Bana bir tradutor Inglês
122,541 parallel translation
Bana bir şey söylemediler.
They didn't say anything to me.
Bana bir iyilik mi yaptın?
You did me a favor?
Bana bir iyilik yaptığını mı sanıyorsun?
You think you did me a favor?
Bana bir iyilik yapın ve sadece inanın.
Do me a favor and just believe it.
Mümkün olduğumu hissediyorum Bir saat içinde ölmek Ve bana bir Şimdi çok açıklık.
I feel like we could die in, like, an hour, and it's giving me a lot of clarity right now.
Senin gibi konuştun Bana bir şey ifade ediyor.
You're talking like you mean something to me.
Ama bana bir tavsiye verdiğinde dürüst olduğunu bilerek kesinmiş gibi bakıyorum.
But when he gave me advice, I looked at it through a certain prism... knowing that he had integrity.
Bana bir iyilik yapıp, telefonda tekrar yalan söyleme.
Do me the courtesy of not lying again on this phone call.
Bana bir profesyonel futbol takım kaybettirdin.
You cost me a professional football team.
Bana bir keresinde, Lord Stanley ile olan evliliğinin oğlumuzu Taht'a oturtmak için yararımıza olduğunu söylemiştin.
You told me once that your marriage to Lord Stanley was for us to put our boy upon the throne.
Bana bir şey öğret.
Teach me something.
Bana bir bak.
I mean, look at me.
Bana bir iyilik yapar mısın? En azından bunu sık sık düşün.
Can you do me a favor and at least think about it every so often?
Düşüneceğim eğer bana bir iyilik yaparsan.
I will... if you could do me a favor.
Hiç beraber zaman geçirmedik biliyorum ama hep aramızda bir şey olabileceğini düşündüm eğer bana bir şans verirsen, sana bunu kanıtlayacağım.
I know that we never spent a lot of time together, but I always thought that there could be something between us. And if you give me the chance, I will prove it to you.
Üzerinde çalışıyorum bana bir kaç dakika ver.
Um, still working on it. Just give me a few minutes.
Bana bir veda mesajıyla mekanını bıraktı.
Left me a good-bye message, his place.
Bana bir iyilik yap, ve sadece uyu, tamam mı?
Do me a favor, and just sleep on it, all right?
Hayır, bana bir bok söylemedi.
No, she didn't say shit to me.
Bir orman bekçisi yıllar önce üç yavru doğuran bana bir anne ayıdan bahsetti.
A forest ranger I knew years ago told me about a mother brown bear who gave birth to three cubs.
Kocam bana güzel bir emeklilik sözü vermişti. İstediğimiz her şeyi yiyebileceğimiz sıcak bir yere gidecektik.
My husband promised me a retirement... somewhere warm where we could eat anything we want.
Bana ikinci bir şans veriyor.
He's giving me a second chance.
Bana söyleseydin, bana gelseydin, bununla ilgili bir şeyler yapabilirdim, bir şeylerle uzaklaşabilirdin.
If you told me, if you'd come to me, I could've done something about it. You could've walked away with something.
Dürüst olursak, desteklediğimiz insanların yarısı, iki aylık siparişlerini bana gösterebilirlerse, bu bir mucize olur.
I mean, honestly, half the people we support, if I can get them to show me purchase orders two months running, it's a miracle.
Bayan Coates, bana başka bir şey söylemek zorunda değilsiniz.
Mrs. Coates, you don't have to tell me anything else.
Senin... bu delilikle bana ne kadara mal olduğun hakkında bir bilgin var mı?
Do you... Do... Do you have any idea what you're costing me with this insanity?
Birinci sınıftan beri bu hareketin lideri olmam için bana bakmaktan başka bir şey yapmadın.
Ever since freshman year, you have done nothing but look to me to be the leader of the movement.
Bana bir şey olmaz.
It'll be okay.
Yani bir kız anca bana gülümser, bunun ötesinde bir şey olmaz!
So if a girl smiles at me, nothing more will happen!
Bir bisikletim olursa, kısa mesafeler için bana yeter.
If I had a bike, that would be enough for these small trips.
Sana bir şey soracağım, bana doğruyu söyle.
If I ask you something, don't lie to me!
Bir kadının bağırışıyla bana bağlılık yemini eden adamlar, düşman oldu.
One woman crying out and men that swore fealty turn against me.
Eğer bildiğin bir şey varsa bana yardım et lütfen.
If you know anything, please, help me.
Bana, sadık bir Yorklu olduğunu söylediler.
I'm told you are a loyal Yorkist.
Annem bu sarayda bir yerde kilitli ve sen de bana nerede olduğunu söyleyeceksin, yoksa yoksa bebeğimi baskı uygulayarak çıkarırım, ikimizde burada ölürüz.
She is locked in this palace and you will tell me where or I will push this child from my body, right here on the floor, and we will both bleed to death.
Bari öyle bir rezilliği bana reva görme.
At least spare me that humiliation.
Bryan... bana söylemek istediğin bir şey var mı?
Bryan... do you have something to tell me?
Seçilirsen bana da bir rol vermelisin.
If you get elected, you need to give me a pardon. - Not a governor.
Şimdi çeneni kapat ve bana bir Advil ver.
[voice breaking] Now shut up and hand me an Advil.
Bana milyon yıl geçse de bilemeyeceğim bir şey öğret.
Teach me something that I would never know in a million years.
Teku bana sadık olduğu için son üç yılını bir zindanda geçirdi.
Teku spent the last three years locked up in a dungeon because he was loyal to me.
Bana uyar ama baskın ve soygun son olmalı, sonumuz olmamalı dediğin gibi, bir kaç yeri vuracağız, stoklarımızı yiyecek, silah, ne olursa doldurup, Ferrous Corp'a gideceğiz.
And I'm okay with that, but I think raiding and robbing should be a means to an end, not the end itself. Like you said, we hit a few places. We stock up... food, weapons, whatever, but then we go after Ferrous Corp.
Burada bana yardım ederek geri ödersin kahretsin bilmiyorum işte, belki bir günümü bile devralırsın.
YYou could pay me back byby helping out around here. Hell, II don't know. Maybe even take over one day.
Ah, peki.. Ancak bu bana zamanımızı iyi şekilde kullanmanın bir yolu gibi gelmiyor.
Ah, well... well, that doesn't strike me as a particularly efficient use of our time.
Dört anılarını indirdiği zaman beni görmezden geldiğini, sanki geçmişimle alakalı her şey biliyormuş gibi, ve kendini bana bunları söyleyecek bir pozisyona sokmayayı denediğini biliyor muydun?
Do you know that when Four downloaded his old memories, he started avoiding me, almost like he knew something about my past and he didn't want to put himself in a position so he'd have to tell me.
Üç, bana burada vaktini bir nebze farklı geçirdiğini söyledi.
So Three tells me you experience time a little differently in here.
Son olaylar bana yeni ve taze bir görünüm için ilham kaynağı oldu. - Çok sevdim.
Recent events have inspired me to adopt a fresh, new look.
Bana çok iyi bir arkadaş oldun İki bildiğimizden daha uzun süredir.
You've been a very good friend to me, Two... for longer than either of us will ever know.
Düzgün bir nişan sağla bana!
Give me a clean shot!
Bir arkadaşım bana bunu yakın zamanda hatırlattı.
A friend reminded me of that only recently.
Bana bir güzellik yap da ona fazla yüklenme.
Do me a solid, cut her some slack.
bana bir sigara ver 29
bana biraz para ver 28
bana biraz zaman ver 38
bana bir bira ver 21
bana biraz su ver 19
bana bir bak 53
bana bir iyilik yapar mısın 207
bana bırak 301
bana bir şey olmayacak 19
bana bir şey söyle 45
bana biraz para ver 28
bana biraz zaman ver 38
bana bir bira ver 21
bana biraz su ver 19
bana bir bak 53
bana bir iyilik yapar mısın 207
bana bırak 301
bana bir şey olmayacak 19
bana bir şey söyle 45