Won't ya tradutor Turco
2,947 parallel translation
Get a feckin'move on - she won't hang around forever.
Biraz hareketlenme göster o zaman! Ölümsüz değil ya kız!
Won't you let me brush my teeth at least?
Rahatça dişlerimi fırçalamama izin ver ya?
And I won't discuss my patients or the fact that someone is my patient.
Ve hastalarım hakkında konuşmayacağım. Ya da hastam olan biri hakkında.
Some sleep around like others smoke... but they won't be selling pot at school.
Bazı kızlar oğlanlarla yatıyor ya da ot içiyor. Okulda ot da satacak mıyız?
I said I won't!
Almayacağım dedim ya!
- Skipping one meal won't kill me.
- Bir öğünü atlamak beni öldürmez ya.
Missing one day won't kill him.
Bir gün gitmemekle ölmez ya.
But look, you won't be able to, like...
- Ama o kadar da yapamazsınız ya, yani...
Well, I can read the players minds, I can see what cards they have, I won't be able to change what cards they get or what cards I get. I can't change the fate of the game.
Oyuncuların düşüncelerini okuyabilirim, ellerinde ne var görebilirim bana gelecek kağıdı ya da onlara gelecek kağıdı değiştiremeyeceğim oyunun kaderini değiştiremem.
You know how it goes, put your } hands in the air. Then you won't mind opening up your strongbox, will ya?
O zaman kasayı açmak zahmet olmaz, değil mi?
But Dermot won't even come and look at flats with me and we can't stay here forever!
Ama Dermot benimle gelip hiç ev bakmıyor ömrümüzün sonuna kadar burada kalamayız ya!
And how do you know that this thing just won't turn off if we just break this thing?
Ve bu şeyin kapanmayacağını nereden biliyorsun? Ya bu şeyi parçalarsak?
And after that, we go to the bar, where the bartender won't even throw us out because it's, like, the best bar ever.
Ondan sonra da, bara gideceğiz, barmen bizi dışarıya atmayacak bile. O kadar süper bir bar yani.
Renting boats to people won't make me happy nor unhappy.
İnsanlara tekne kiralamakla mutlu ya da mutsuz olmam.
He won't have time to turn his gaze west to us.
Batı'ya, bize gözünü dikip hayaller kurmaya bile vakti olmayacak.
What is that, I won't pay any rent!
Bu ne ya, ödemiyorum artık kimseye kira mira!
Or won't we?
ya da olmayacağız mı?
One game won't kill me, huh?
Bir oyundan ölmeyiz ya?
Volodya, you'll help Sasha though, won't you?
Volodya, Sasha'ya yardım edeceksin, değil mi?
If we end up at NO, we won't be able to put it online.
NO'ya varırsak çevrimiçi yayınlayamayacağız.
But won't the PM's relaxed immigration laws lead to more refugees seeking asylum in Denmark?
Ama Başbakanın gevşek göç yasaları yüzünden daha çok mülteci Danimarka'ya gelmek istemeyecek mi? - Cevap verecek misiniz Nyborg?
And I know that if she has this procedure, she won't have to read lips anymore or rely on you or me or anybody else to translate for her.
Ve biliyorum ki, eğer bu operasyonu geçirirse artık dudak okumak, söylenenleri aktarmak için, sana, bana ya da başka birine bağımlı olmak zorunda kalmayacak.
- So I won't be filing any negative reports, so you don't need to hunt me down, or... or...
Bu yüzden beni indirmene gerek yok. ya da...
Well, if the firing pin ain't long enough, it don't hit it, and - and it don't - it won't go off, but it hit it, but I don't know why it didn't go off.
Ateşleme pimi yeteri kadar uzun değilse ona vurup dışarıya itemez. Bu ona vurdu ama neden dışarı itemedi onu bilemiyorum.
We won't talk again until next Tuesday.
Gelecek salıya kadar tekrar konuşmayacağız.
Promise me you won't show this to anyone, especially Diana.
Bunu kimseye göstermeyeceğine söz ver, özellikle Diana'ya.
Okay, fine, I won't show Diana.
Tamam, peki, Diana'ya göstermeyeceğim..
I won't ask for a cookies either.
Ya da ıvır zıvır.
For obvious reasons, you won't be leaving this room.
Bilinen sebeplerden dolayı bu odadan dışarıya çıkamayacaksınız.
So I won't go downstairs.
O zaman aşağıya inmem.
I won't let that happen to Mac and Anna.
Bunun Mac'e ve Anna'ya olmasına izin vermeyeceğim.
For the love of God, why won't you guys look at us?
Allah aşkına ya, bir yüzümüze bakın bari!
I won't do dirty or dangerous work
Kirli ya da tehlikeli işler yapmam.
And then if Connor dies and Glass can contact his spirit, what won't you give?
Peki ya Connor ölür de Glass da onun ruhuyla iletişime geçtiğini söylerse vermeyeceğin ne var söyler misin?
Or maybe you won't.
Ya da belki olmayacaksın.
Because... Being a knick-knacker means that I won't just be that girl who got knocked up in high school or that girl who didn't go to college and make something of herself.
Çünkü yorgun görünürsem lise çağında hamile bırakılan kızlardan bir farkım kalmaz ya da üniversiteye gidemeyen kızlardan.
If you won't attack the Naboo, I will.
Naboo'ya sen saldırmazsan, ben saldırırım.
And it won't be awarded based on brownnosing, bootlicking or cupcake making.
Ve bu ödülü sallabaşlığa, yalakalığa ya da kek yapımına vermeyeceğim.
If you accept our offer, you won't have to hunt buffalo anymore or roam the prairie.
Teklifimizi kabul edersen bizon avlamak ya da çayırlarda yaşamak zorunda kalmayacaksınız.
Because sooner or later they'll find out themselves and that won't be a happy day.
Çünkü er ya da geç bunu kendi kendilerine öğrenecekler ve o hiç hoş bir gün olmayacak.
Promise me you won't hurt Tara.
Tara'ya dokunmayacağına söz ver.
you won't hurt Tara.
Tara'ya dokunmayacaksın.
I promise... I won't hurt Tara.
Tara'ya dokunmayacağıma söz veriyorum.
Well, do you want to check upstairs out and see if- - - it won't be necessary.
Peki yukarıya bakıp orada ne olduğunu görmek istersen- - - Buna gerek olmayacak.
They won't deliver to Nevada.
Nevada'ya sipariş göndermiyorlar.
My husband won't even come to the door to get me.
Kocam beni almak için kapıya bile gelmiyor.
What if I promise we won't do anything unless we're both on board?
Ya ikimizde onay vermeden hiç bir şeye karar vermeyeceğimizi söylesem?
Hey, kid, you know how your mom won't let you have ice cream till after dinner? But then the waiting kind of makes it taste better?
Evlat, annen yemeğe kadar dondurma yemene izin vermez de o bekleyiş dondurmayı daha da lezzetli hâle getirir ya hani?
You apply this to your regular work, you won't even notice that the device is there, watching you, ready to strike.
Bunu günlük işinize aktarın makinenin burada olduğunu ve sizi izlediğini ve saldırıya hazır olduğunu unutun.
I'll read now, or I won't ever.
Ya şimdi okurum, ya da hiç.
He still won't say how he's communicating with Mira.
Mira ile nasıl bağlantıya geçtiğini hâlâ söylemiyor.