Well enough tradutor Turco
5,381 parallel translation
I don't know you well enough.
- Sizi yeterince tanımıyorum.
I didn't prepare you well enough.
Seni yeterince iyi hazırlamadım.
We know each other well enough.
Birbirimizi yeteri kadar tanıyoruz.
He treats me well enough.
Oldukça iyi davranıyor.
And as soon as Mason's well enough, we'll give him the drill.
Onlar da aynı fikirdeler. Mason yeterince iyileşir iyileşmez onu da bilgilendiririz.
Doesn't mean I'm not gonna hand him his hat as soon as he's well enough.
Tabii bu iyileştiğinde onu cezalandırmayacağım anlamına gelmiyor.
Mitchell, um, I think I know Katie well enough to tell if she's getting suspicious.
Mitchell, Katie'yi şüphelendiği an anlayacak kadar iyi tanıyorum bence.
Our killer knew him well enough to know where he lived.
Katil onu nerede oturduğunu bilecek kadar iyi tanıyordu.
You know me well enough to know that what I say is true.
Söylediklerimin doğru olduğunu anlayacak kadar iyi tanıyorsun beni.
I begged you to leave well enough alone.
Bu işin üzerine gitme demiştim.
Well enough to offer her tea.
- Çay ikram edecek kadar iyi tanıyor.
Not well enough.
- Yeterince yaramadı.
He liked it well enough when he was your age.
Senin yaşındayken yeterince çok seviyordu.
There are two options. Either you answer my question correctly... or learn martial arts well enough to defeat me.
İki seçeneğniz var... ya soruma doğru cevap verin ya da beni yenebilmek için yeteri kadar dövüş sanatları öğrenin
Well, I think that's enough time.
Yeterince bekledim herhâlde.
Well, I stole two rubbers from Drucker's because I just can't get enough of you.
Druckers'tan iki kaput çaldım çünkü sana doyamıyorum.
Oh, well, that... that... that... that's enough.
Tamam, yeter, yeter.
Well, then they have enough.
Yeterince aşık vardır o zaman.
Well, then, you must marry someone rich enough to ensure you never need to.
O zaman asla ihtiyacın olmayacağından emin olacağın kadar zengin biriyle evlenmelisin.
Well, one Morty's enough to hide from the bureaucrats, but you get - - you get a whole matrix of Mortys and put them in agonizing pain, that creates a pattern that can hide even from other Ricks [beep].
Bürokratlardan saklanmak için bir tane Morty yeterli. Ama bir "matrix" dolusu Morty alıp onları acı içinde bırakırsan sürüyle Rick'ten bile saklanmanı sağlayacak bir düzen oluşturur.
Well, you were happy enough to let Dig take the kill shot when it was Slade threatening your family.
Slade aileni tehdit ettiğinde Dig'in ölümcül ateş etmesi senin için sorun değildi. Bu farklı.
Well, you're not brazen enough to take me out.
Beni alt edecek kadar çetin ceviz değilsin.
Well, we'll know soon enough, once we get back to the Sector.
Sektöre gider gitmez, yarayıp yaramadığını öğreneceğiz.
Yeah, well, let's hope he's predictable enough to show up at his own bar.
Kendi barına gelecek kadar öngörülebilir biri olur inşallah.
Well, you just can't get enough of us, can you?
Bize doyamadın, değil mi?
Well, maybe she did, but obviously not carefully enough.
Belki aramıştır, ama besbelli yeterince dikkatli aramamış.
Well, I'm not good enough for my own gallery gala, but I'm not in it for the glory.
Kendi galeri galam olacak kadar iyi değilim ama bu işe şöhret için girmedim.
Well, when the time is right, it'll open, wide enough to let the baby pass.
Zamanı geldiğinde yeterince genişleyecek ve bebeğin oradan çıkacak.
Well, you're old enough to work it out. I'm not getting involved.
Bu işi aranızda halledebilecek kadar büyüksünüz.
Well, Mrs Holden decided that, uh, the life we created together was no longer enough.
Bayan Holden, birlikte kurduğumuz hayatın artık kendisine yetmediğine karar verdi.
Well, you've compensated admirably enough.
Sen de buna hayranlık verici bir şekilde karşılık verdin.
Well, if they're brave enough to come in, we should at least keep a record of that bravery, don't you think?
Çalışmaya katılacak kadar cesurlarsa en azından bu cesaretin bir kaydını tutmalıyız, öyle değil mi?
And if their methods aren't exactly what ours might be, well, then, we push back when we can, but we allow them enough latitude to do the job we brought them in to do.
Ve yöntemleri tam olarak bizimkiler olmasa bile, bu durumda yapabilirken geri itip onlara içine soktuğumuz işi yapmaları için yeteri kadar hoşgörü tanımalıyız.
Well, I think nine was enough.
Dokuz gün yetti de arttı bile.
Well, funny enough, they did vote, and they did choose.
Komik olan da şu, Onlar oylama yaparak seçimlerini yaptılar
Well, that's not enough.
Bu yeterli değil.
Well, I'm afraid we weren't there long enough to enjoy it.
Keyfine varacak kadar kalamadık maalesef.
- Well, even if the water is cold enough, the pressure will crush the glass containers.
- Su yeterince soğuk olsa bile, basınç tüpleri patlatır.
They sit there yammering about "my hearing aid this," and, "my artificial hip that." It's enough to drive you crazy. Well, you know, Camille isn't that way at all.
Oturup "kulağım duymuyor" "platin kalçam şöyle" diye vırıldanırlar.
Well, you were smart enough not to get involved.
Eh, akıllı idi yer almak için yeterli değil.
Do you remember him well enough to help us with a sketch?
Bize eşkâl çizdirebilecek kadar iyi hatırlayabiliyor musun peki?
You do your best, and sometimes, well, sometimes it's just not enough.
Sen elinden gelen en iyisini yaparsın, ve bazen, bazen yeterli olmaz.
Well, it's certainly cold enough in here.
Burası gerçekten yeteri kadar soğuk.
Yes, well, I'm not familiar with Ettienne's work, but minor local artist, solid enough technique, negligible cash value - unless the thief actually knew her, in which case the painting might have some sentimental value.
Evet, şey Ettienne'nin çalışmalarını pek bilmiyorum, ama yerel bir sanatçı, sağlam bir teknik, önemsenmeyecek maddi değer, tabi eğer hırsız onu tanıyorduysa, o zaman tablonun duygusal bir değeri olabilir.
Well, if Father Brown says it's significant, that's good enough for me.
Peder Brown önemli olduğunu söylüyorsa benim için yeterlidir.
Astrid has obvious anger issues, and... - well, enough said. - Ugh.
Astrid'in belli ki bir sinir sorunu var ve yeterince söyledim.
Okay, well, my badge should be enough.
Tamam ama rozetim yeterli olmalı.
Well, the severed end of the toe is filthy, so you should have more than enough there.
Kesik parmağın kendisi pislik içinde, orada gereğinden de fazlasını bulabilirsin.
Well, this'll have to be enough.
Bunun yeterli olması gerekiyor.
Well, excuse me for not sticking around long enough to get blown to pieces.
Parçalarıma ayrılacak kadar orada takılamadığım için kusuruma bakma.
Well, maybe your clock's not big enough.
Belki de saatin yeterince büyük değildir.
enough 5528
enough for today 16
enough said 73
enough is enough 234
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough talking 31
enough's enough 35
enough for today 16
enough said 73
enough is enough 234
enough about me 63
enough chitchat 25
enough now 40
enough of this 129
enough talking 31
enough's enough 35
enough of this shit 25
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough of this nonsense 22
enough games 17
enough of that 96
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
enough talk 56
enough with the 22
enough already 193
enough of this nonsense 22
enough games 17
enough of that 96
well done 4465
well thank you 29
well hello 20
well spotted 23
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well played 346
well then 1046
well i don't know 35
well said 253
well you know 47
well come on 26
well that's good 18
well i'm sorry 20
well no 77
well spoken 20
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well uh 21
well yes 116
well i never 20
well put 59
well now 184
well in that case 21
well yeah 97
well i 89
well it's 16
well uh 21
well yes 116
well i never 20
well put 59
well actually 36
well well well 22
well look 36
well good 26
well of course 27
well well 33
well that's 22
well well well 22
well look 36
well good 26
well of course 27
well well 33
well that's 22