by meteorites and micro meteorites, raining in on the surface and breaking up the rock.
Burası bir saatten az bir sürede oldu, ama ayın bu günkü yüzeyi göktaşları ve mikro göktaşları tarafından dört milyar yıldan daha uzun süren bir bombardımanla şekillendi.
The fact that this gun can load up in a different angle makes it really realistic in terms of comparison to what happened on the surface of Earth about 3.5 billion years ago.
Aslında bu silah faklı açılardan ateşlenebiliyor. Yaklaşık 4 ilâ 3,5 milyar yıl önce Dünya üzerinde olanlara kıyasla son derece gerçekçi sonuçlar verebiliyor.
Earth-like on the surface and it lost its oceans due to what we call a "runaway greenhouse effect".
"Kontrolsüz Sera Etkisi" dediğimiz olay yüzünden okyanuslarını kaybetmiş.
And that sulphuric acid is made by sulphur dioxide coming out of volcanoes on the surface.
Sülfürik asit, yüzeydeki volkanlardan çıkan sülfür dioksitten geliyor.
It's very instructive to be able to come here and study this volcano to compare it to vulcanism that has occurred on the surface of Venus.
Buraya gelip bu volkanı incelemek, Venüs yüzeyindeki volkanizmayla karşılaştırma yapmak açısından çok öğretici oluyor.
This is similar perhaps to how large channels, called "canali" formed on the surface of Venus.
Bunlar, Venüs yüzeyindeki "kanal" denen büyük akıntı yataklarının oluşumuyla aynı olabilir.
It would be a lot darker on the surface of Venus during the day that it would be here on Earth.
Gündüzleri Venüs yüzeyi, Dünya'dan çok daha karanlık olur.
You wouldn't want to step out on the surface.
Yüzeyinde olmayı istemezdiniz.
There are no mountains on the surface of Saturn, its cloud features that we look at to see how quickly they evolve and change and move to measure the winds.
Satürn'ün yüzeyinde hiç dağ yok, Satürn'de işlerin ne kadar çabuk gelişip değiştiğini görmek için bulutsal özelliklerin ve rüzgar ölçümlerinin bilinmesi gerekir.
It seems that Titan has some goo on the surface.
Titan yüzeyinin bazı kesimleri sanki tutkal kıvamındaydı.
Enough on the surface of this huge moon, to supply all of Earth's needs for a very long time.
Bu kocaman ayda bulunan enerji kaynakları, çok uzun zaman boyunca Dünya'nın enerji ihtiyacını karşılayabilir.
And then we know there's a source of energy from the frictional heat of the tidal heat in the interior, and we can see the heat on the surface.
Ve aynı zamanda çekimsel sürtünmeden ortaya çıkan sıcaklığın bir enerji kaynağı yarattığını da biliyoruz, yüzeyde bu sıcaklığın izleri mevcut.
On the surface. But now I want to dig deeper.
Yüzeyel olarak ama şimdi daha derine inmek istiyorum.
There are tiny Braille-like bumps on the surface.
Üzerinde küçük küçük kabartmalar var.
We were able to thwart the purchase of $ 26 million of surface-to-air missiles the terrorist group was planning on buying.
Ayrıca Afgan terörist grubun almayı planladığı 26 milyon dolarlık güdümlü mermi satışına da engel olmuş olduk.
The loss of atmosphere stripped the martian surface of warmth and pressure and since water needs both warmth and pressure to remain in liquid form, water is no longer stable on the martian surface.
Atmosfer kaybı Mars yüzeyindeki sıcaklık ve basıncı yok etti. Su, sıvı hâlde kalabilmek için hem sıcaklığa hem de basınca ihtiyaç duyduğu için Mars yüzeyindeki su, istikrarını yitirdi.
With the stunning success of Mariner 9 the next logical step for NASA was to land a spacecraft on the actual surface of Mars.
Mariner 9'un bu müthiş başarısının ardından NASA'nın attığı bir sonraki mantıklı adım Mars'ın katı yüzeyine bir uzay aracı yollamak oldu.
Most people thought that, if you have less than about 1 % of the surface light, you won't have any photosynthesis taking place, down on the bottom. They won't be old to use enough light to live.
Çoğu insan, yüzeydekinin % 1'inden daha az ışık aldığı takdirde aşağıda fotosentez gerçekleşmeyeceğini, yaşamak için yeterince ışık kullanılamayacağını düşündü.
Their job is to be our eyes, our feet, our hands on the Martian surface.
Görevleri, bizim Mars yüzeyindeki gözümüz, elimiz, ayağımız olmaktır.
It's carried upwards by a kind of boiling, riding along in huge columns of gas at hundreds of miles an hour, taking only ten days to emerge on the solar surface.
Saatte yüzlerce kilometre hızla, kocaman bir tür kaynar gaz sütunları tarafından yukarı taşınır ve yalnızca 10 günde Güneş'in yüzeyinde belirir.
What results are relatively dark blemishes on the solar surface called "sunspots".
Bunun sonucunda Güneş yüzeyinde "Güneş lekeleri" denen göreceli koyu lekeler oluşur.
Not only does the Sun rotate, but sunspots themselves can actually spin like hurricanes on the solar surface.
Yalnızca Güneş dönmüyor güneş lekelerinin kendileri de Güneş yüzeyinde fırtına gibi fırıl fırıl dönebiliyor.
What you gain by a manned mission is they can react to interesting areas on the asteroid's surface.
Ancak insanlı bir görevin avantajı, astronotların asteroid yüzeyindeki ilginç bölgelere tepki verebilmesidir.
And we think this may be very similar to the water ice underneath the surface that we see on Europa.
Bunun, Europa'da gördüğümüz yüzeyin altındaki su buzuyla çok benzer olabileceğini düşünüyoruz.
The little ones that burn up in our atmosphere and make shooting stars, those, there's no atmosphere on Moon, they're coming right down hitting surface.
Ay, küçük göktaşlarını yakıp birer kayan yıldıza dönüştürerek parçalayan, bir dünya atmosferine sahip değil ve bu yüzden tüm göktaşları yüzeyini bombalıyor.
In fact, these massive impacts are responsible for the dark circular regions on the lunar surface.
Ayın yüzeyindeki karanlık dairesel bölgelerden işte bu büyük darbeler sorumludur.
On July 20th 1969 US astronauts set foot on the lunar surface for the first time.
20 Temmuz 1969'da astonotlar ilk kez aya ayak bastı.
You've got a steam atmosphere and heat on the entire surface of the Earth above sterilization temperatures.
Büyük bir enerji ile bütün Dünya yüzeyi sterilizasyon ısısının üstüne çıkartılabilir.
The other bodies delivered their material to the surface of the Earth, and they can actually vaporize that material that becomes the water on Earth.
Diğerleri ise materyallerini Dünya yüzeyine kadar getirdi ve sonra da buharlaştırdı. Böylece Dünya'daki su oluştu.
The greenhouse effect on any planet is a situation where the surface temperature becomes hotter because of gases in the atmosphere that trap the heat while letting in the sunlight.
Sera etkisi, hangi gezegende olursa olsun yüzey sıcaklığının artması durumudur. Bunun sebebi atmosferdeki gazların bir yandan güneş ışığını içeri alırken diğer yandan ısıyı hapsetmesidir.
When Byrns imagines the surface of Venus, he considers the dark, eerie wasteland of Kilauea's lava fields, on the big island of Hawaii.
Byrns, Venüs'ün yüzeyini tahayyül ederken Büyük Hawaii Adası'ndaki Kilauea'nın karanlık ve ürkütücü lav çölünü dikkate alıyor.
In fact, the amount of surface elevation could have been on the order of 1 Km or 2 in just a few seconds.
Yüzeyin yükselme miktarı, sadece birkaç saniye içinde 1-2 km'ye ulaşmış olabilir.
Well, based on water temperatures and the degree of decomp, I'd say he's been in the water specifically below the surface for a few weeks.
Suyun sıcaklığı ve çürüme hızına bakarsak, birkaç haftadır suyun içinde olduğunu söyleyebilirim.
on the whole 55
on the tv 16
on the table 116
on the other hand 1607
on the floor 300
on the 426
on the plus side 107
on the roof 79
on the ground 440
on the way home 32
on the tv 16
on the table 116
on the other hand 1607
on the floor 300
on the 426
on the plus side 107
on the roof 79
on the ground 440
on the way home 32
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the other 48
on the right 145
on the beach 77
on the house 231
on the dot 66
on the internet 51
on the record 70
on the other side 107
on the bench 17
on the other 48
on the right 145
on the beach 77
on the house 231
on the dot 66
on the internet 51
on the record 70
on the side 64
on the one hand 116
on there 23
on the street 102
on the sidewalk 17
on their way 28
on the inside 58
on their own 19
on the back 61
on the phone 192
on the one hand 116
on there 23
on the street 102
on the sidewalk 17
on their way 28
on the inside 58
on their own 19
on the back 61
on the phone 192