English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Inglês → Turco / [ S ] / She's like a

She's like a tradutor Turco

5,292 parallel translation
She's like a fucking fungus that just won't go away.
Bir türlü defolmayan sikik bir mantara benziyor.
What if she meets a guy like me?
Ya benim gibi bir herifle tanışırsa?
Any particular reason she would send a demon who looks like you?
Peşine sana benzeyen bir iblis yollamasının belli bir sebebi var mı? Benim yüzümü takınmış bir şekilde en büyük korkularımı yüzüme vurarak karşımda dikiliyordu. Hiçbir fikrim yok.
We have to try and present this in a way that she... feels like it's her decision.
Bunu öyle bir sunalım ki, kendi fikriymiş gibi hissetsin.
My wife's an architecture buff, so I made a video any time I saw something, you know, I thought she'd like.
Karım mimari hastası, Bu yüzden ben de bir video hazırladım. Ne zaman bir şey görsem çektim.
Looked like a frame grab of some kind- - see if you can track down where she got it from.
Videodan alınmış gibi sanki- - Bak bakalım fotoğrafı nereden aldığını bulabilecek misin.
Yeah, she wants to be a teacher when she grows up, just like Ms. "S."
Büyüyünce Bayan S. gibi bir öğretmen olmak istiyor.
She's huge. I want to make a splash like she has.
Onun gibi bir sükse yapmak istiyorum.
She's a delusion you created, like the demons.
Lori, Hemşire Lambert diye birisi yok.
She's grown into a woman like no other.
-... göz koydun demek, ha?
I don't know if she wants to keep in touch and be, like, a thing, or if she's more, "That was fun. Have a nice life."
İpleri koparmamak mı istiyor yoksa daha çok eğlenceli..... güzel bir hayatım var modunda mı bilmiyorum.
She was treated like a second citizen, but now she's equal.
Oh Jin Hee'ye ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyordu ama artık bizim yiğenle eşit oldu.
And she's got her hand like this, and she's looking at my dad, and she has this look on her face like, "We're going to make a Fluffy."
Eli şöyle babama bakıyor ve yüzünde garip bir ifade var. "Bir Pofuduk yapacağız."
She was a full-on wreck over Bonnie for months, but every time I mention Damon, it's like nothing ever happened.
Bonnie için aylarca kendini harap etmişti ama ne zaman Damon'dan bahsetsem hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
Looks like she was stabbed with a knife.
O bir bıçakla bıçaklanmış gibi görünüyor.
Um... it's like she wanted a fresh start.
O taze bir başlangıç ​ ​ istediği gibi Um... öyle.
Because the Clairvoyant is a S.H.I.E.L.D. agent using high-level clearance to stay ahead of us, make it seem like she's got psychic abilities.
Çünkü Kâhin, bir S.H.I.E.L.D. ajanı bizim önümüze geçmek için yüksek seviye yetki kullanan psişik güçleri varmış gibi göstermeye uğraşan bir kadın.
She's built like a sparrow.
Dişi serçe gibi evini kuruyor. Sence yeterince ayakkabı pateklemiş midir?
She has like a million dates.
Bir sürü teklif almış.
Let every woman out there feel like she has a chance to hit the jackpot.
Her kadının bu piyangoda bir şansı varmış gibi hissetmesini sağlayalım.
YEAH, SHE'S JUST, LIKE, TALKING INTO IT LIKE IT'S A...
Evet, o sanki konuşuyor gibi...
She's like a sister.
O benim kız kardeşim gibi.
She wanted the front to be longer than the back, but it all ended up being the same length, and it came out like a bob.
Önleri arkadan daha uzun olmasını istiyordu ama hepsi aynı uzunlukta oldu ve saçı kısaymış gibi oldu.
- Right? " She's like a daughter to me.
- Değil mi? " O benim kızım gibi.
I'm just saying that I know what it's like to be a candidate in this house, and that girl, she tried like hell.
Bunu söylüyorum, çünkü istasyonda aday olmanın neye benzediğini biliyorum ve kız canına dişine takmıştı.
We walk the same old paths, the same old divots, the same old furrows and my paths are concreted over, my furrows are as deep as Grand Canyon's and a girl like me, well, she's got to take whatever she can get!
Eskiden olduğu gibi aynı yolda yürürüz, Eski yürüdüğümüz yollara konsantre oluruz, Ve benim yürüdüğüm yollar Gran Canyon kadar derin ve alışıldıktı. ... Ve benim gibi bir kız eline ne geçerse kabul etmeliydi.
She's the most beautiful baby in the whole world and she yawns like a little lion cub...
Dünyadaki en güzel bebek ve küçük bir aslan yavrusu gibi esniyor...
And I'm like, "no, she looks like a naked mole rat." And, uh, my doctor got nominated for some prize, and everyone's really jealous.
Doktorum bir ödüle aday gösterildi.
Doesn't look like she's got a drop of blood left.
Bir damla bile kanı kalmamış.
She's like a surgeon, and the files are her patients.
Bir cerrah gibidir, ve dosyalar onun hastalarıdır.
I MEAN, WITH A NAME LIKE THAT, SHE'S EITHER A DISNEY PRINCESS OR A TOTAL SLUT.
Yani, bunun gibi bir ismi olan biri ya bir Disney prensesi ya da fahişenin tekidir.
No, I mean, like-like she's, you know, kind of off by herself a lot. I was like that.
Yo, demek istediğim, sanki çok fazla kendi başına vakit geçiriyor.
Looks like she was attacked in the alley, dumped in a trash bin.
Ara sokakta saldırıya uğramış ve çöp tenekesinin içine atılmış.
She's a lot like you actually.
- Kızım sana benziyor aslında.
Hmm. She's like a seal. Hmm.
- Bir fok balığı gibi.
Just a bit more, looks like she's coming.
Lanet olsun, galiba geldiğimizi anladı.
Boy, she's lucky to have a role model like you.
Kız, senin gibi bir rol modeli olduğu için çok şanslı.
It sounds like she made a big decision for you, breaking up with her fiancée, and then you left.
Senin için büyük bir karar vermiş gibi duruyor nişanlısından ayrılmakla. Sonra da sen gitmişsin.
She looks at me like I'm a stranger, which... I am.
Bana bir yabancıymışım gibi bakıyor, gerçi öyleyim.
I wish I could say no, but she... she's be acting weird for, like, a month.
Keşke hayır diyebilseydim, ama O.. Bir ay falandır biraz garip davranıyordu.
I mean, there's a lot of things that you can blame her for, but... in this instance, it seems like you put her in a really terrible position, and she did her best.
Onu suçlayabileceğin çok fazla şey olabilir ama bu olayda onu çok zor bir pozisyona sokmuşsun gibi görünüyor ve o da elinden geleni yaptı.
No, she's like a certified, professional, five-star babysitter.
Bu yüzden senin için bir şeyler hazırladık. # Joel Stephens, seni çok özleyeceğiz.
Well, it looks like she packed a few things before someone forced their way in here.
Görünüşe göre biri onları burada tutmadan önce birkaç şeyini toplamış.
She was part of a family just like us, sitting around a campfire, marshmallows on sticks.
Aynı bizimki gibi bir ailenin ferdiydi kamp ateşi başında oturmuş, lokumları çubuklara takmış.
I can't live here knowing she's the property of a man like Cresswell.
Onun Creswell gibi bir adamın malı olduğunu bilerek burada yaşayamam.
She said we all look like we work in a factory under the ground.
Sanki yeraltındaki bir fabrikada çalışıyoruz dedi.
She's not like a bird at all!
Hem de hiç kuşa benzemiyor!
Look, I like Jordan, but I'm not gonna risk my license or a malpractice suit by giving an unwarranted diagnosis, especially when she does something that stupid.
Bak, Jordan'ı severim ama görevimi kötüye kullanıp yanlış bir teşhise imza atamam, hele ki o böyle salakça bir şey yaptıysa.
And I thought she meant I looked low-class like a secretary.
Ve ben de düşündüm ki alt sınıf bir sekretere benziyorum.
All of a sudden she's like,
O da birden şunu dedi.
She's like a young me.
Aynı benim gençliğim ( yung-mi ).

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]