Well said tradutor Turco
9,006 parallel translation
And people who know what they're talking about as well said it.
Ve ne hakkında konuştuklarını bilen insanlar bunu dedi.
This is very well said, Maestro. You know...
- Ne güzel dediniz, Maestro.
And I said, "Well, you know, Steve, that's not really how we do things."
Ben de ona "Bizde bu işler böyle yürümüyor Steve" dedim.
He said Hamid isn't doing very well.
Hamid'in durumu pek iyi değilmiş. Hayır...
Yeah, well, like I said...
Evet, dediğim gibi...
Yeah, well, I mean, so's mine, because I actually said, early last year, I actually sent a tweet out saying I thought you were the best driver on the F1 grid.
Evet, demek istediğim, benimki de, çünkü geçen yıl senin en iyi F1 sürücüsü olduğunu düşündüğümü... söyleyen bir tweet atmıştım.
Well, I never said I didn't.
Yatmadım demedim zaten.
Well, and you said we should get it in the right way, so that's exactly what we're gonna do.
evet, ve sen de dogru yoldan elde etmemi soyledin, biz de tam olarak bunu yapacagız.
Well, like I said, right now, I've got a bigger problem.
Bak dedigim gibi, su anda, daha buyuk bir problemim var.
Well, that's not what Joe Henderson said. He said you came to him, admitted everything, and offered him a settlement to keep quiet.
sey, Joe Henderson boyle demedi, ona gidip, her seyi kabul edip, susması icin anlastıgınızı soyledi.
Well, that's not the way I said "Seabiscuit," but, yeah.
Ve Emily biz sana inanıyoruz.
Well, when you said that he had been poisoned ~ on account of his mixed blood...
- Melez olduğundan dolayı zehirlendiğini söylediğinde...
- "Then the mama bear said, "'well somebody's been eating my porridge.'
Sonra anne ayı şöyle demiş "Biri benim yulaf lapamı yemiş." Sonra yavru ayı şöyle demiş...
Well, Booth and Aubrey said that she did try to fit in, but that she was rejected every time.
Booth ve Aubrey aralarına girmeye çalıştığını ama hep reddedildiğini söylediler.
As I said before, this is probably the happiest day of my life as well as the toughest.
Daha önce de söyledim gibi bugün muhtemelen hayatımın en mutlu günü aynı zamanda en zor günü.
And I said, "Well, go for it."
Ve durma yap hadi dedim.
Well, I'll bet the little bastard said I did.
O ukalanın suçu bana attığına iddiaya girerim.
Well, Jenkins said we should get back to the source.
Jenkins kaynağa geri dönmemiz gerektiğini söyledi.
Well, that's what Jenkins said, minus the hoke-pokey stuff.
Bu tam olarak Jenkins'in söylediği şey, düzenbazlık da dahil.
This one has the magical hot spots as well as the ley lines. Oh, perfect. Flynn said Glasney had lots of powerful objects unshielded.
Flynn, Glasney'nin bir sürü güçlü ve korumasız objesinin olduğunu söyledi.
Well, as I said to the other reporters before, um, it's an unfortunate situation. And until we have more information and real answers, I really can't comment.
Daha önce diğer muhabirlere de söylediğim gibi bu çok talihsiz bir durum ve daha fazla bilgi alamadığım sürece yorum yapmam doğru olmaz.
Well, Jenkins just said we needed it.
Jenkins ihtiyacımız olduğunu demin söyledi!
Well, hang on. Uh, Cassandra, you said that the bad magic works by taking what's around and using it against you.
Bekleyin, Cassandra, bu büyünün elde ne varsa onu kullandığını söyledin.
Well, you said you needed my help?
Yardımıma ihtiyacın olduğunu söylemiştin?
Okay, well, maybe he said that during an argument or in the heat of the moment. Sometimes people get hurt.
Tamam ama belki bunu bir tartışmanın ortasında veya olayların etkisiyle söylemiştir.
Well, if you fed her, like you said you did, why is she still hungry?
Eğer söylediğin gibi yemeğini yedirdiysen neden hâlâ aç?
Well, as crazy as he is, everything Misraki said checks out. Hmm.
Misraki'nin söylediği her şey çılgınlığına rağmen doğru çıktı.
Well, like you said, he's not really the affair-having type.
Senin de dediğin gibi, pek yasak ilişki yaşayacak biri değil.
- Well... You once said you would rather put out your own eyes than spend one moment managing the estate.
- Bir keresinde bir an olsun arsayı idare etmektense gözlerimi oyarım daha iyi demiştin.
Well, it all started with something that Pam said about how Darren would never hurt her, so I started to wonder who did attack Pam in her house?
Her şey Pam'in Darren'in nasıl ona zarar vermeyeceğini söylemesiyle başladı. Ben de Pam'e evinde kim saldırdı diye merak ettim?
Well, I'd be lying if I said that it was easy.
Kolay oldu dersem yalan olur.
And she said, "well, I had a friend there."
Orada bir arkadaşım vardı, dedi.
And he asked me, he said, "Well, what should I do?"
O da bana şunu sordu : "Peki, ne yapmam gerekiyor?"
And she said, "Well, I was supposed to go to the city. I was supposed to meet her."
"Hayır, şehre inip onunla buluşacaktım." dedim.
No, but you made a fool of the doctor who said you'd die. Well, he still might!
Hayır, ama öleceğini düşünen doktoru kandırdın.
Yeah, well, Adam said he'd rather watch me come home than leave, so we said our goodbyes this morning.
Evet ama Adam gidişimi değil gelişimi görmek istermiş. O yüzden sabah vedalaştık.
And we hung out and sort of exchanged gifts and cards and well wishes, and then the taxi came and, you know, we said, "I love you,"
Öyle biraz takılıp birbirimize hediyeler verdik ve iyi dileklerimizi ilettik. sonra taksi geldi ve karşılıklı "seni seviyorum." dedik... taksiye binip ayrıldım.
And I said, "Well, what?"
"Ne peki?" diye sordum...
Well, not here. But he said he was summoned to court, And then he received a message,
Tam, burada değil. ama saraya davet edildiğini söyledi, ve sonra bir mesaj aldı, okudu ve geri döndü.
Well, thank the revenge gods you said no,'cause there could have been major fallout for both of you.
Şey, intikam tanrılarına şükürler olsun ki hayır dedin, çünkü ikiniz için de büyük yıkım olurdu.
Well, I've said...
Dedim ki...
Yeah, well, we got a flat because he insisted on going through the grass and I said that there would be thorns.
Lastiğimiz patladı çünkü çimden gidelim diye ısrar etti. - Orada diken olur dedim.
That man back there, well, he said the same thing as all the others at truck stops and gas stations up and down the way.
Şu arkadaki adam buraya gelip giden herkes gibi aynı şeyi söyledi.
Well, the one that we killed said that he had a big family.
Öldürdüğümüz büyük bir aile olduklarını söylemişti.
And just so I can be absolutely clear, as well as Jimmy, I think you said you knew Vincent Erskine as well.
Şu konuda emin olmalıyım. Sanırım Jimmy ile birlikte, Vincent Erskine'yi de tanıdığınızı söylemiştiniz.
Well, mom said I couldn't leave the kitchen till I finished eating my dinner.
Annem yemeğimi bitirene kadar mutfaktan çıkamazsın dedi.
Well, yeah, we all are, but he also said that we need to embrace our freedom.
Evet, hepimiz öyleyiz ama ayrıca özgürlüğün tadını çıkarmamızı da söyledi.
Well, I never said I was going back.
Döneceğimi söylemedim.
Well, I said "like" AIDS.
AIDS gibi, dedim.
Well, she also said when it comes to work, you're the best cop she ever knew.
Valla aynı zamanda olay işe geldiğinde bildiği en iyi polismişsin, öyle de dedi.
He said he wasn't feeling so well.
İyi hissetmiyor.
said 374
said that 16
said it 16
said no 16
said what 30
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
said that 16
said it 16
said no 16
said what 30
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well i don't know 35
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59
well actually 36
well well well 22
well i 89
well it's 16
well yes 116
well i never 20
well uh 21
well enough 63
well put 59
well actually 36
well well well 22