You found us tradutor Turco
646 parallel translation
You found us whenever new states sprouted on the prairie.
Topraktan filizlenmiş her yeni eyalete adım atmıştık.
So, you found us.
Sonunda bizi buldun demek.
Brother Sky, I'm glad you found us.
Sky Kardeş, bizi bulduğuna sevindim.
This thing you found us here is big, real important, and I'll always be grateful, but let's not lose it out of being greedy.
Bize bulduğun bu yer çok büyük, çok önemli, ve sana hep minnettar olacağım, ama açgözlülükten işi kaybetmeyelim.
Remember when you found us together yesterday and I said we were just talking about Jean?
Dün bizi birlikte bulduğunda anımsıyor musun, Jean hakkında konuştuğumuzu söylemiştim?
You found us out.
Bizi yakaladın.
Remember when you found us together yesterday and I said we were just talking about Jean?
Dün bizi gördüğünde Jean hakkında konuşuyoruz demiştim.
- Right, then. - You come here... you're liable to say you found us.
Buraya gelirsen... bizi bulduğunu söyleme fırsatı doğar.
You'll find you and your crew where you found us... in the water.
Sen ve mürettebatınız.. suyu boylayacak.
We're so happy you found us.
Bizi sen buldugun için o kadar mutluyuz ki.
So you found us a wheel and a motor.
Demek bize tekerlek ve motor buldun.
Now that you found us, why don't you do a quick 180... and head back to your typewriters?
Bulduğunuza göre, neden şimdi 180 derece yapıp... daktilonuzun başına dönmüyorsunuz?
- Thank you. - The really funny thing is that years later, I found out that the family before us in the house were called Atkinson. - OK...
Tamam, teşekkürler.
Then I heard your name and found out you were just one of us.
Sonra adını duydum ve senin de bizden biri olduğunu öğrendim.
Think of the day you found the clover, and the good luck it's going to bring us.
Yoncayı bulduğun günü ve bize getireceği şansı düşün.
Say, by the way... when are you going to show us the place where you found the gold?
Bu arada... altın bulduğun yeri bize ne zaman göstereceksin?
What do you mean? They want us to believe that they found the document and therefore have no further use for Grayson.
Belgeyi bulduklarına ve Grayson'a daha fazla ihtiyaçları kalmadığına inanamamızı istiyorlar.
If nobody knows about you, if nobody saw him coming in here tonight, how could either of us be connected with it if his body were found miles and miles away from here? But how?
Seni kimse bilmiyorsa, onun da bu gece buraya geldiğini kimse görmemişse ve ceset buradan kilometrelerce uzakta bulunduğunda bizi nasıl suçlayabilirler?
Now, I warn you, if there's any evidence found here... it will go very hard with you... unless you help us now.
Burada bir delil bulursak... Bu sizin için çok kötü olacak. Tabii bize yardım etmezseniz.
If she ever found out you was one of us...
Ya seninde bizden biri olduğunu anlarsa....
I imagine if he ever found out, he'd get us a booking someplace in South Africa just to get me away from you.
Düşünüyorumda, eğer öğrenirse beni senden uzaklaştırmak için Güney Afrika'ya bir bilet alır ve gönderir.
It was you who found more pleasant tasks for us, working here in the rectory.
Kilise konutunda bize uygun işler bulan sizdiniz.
How do you suppose he found us?
Bizi nasıl buldu dersin?
Would you tell us what you found among the laundry the day after Mr. Quill was killed?
Bay Quill'in öldürüldüğü günün ertesi, çamaşırhanede... ne bulduğunuzu bize söyler misiniz?
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
- Tell us what you found out.
- Ne yapalım başka çaremiz yok.
Tell me how it was with us and how you found this place.
Buraya nasıl geldiğini ve nasıl bulduğunu söyle.
Let us be thankful we found you a job, and a pretty good one at that.
Sana bir iş bulduğumuz için şükredelim. Hem de oldukça iyi bir iş yani.
How good of you to have found time to come and help us.
Gelip bize yardım edecek vakit bulman ne kadar hoş.
I should be mad at you since the soldiers found us because of you.
Aslında senin yüzünden askerler bizleri bulduğu için sana kızmalıyım.
You mean she found out about us?
Yani ilişkimizi öğrendi mi?
Maybe I found a treasure! Forgive us for boring you with all this idle chatter.
Sizi bu boş lakırdılarla sıktığımız için bizi bağışlayın.
You can come with us and fight under my orders, my way, or go back to that Texas bar that I found you in.
Bizimle gelip emrim altında savaşabilirsin, ya benim yolumdan gelirsin,... ya da seni Teksas'ta bulduğumuz bara geri dönersin.
You haven't found the fella who told us about your gold shipments.
Altın sevkıyatlarınızı bize bildiren adamı bulamadınız.
We hoped he'd betray himself, but you found out the truth before us.
Kendi kendini ele vereceğini umuyorduk ama sen bizden önce gerçeği öğrendin.
I think he's here to see both of us. - I thought he might like to know that I found my father's key ring in your bedroom. - Are you?
İkimizi de görmek istiyor.
What you think he'd do if he found us?
Bizi bulsa, ne yapar?
But you will also have to tell us where the stones were found.
Ancak, bize taşları nerede bulduğunuzu da söylemeniz gerekiyor.
Now I've found out the truth, and you owe us some answers.
Artık gerçeği biliyorum ve bize bazı cevaplar vermen gerekiyor.
But what you probably don't know is that they found these two, let us say, "gentlemen" on the road.
Ama muhtemelen bilmediğin bir şey diyeyim : Şu iki... nasıl desem, iki "beyefendi" yi buldular yolda.
Can you imagine how awful it would be if someone found us?
Düşünsene bir yakalansaydık ne feci olurdu?
What do you think you could tell us about what's found at the scene of assassination?
Suikast yerinde bulunan bu şeyler hakkında bize neler söyleyebilirsin?
well, now that I've found you, it would be an act of mercy... if you put us both to bed.
Pekala, seni daha yeni gördüm, ve eğer birlikte yatağa girersek bu acınası bir durum olacak.
A splendid lucky number you've found for us.
Şanslı bir numara, tam ona denk geldin.
Do you remember Casterbrook when he found out about us?
Bizi bulduğu zaman Casterbrook'u hatırlıyor musun?
When you came to us, we thought people would take you away when they found out the things that you do.
Seni bulduğumuz zaman... neler yapabildiğini öğrendiklerinde... gelip seni götüreceklerini düşündük.
"Even if my life's laid before you, that too would be less" "I've found you exactly as I've heard about you" "You build our hopes and make us reach our destinations"
Kalbim hiç bu kadar sevinçle atmamıştı senin hakkında söylenenlerin hepsi doğruymuş siz bizim derdimize tam merhmemi verdin
Do not come marching in here from wherever the hell she found you lecturing us about how to treat our fellow man.
Seni hangi cehennemde bulduysa... buraya gelip de bize... işleri nasıl yürüteceğini öğretemezsin.
Well, are you going to share with us what you have found, or not?
Bulduğunuz şeyi bizimle paylaşacak mısınız?
Your place or mine. I found a villa for us just where you wanted.
Senin yerin mi yoksa benim ki mi.
Well, if you found all of your wayward bulls, maybe you could ride back in the car with us.
Peki, eğer tüm kaçan boğalarınızı bulduysanız,.. ... belki arabada bizle birlikte gelirsiniz.
you found me 135
you found it 223
you found out 26
you found her 91
you found him 147
you found them 39
you found something 73
you found the body 27
used 73
usagi 51
you found it 223
you found out 26
you found her 91
you found him 147
you found them 39
you found something 73
you found the body 27
used 73
usagi 51
use your brain 33
use it 260
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use it 260
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
use that 67
use these 22
used to be 136
use this one 17
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
use that 67
use these 22
used to be 136
use this one 17