You only have tradutor Turco
7,950 parallel translation
You only have one chair.
Sadece bir sandalyen var.
You only have a half-assed future!
Bir halta yaramayan bir geleceğin olacak!
You only have one more month.
Sadece bir ayın kaldı.
You only have till midnight.
Gece yarısına kadar vaktin var sadece.
You're at a turning point in your life and you only have room to care for two people right now and I can't be one of them.
Şu an hayatının dönüm noktasındasın. Şu an ilgilenebileceğin iki kişi var ve ben onlardan biri olamam.
You only have yerself to blame for this.
- Bunun için yalnızca kendini suçlaman gerek.
Meaning you won't be killing me and that you only have two options...
Yani beni öldüremezsin. Yani sadece iki seçeneğin var.
You know, when they chase you out of there, you only have to run faster than Sheldon.
Sizi kovalarlarsa tek yapman gereken Sheldon'dan daha hızlı koşmak.
You only have six months.
Sadece altı ayın var.
You only have four days until the Worg Champion arrives to kill you and destroy our planet.
Savaş lordunun gelip sizi öldürmesine sadece 4 gününüz kaldı. Ve de gezegenimizi yok etmesine tabi.
You have only two options.
- İki şansın var.
I only have you, Heidi.
Sadece sen varsın Heidi.
See there's something very wrong with your city when the only good thing - you have going for it is the weather.
Tek iyi yanının havası olması şehrinizin bir sorunu olduğunun göstergesi.
Considering most firms are Ivy League only and you don't even have a degree, the landscape looks very promising.
Çoğunun Ivy League'de yer alan kaliteli şirket olduğunu ve bir diplomanın dahi olmadığını dikkate alırsak, istikbalin çok umut verici görünüyor.
I do not understand why Sir Walter would have come to you, Mr Strange, when it was only the matter of an hour or two.
Bir-iki saatlik bir mesele için Sör Walter neden size geldi anlayamadım Bay Strange.
Well, you'd only have raised objections if I had.
- Eğer söyleseydim karşı çıkardın.
Well, they can pray for her, only you'll have to fill in a form.
Form doldurursanız, onun için dua ederler.
Look, Muirfield may have only cared about turning you into a super soldier originally, but it's become much more than that.
Bak, Muirfield senin genlerinle oynayarak seni süper güçlü bir askere dönüştürmüş olabilir. Ancak bundan çok daha fazlasına dönüştün.
Not only am I gonna play in the major leagues, but I'm gonna be so good, you're gonna have to put my picture up in your office, and it's gonna look down on you every time you go in there and you close the door
Sadece Birinci Ligte oynamakla kalmayacağım o kadar iyi olacağım ki fotoğrafımı ofisine koymak zorunda kalacaksın. Ve ne zaman içeri girsen sana yukarıdan bakacak.
The only friend that I have at Buzzy's is you.
Buzzy'de sahip olduğum tek arkadaş sensin.
It's just like everybody's saying it's such a gift, you know, to have all this time to write, but then how come the only thing I want to do is Google the one month where Woody Harrelson and Glenn Close were a couple?
Herkes ne hoş bir fırsat olduğunu söyleyip duruyor yazacak bunca zamanım var ama nasıl oluyor da tek yapmak istediğim şey Woody Harrelson ve Glenn Close'un birlikte olduğu zamanı Google'lamak oluyor?
You probably only have one ball.
- Muhtemelen tek testisin vardır.
It's our only option unless you have a better idea.
Daha iyi bir fikrin yoksa en iyi seçeneğimiz bu.
And not only that, you'll have earned a brand-new audience in the United States.
Sadece bu da değil, Amerika'da yeni bir dinleyici kitlesi kazanacaksın.
That can only mean "I want to have sex with you."
Bunun tek bir anlamı vardır : "Seninle seks yapmak istiyorum."
( Ben ) Say what you want, that show's the only thing Sean and I have date night for.
Ne derseniz deyin, bu dizi Sean'layken izlediğimiz tek şey.
I've only stayed as long as I have for you.
Bunca zaman sadece senin için kaldım.
And I will bring you creatures you have only ever imagined.
Yalnızca hayal edebileceğin yaratıklar getireceğim sana.
hah! only you can have such idiotic thoughts.
Anca böyle aptalca şeyler düşünürsün.
You don't have to meditate this is the only job that happens on its own... without any effort
Meditasyon yapmana gerek yok. Bu kendiliğinden olan bir iş, çaba harcanmadan olur.
You're like those jellyfish who only need to fuck once to have generations of kids.
Nesillerce çocuğu olması için yalnızca bir kere sikişmesi gereken denizanaları gibisin.
Like, you could have lost 11 buddies in nam but, you'd only cry if camera crew show up.
Mesela 11 arkadaşınız ölmüş olsa sadece kameralar gelince ağlarmışsınız.
I only have you, Hiro'!
Sadece seni tanıyorum, Kahraman!
Why do you think only humans have emotions?
Duygu sadece insanlarda mı var?
He only sees people by appointment, and today, like yesterday and the day before, you don't have one.
Sadece randevuyla görüşme alıyor. Bugün de dün ve ondan önceki gün olduğu gibi randevunuz yok.
You're the only reason I have any of this.
Bunlara senin sayende sahip oldum.
I have been through it, and if you let me help you survive it, I guarantee you, it will only make you stronger.
Bundan kurtulmak için yardım etmeme izin verirseniz sizi temin ederim bu durum gücünüze güç katacak.
But the truth is... you're avoiding each other because it only took that one drink for you to realize you don't have anything in common... and all you got was a reminder of the time you spent in this fucking hellhole.
Ama asıl gerçek sizin birbirinizden kaçtığınız ve hiçbir ortak noktanız olmadığını anlamanız için tek gerekenin bir içecek olması ve tek sahip olacağınız şey, bu bok çukurunda geçirdiğiniz zamanın anıları olacak.
Although it would have been a good deal easier if you'd only been a witch.
Yalnızca cadı olmuş olsaydın çok daha kolay olurdu aslında.
If I had only been stronger, I could have saved you.
Eğer daha güçlü olsaydım seni kurtarabilirdim.
How many times have you received an emergency call from a bad neighborhood only to discover that the police wouldn't go there simply because they're not guaranteed their safety?
Şu, kötü bilinen mahallelerden şimdiye kadar kaç çağrı aldın da, sadece, can güvenliği olmadığı gerekçesiyle bu çağrılara polisin itibar etmediğini hiç hesapladın mı?
The only difference between you and I is that I have the conviction to go after what I want.
Senle, benim aramdaki tek fark, ben, istediğimi elde etmek için, bütün sınırlarımı zorlarım.
You know, they're leaving right after Christmas, so we only have to survive another... three days.
Noel'den hemen sonra gideceklerini biliyorsun tek yapmamız gereken önümüzdeki 3 gün boyunca idare etmek.
As you can see, even if I only lost one tentacle, I already have a hard time keeping the quality of my after-images.
Gördüğünüz gibi, bir tane dokunaç kaybetsem bile ardışık görüntümü düzeltmede zorluk çekiyorum.
If you would only let me go to war, I would have your back and more.
Benim sadece savaşa gitmeme izin verirsen, arkanı da kollar daha fazlasını da yaparım.
I did- - you said the only math biologists know is if you have three frogs and one hops away, that leaves two frogs.
Sen de matematik biyologlarının bildikleri tek şeyin üç kurbağadan biri zıplarsa iki kurbağa kalır olduğunu söyledin.
Leonard? Have you ever noticed that only my name is on the cable bill?
Leonard, kablolu faturasında sadece benim adımın yazdığını fark ettin mi?
I can only tell you what I have seen, Your Grace.
Size yalnızca gördüğümü söyleyebilirim majesteleri.
Ruiz, the others have only heard his name, but you and I, we've seen his face.
Ruiz, diğerleri onun sadece adını işittiler sadece sen ve ben onun yüzünü gördük.
And the only person who may or may not have cared about you may or may not have killed himself, you have no money and nowhere to go.
Seni umursayan veya umursamayan tek kişi intihar etti veya etmedi. Paran da gidecek yerin de yok.
- You have seven other selves now, but unless you hurry, there's only going to be six.
- Artık senden 7 tane daha var. Ama acele etmezsen, 6 tane kalacak.
you only live once 64
you only think about yourself 18
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
you only think about yourself 18
have some 140
have 400
haven 52
have a wonderful day 25
have a good day 670
have a nice day 823
have you eaten yet 24
have a nice weekend 44
have a good day at work 18
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179
have a nice evening 85
have a good night 530
have a seat 2672
have a good weekend 70
have a good week 16
have you eaten 167
have a good time 307
have a good flight 33
have a great day 179
have a nice evening 85
have a good night 530
have a seat 2672