English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ B ] / Ben ve sen

Ben ve sen tradutor Inglês

20,832 parallel translation
Ben ve sen.
You.
Ama sen yalnızca acı çektirmeyi biliyorsun ben de kaçtım ve kendime dostlar buldum uğurlarına canımı vereceğim dostlar beni seven dostlar ve bana bunu yapacak gücü veren dostlar.
But all you were capable of giving was pain, so! ran away and found friends, friends I would give my life for, friends who give me love and the strength to do this.
Biliyorum ama onunla Beleş Kahve'de karşılaştık, ve eğer sen ölücülük yapmasaydın ben orada olamazdım bile.
Yeah, I know, but I ran into her at Free Coffee, and I wouldn't have even been there if you hadn't been so fucking cheap. Okay.
Bak... sen ve ben, biz... Biz dışardaki dünyanın çok ötesini görüyoruz.
Look... we, you and me... we see way above all the B.S. out there.
Sadece sen ve ben, gecenin bir vakti, dükkanın üstündeki küçük stüdyo dairede uyanık bir şekilde uzanıyoruz.
Just you and me, late at night, lying awake in that little studio above the store.
Çok basit. Sen boşanma evraklarını imzalayacaksın ve ben de babamla konuşacağım.
Basically, you file those papers on the table and I talk to my dad.
Ben, sen ve Arap ülkeleri arasında.
Me, you and the Arab League.
Sen ve ben.
Bassam, you and I.
Sen ve ben bir sihir gösterisinde iyi bilgilenmiş seyirciler gibiyiz.
You and I are like well-informed spectators at a magic show.
Ben bir ajanım ve sen de bir polis.
I'm a spy, and you're the police.
Sen özür dilemeyi öğrendin, ben alkollü partileri bıraktım.
You've learned how to say sorry, I've stopped partying.
"Sen ve ben buyuz."
It's you and me.
Sen ve ben buyuz. "
It's you and me.
Sen dürüst olmaya çalışıyordun ve ben - -
You were just trying to be honest with me, and I...
Bu işi seviyorum, bu işi iyi yapmak istiyorum, ve ben... kafamda sen varken bunu yapamam.
I want to do this job, and I want to do it well, and I... I can't do that with you in my head.
Sen ve ben...
You and I...
Sen ve ben o aralar arkadaş değildik.
You and I weren't friends then.
Sadece sen ve ben mi?
Just you and me?
Hey... ben oyun oynamıyorum. Sen bekle ve gör.
Hey... | am not fooling around.
Sen, ben ve evimiz. Mumların yanması, yeni toplanmış menekşelerin kokusu...
You, me, our house, candles burning, the scent of new-picked violets.
Sen, ben ve silah.
You and me with a gun.
İlk olarak ben yöntemlerimdeki hatayı anladığımı söylemem lâzım. Ve sen de bana bunun yeterli olmadığını söylemelisin. Sonra beni daha sert yargılaman gerekiyor.
First I'm supposed to say that I see the error of my ways, and then you tell me that that's not good enough, and then you judge me harder.
Sadece sen ve ben.
Just you and me.
Sadece sen ve ben.
It's just you and me.
Sadece sen ve ben.
Solo tu y yo.
O, sen ve ben.
Him, you and me.
Sen ve ben ikimizde adil bir duruşma olmayacağını biliyoruz.
You and I both know I'm never making it to that hearing alive.
Sen ve ben işimiz bitmedi.
You and I... we're not done.
Ben gidiyorum ve iste ya da isteme Penny sen de geliyorsun.
I'm going, and like it or not, Penny, you should come.
Eliot, tatlım, belki sen ve ben yukarı çıkıp dinlenmeliyiz.
Eliot, honey, maybe you and I should go upstairs and rest.
BEn haksızdım ve sen haklıydın ve ileride daha iyi bir evlat olacağıma söz veriyorum.
I was wrong, and you were right, and I promise to be a better daughter in the future.
Ben hayatımda başka hiçbir şeye bu kadar dikkatimi vermemiştim ve sen de çok inanılmaz inandırıcıydın.
I don't... think that I've ever paid that much attention to anything in my life, and little did I know that you were so incredibly convincing.
Ben kıt kanaat geçinirken... -... sen lüks hayat mı yaşıyorsun?
I've been struggling to make ends meet and you've been living the high life?
Sen ve ben beraber oalım.
It'll be me and you together.
Sen ve ben, fahişe için iyi eşleriz değil mi Compeyson?
We're a match for the trollop, aren't we, Compeyson, you and I?
Sen burada holde bir tür köprü trolü gibi bir sandalyede oturuyorsun ve ben içeride bu güzel, sıcak, lezzetli, zanaatkar işi İtalyan yemeğinin tadını çıkarıyorum.
You're out here sitting on a chair in the hallway like some sort of bridge troll, while I'm inside enjoying a nice, hot, delicious, artisanal Italian cuisine.
Bugün odadaki en zeki kişi ben olacağım ve sen de bilmek istediğim her şeyi bana anlatacaksın.
Today, I'm gonna be the smartest person in the room, and you are gonna tell me every single thing I want to know.
Sen ben ve Jake.
You... Me... And jake.
Sen ve ben! Dondurma makinesine çevirdiğimiz acil göz temizleme makinesinde randevumuz var.
You and me have a date at the emergency eyewash station we turned into a soft serve ice cream machine.
Biliyorsun, sen ve ben.
You know, you and me.
Ben yokken Rosalee sen ve Kelly ile burada kalacak.
Rosalee will be here with you and Kelly while I'm gone.
Yani ben senin eroin bağımlısı ve katil olmanı sorun etmiyorum ama sen sınırı burada çekiyorsun?
So I can get my head around you being a heroin addict, an ex-con having killed a guy and this is a deal breaker?
Tüm arkadaşlarım çoktan kaybetti ve ben de düşündüm ki sen ve ben...
All my friends lost it already, and I was thinking maybe you and me...
Sen ve ben Casey.
It's you and me, Casey.
Sen ve ben.
It's you and me.
Sadece sen ve ben baba.Sadece sen ve ben.
It's you and me!
Sen ve ben değil mi?
It's you and me, right?
Burada sadece sen ve ben varız.
Talk to me. It's just me and you here.
Konuşmalıyız, sen ve ben.
We need to talk, you and me.
Scott, sen ve ben tarikat bebelerini alıyoruz ve kızılın etrafını sarıyoruz.
Scott, you and I will take out the cult monkeys and surround the redhead. Professor, you create a diversion.
Sen ve ben tüm çiftliği araştırdık ve hiçbir şey bulamadık.
You and I have scoured this entire ranch and we've come up with nothing.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]