The flowers tradutor Turco
4,584 parallel translation
They say the flowers are for the dead.
Bu çiçeklerin ölüm için olduğunu söylüyorlardı.
Just building on that, instead of the flowers, we could have African fertility statues.
Sadece çiçeklerin yerine Afrika bereket heykellerini koyabiliriz.
First we must order and distribute the flowers.
Önce çiçekleri sıraya dizip dağıtmamız gerek.
Darling, I realise that you know the names of all the flowers, but the book is so that you might teach me.
Hayatım, tüm çiçeklerin ismini bildiğinin farkındayım ama bu kitap onları bana öğretmen için.
Look at all the balloons and the flowers and the food and... my goodness, you're so sweet to come visit this often.
Bütün bu balonlar, çiçekler, yiyecekler ve... Tanrım, öyle tatlısınız ki, sürekli beni ziyarete geliyorsunuz.
Katy was like, "what about the flowers, Will?"
Katy "Peki ya çiçekler, Will?" demişti.
The flowers are bloomed very beautifully.
Çiçekleri çok güzel açtı.
It can be a very tangible and beautiful experience. - To put the flowers on the coffin.
Çok somut ve güzel bir deneyim olabilir.
In a perfect world, if it eats the flowers, maybe its venom can be used as an antidote, like with snakes and spiders.
Mükemmel bir dünyada eğer o bu çiçeklerden yerse belki de zehri yılanlar ve örümcekler için panzehir olabilir.
I dug up all the flowers.
Tüm çiçekleri kazıp çıkardım.
It was when the flowers were blooming in March.
Çünkü çiçeklerin açtığı Mart ayındaydı.
♪ To show me how the flowers grow ♪ ♪ And come out in the winter field ♪
Kıştan çıkıp Bana çiçeklerin açışını gösterseydi
When the bride receives a bouquet of flowers and pickes one of the flowers and she puts it in the groom's suit lapel to accept the marriage proposal, that's what a boutonniere is.
Gelin bir buket çiçeği alıp içinden bir çiçeği seçerek damadın yakasındaki deliğe takınca evlilik teklifini kabul etmiş sayılır işte budur yaka çiçeği.
I wouldn't know. The flowers are from my dad.
O çiçekler babamdan.
And it will match the flowers perfectly.
Çiçeklerle de çok güzel uyuşacak.
Don't forget the flowers.
Çiçekleri unutma.
Where are the flowers?
Çiçekler nerede?
The flowers will wilt anyway.
Çiçekler nasıl olsa solacak.
Since I planted the seeds of fate, now it's the time to shoot out the buds and bloom the flowers.
Ektiğim tohumların filizlenip çiçek açma zamanı gelir.
Did you come out to eat peaches or to see the flowers?
Dışarıya çiçekleri görmeye mi çıktın şeftali yemeye mi?
Watching the setting moon alone in the women's quarters. I'm worried about the flowers, which I plucked for my lover, will be wilted soon,
Batan aya tek başıma bakarken sevdiğim için topladığım çiçeğin solmasından korktum.
And there's this kind of wonderful emotional simplicity to a scene like this that we can all relate to. You know, the flowers.
Bunun gibi bir sahnenin öyle harika bir duygusal basitliği var ki hepimiz özdeşlik kurabiliyoruz.
Have Norma send up a bouquet of flowers, and make sure that they repolish the cherrywood.
Norma'ya bir buket çiçek göndermesini söyle ve kiraz kerestesini tekrar cilaladıklarından emin ol.
He brings her flowers every week, in the night time.
Haftanın her gecesi ona çiçek götürüyordu.
"Miss Paradise Pink" - the prettiest lady wearing one of our flowers might be given a prize and declared as...
"Bayan Paradise Pembesi" Çiçeklerimizi taşıyan bayanlardan en güzeline... -... bir ödül verilip ve şey seçilebilir...
I will make an award for the most attractive lady wearing one of our pink flowers.
Pembe çiçeklerimizi takan hanımların en alımlısına bir ödül vereceğim.
And be presented with a garland of flowers. And the lady might have her picture in the newspaper.
Ve çiçek çelenkleri eşliğinde herkese duyurulur ve kadının resmi gazeteye verilebilir.
Show me the flowers?
Çiçekleri gösterirsin?
Those flowers go in the back, as indicated by the floral chart that you guys had plenty of time to memorize.
Aynı ezberlemek için bolca vaktiniz olan çiçek tabelasında belirtildiği gibi.
I'm sorry, uh... Flowers aren't allowed in the C.C.U.
Affedersiniz Koroner Yoğun Bakıma çiçek sokulmuyor.
You should be bringing food to the hospital, why flowers...
Hastaneye gelirken yemek getirmelisin çiçek değil.
Bumps on the road while flowers blossom and wither
Yolda tümsekler, açıp solan çiçekler...
Last night's dress, no flowers, the cake from the doughnut shop down the street.
Akşamdan kalma elbise, çiçek yok, sokağın aşağısındaki donut dükkanından alınmış pasta...
Maybe you don't need flowers, but your mother, Cyrus, Serena... you should be surrounded by the people you love.
Belki çiçeğe ihtiyacın yok ama, annen, Cyrus, Serena... Seni seven insanlarla çevrelenmiş olmalıydın.
The last time he was in charge of flowers, we ended up with Damien Dalgaard's purple tulip.
En son çiçeklerden sorumlu olduğunda, Damien Dalgaard'ın mor lalelerine kalmıştık.
I blew the rest of my allowance on flowers.
Harçlığımın geri kalanını çiçeklere harcamıştım.
For even as Camelot flowers, the seeds of her destruction are being sown.
Camelot geliştikçe cadı da kıyamet tohumlarını ekmeye devam ediyor.
Um, something useful, like how to find fresh water. Or, uh- - I don't know- - how to build a pillow out of-of flowers, something like that, something appropriate for the age group.
Faydalı bir şeyden, içme suyu bulmak veya çiçeklerden yastık yapmak gibi bu yaş grubuna uygun konuları.
The board of directors bought me flowers?
- Konseydekiler bana çiçek mi almış?
So much so that the action became known as the Blumenkrieg - the war of flowers.
Çok basit olduğunu düşünebilirdiniz. Ruslar kaçıyor ya da esir alınıyorlardı.
Just as they had been in Austria, soldiers of the German army were greeted with flowers when they entered the Sudetenland in October 1938.
Oldukları yerde kalmalarını emretti. Hitler'in inatçılığı ve dik kafalılığı, başka fikirleri dinlemeyi reddetmesi savaştan önce güçlü bir lider olarak görünmesini sağlıyordu.
Certainly is very beautiful and the most fragrant flowers
Çok güzel ve kokulu bir çiçek olmalı.
If you plant some flowers in the middle...
Ve biraz da zambak tohumu.
So much so that the action became known as the Blumenkrieg - the war of flowers.
Öyle ki, bu harekat "Blumenkrieg" yani çiçeklerin savaşı olarak adlandırıldı.
Just as they had been in Austria, soldiers of the German army were greeted with flowers when they entered the Sudetenland in October 1938.
Alman askerleri Ekim 1938'de girdikleri Sudetenland'da Avusturya'da olduğu gibi çiçeklerle karşılandılar.
Flowers wither again The wind is blowing
Kötü günümüz olmadı.
Flowers wither again The wind is blowing
Okulu bırakıyorum. Ne tür bir müzik yapmak istediğimi bulmak istiyorum.
It's human nature for a man to be temporarily mesmerized by the fragrance of flowers, but because she's a shaman, this trivial matter could become huge.
Erkek doğası, güzel kokulu çiçekler görünce hipnotize olur. Ama bu mesele büyüyor çünkü o bir şaman.
Flowers would cry and the moon would hide in front of him!
Onun yanında çiçekler ağlar, ay kıskanır.
The view of red Grape Myrtle flowers from Young Nam Roo is really amazing.
Young Nam Roo'da kırmızı üzüm çiçekleri muhteşem görünür.
Oh, by the way, why are you suddenly nagging about flowers at this late night? Well, that Young Master told me earlier to take me here, Well, that Young Master told me earlier to take me here, why are you suddenly nagging about flowers at this late night?
Bu arada gecenin bu saatinde çiçekler aklına nereden geldi?
flowers 422
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the family 112
the first of many 20
the floor 53
the family business 35
the first time i saw you 26
the floor is yours 27
the flash 89
the first one 115
the forest 35
the family 112
the first of many 20
the floor 53
the family business 35
the first time i saw you 26
the final frontier 122
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the front 31
the father 151
the first 240
the facts 28
the first time we met 43
the future 293
the french 76
the fool 54
the food 120
the front 31
the father 151
the first 240
the facts 28
the fire 114
the front door was open 16
the first day 25
the fuck is this 18
the fuck 145
the feds 64
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31
the front door was open 16
the first day 25
the fuck is this 18
the fuck 145
the feds 64
the four 34
the funeral 36
the fear 48
the fight 31