Once upon a time tradutor Turco
1,474 parallel translation
"Once upon a time in a kingdom called San Francisco,"
"Bir zamanlar San Francisko, krallığında"
Once upon a time, a bad boy was sent to bed without any dinner.
Bir zamanlar, yemek yemeden yatağına gönderilen kötü bir çocuk vardı.
Once upon a time...
Bir zamanlar...
Once upon a time there was a race of people that went on a great journey through space.
Bir zamanlar uzayda büyük bir yolculuğa çıkan bir ırk varmış.
I mean, sure, once upon a time, that special boy did call.
Demek istediğim, bir zamanlar benim için özel olan bu çocuk beni aradı ve..
As he painted an image, Thompson began to tell me the story, Once upon a time, a little orphan boy was playing with his brother when he became hungry, But when he found out that his favourite food, which were yams, had been eaten by his family, he began to cry,
resmi yaparken, Thompson bana bir öykü anlattı, bir zamanlar, yetim bir çocuk kardeşiyle oynuyormuş acıktığında, en sevdiği yemeğinin ailesi tarafından yenmiş olduğunu farketmiş, ağlamaya başlamış,
[Narrator] Once upon a time and long ago, in the faraway kingdom of Siam, there lived a legendary elephant named Khan Kluay.
Evvel zaman içinde, uzaklardaki Siam krallığında, Khan Kluay adında efsanevi bir fil yaşarmış.
Once upon a time, there was a little mouse...
Bir varmış, bir yokmuş. Minik bir fare varmış.
Once upon a time.
Bir zamanlar.
Once upon a time I was actually doing what Klaus does now.
Bir zamanlar şu anda Klaus'un yaptığı aynı şeyi yapardım.
Once upon a time, there was a Candy and Dan...
Bir zamanlar Candy ve Dan yaşardı.
There has to have been a lake in this crater once upon a time.
Bir zamanlar bu kraterin içinde bir göl olmuş olmalı.
Once upon a time there was a prince, and a princess who was blind.
Evvel zaman içinde köyün birinde bir prens ve kör bir prenses yaşarmış.
Once upon a time, somewhere...
Bir zamanlar, bir yerde...
Once upon a time there was a Princess who had 15 brothers.
Bir zamanlar, on beş erkek kardeşi olan bir prenses varmış.
Once upon a time, this guy was like you, fearless.
Bir zamanlar senin gibi korkusuz bir adam varmış.
You know, Sebastian, I was a transfer student myself once upon a time.
Biliyor musun, Sebastian, bir zamanlar ben de nakil öğrenciydim.
Once upon a time, in an English castle far, far away, there lived a pampered personage by the name of Prince.
Evvel zaman içinde, çok uzaklardaki bir İngiliz Şatosunda şımarık mı şımarık biri yaşardı ve adı Prensti.
" Once upon a time, when the woods were young, they were home to creatures who were full of magic and wonder.
" Orman henüz gençken sihir ve mucize dolu yaratıklara ev sahipliği yapardı.
Once upon a time, I wanted to know what love was.
Bir zamanlar, aşkın ne olduğunu bilmek istemiştim.
Once upon a time, in a land far, far away...
Bir zamanlar çok uzak bir diyarda...
Oh, aye. Once upon a time, eh?
İnsan geçmişi anıyor, öyle değil mi?
Once upon a time, there was a crooked tree and a straight tree, and they grew next to each other.
Bir zamanlar, eğri bir ağaç ile dik bir ağaç varmış. Yan yana büyümüşler.
Tell a story that starts with "Once upon a time," maybe ends with "happily ever after."
Bana'bir zamanlar'diye başlayan bir hikâye anlat'onlar ermiş muradına'diye de bitebilir.
Once upon a time, those two excellent housekeepers, Lucinda and Jane, bought some shiny new porcelain food which they set out on their perfectly appointed dining room table.
Bir zamanlar, Lucinda ve Jane adında iki mükemmel hizmetçi, güzelce döşenmiş yemek odasındaki masalarını süslemek için parlak porselen yiyecekler almışlar.
Once upon a time, there was a king and a queen.
Bir varmış bir yokmuş, bir kral ve bir kraliçe varmış.
Once upon a time, there were four little rabbits.
Bir varmış bir yokmuş, Flopsy, Mopsy...
Once upon a time at sea, near Corsica, a family of dolphins named Alcaraz...
Evvel zaman içinde, denizde Korsika açıklarında, Alcaraz isimli bir yunus ailesi yaşarmış.
Okay, once upon a time there was Mrs. Alcaraz, Mr. Alcaraz and Alcaraz Junior.
Tamam, evvel zaman içinde, Bayan Alcaraz Bay Alcaraz ve Küçük Alcaraz yaşarlarmış.
Everybody knows that a fairy tale starts out "Once upon a time." But a truck driver's tale starts out... "Y ou ain't gonna believe this shit."
Herkes masalların "bir varmış, bir yokmuş" diye başladığını bilir ama bir tır şoförünün masalı "Buna hayatta inanmazsın!" diye başlar.
Once upon a time, some stupid guy... got caught stealing an apple.
Bir zamanlar, biraz saf bir adam bir elma çalarken yakalanmış.
Once upon a time, there was a hungry serpent and a lonely field mouse who needed a friend.
Evvel zaman içinde, aç bir yılan varmış. Ve kendisine arkadaş arayan yalnız bir tarla faresi varmış.
Once upon a time there was a lion whose fame spread far and wide.
Vakti zamanında, bir aslanın şöhreti etrafa yayılmış.
Once upon a time, there was a big house with thick glass windows and heavy stone walls and a slightly pornographic fountain in the driveway.
Bir zamanlar, büyük bir ev varmış. Kalın pencereli, ağır taş duvarlı. Ve garaj yolunda hafif pornografik bir fıskiye varmış.
Once upon a time, I held a woman named Komomo in my arms.
Uzun zaman önce kollarımın arasına Komomo adında bir kadın almıştım.
Once upon a time.
Geçmişte öyleydi.
"Once Upon a Time in her Vest"?
"Bir zamanlar onun atletinde"?
Once upon a time there was a giant armadillo...
Bir zamanlar dev bir ejderha varmış.
Once upon a time, there was a beautiful princess who lived in a kingdom far, far away.
" Bir varmış bir yokmuş, ç ok uzak bir krallıkta, yaşayan güzel bir prenses varmış.
No. Once upon a time, in a land far, far away, a girl and a boy... hey, pretty girl.
Bir varmış bir yokmuş, çok uzaklarda bir kız ve bir oğlan birbirlerine âşık olmuş.
Once upon a time, in a kingdom far, far away, a girl and a boy fell in love.
Bir varmış bir yokmuş, çok uzaklardaki bir krallıkta kız ve bir oğlan birbirlerine âşık olmuş.
"Once upon a time in a kingdom far, far away, there lived a beautiful princess who loved a boy."
"Bir varmış bir yokmuş, çok uzaklardaki bir krallıkta, oğlanın birine âşık bir prenses yaşarmış."
Once upon a time, in a far-off kingdom...
Evvel zaman içinde, uzak bir krallıkta...
Once upon a time there was a young girl named Jackie.
Bir zamanlar Jackie adında genç bir kız varmış.
Believe it or not, once upon a time, my pops and I were in the circus.
İster inan ister inanma, bir zamanlar, babamla ben de sirkteydik.
Once upon a time there was a family of bears... a Mama Bear, a Papa Bear... and one Baby Bear.
Bir zamanlar bir ayı ailesi varmış..... anne ayıcık, baba ayıcık..... ve "bir" bebek ayıcık.
Once upon a time
Aşk için ölüyorum
Once upon a time
Bir dilek tutma hakkım varsa Aşk için ölüyorum
# Once upon a time
NIKOLAI GOGOL'UN DERLEME ÖYKÜLERİ
okay, once upon a time,
Bir varmış bir yokmuş, bir kız ve bir oğlan varmış. Hayır.
Once upon a time, there was a butt princess who lived in a beautiful butt castle. OK...
Tamam.
a time machine 23
a time 43
once again 1042
once or twice 100
once and for all 239
once in a lifetime 20
once more 250
once a week 102
once is enough 17
once in a while 156
a time 43
once again 1042
once or twice 100
once and for all 239
once in a lifetime 20
once more 250
once a week 102
once is enough 17
once in a while 156