English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Inglês / [ V ] / Ve sen

Ve sen tradutor Inglês

113,519 parallel translation
- Ve sen de...
Yes...
Törendeyiz ve sen bu ödülü almak üzere olduğunu bilmiyorsun.
So, we're at the ceremony and you don't know you're about to get it.
Ve sen ciyaklayan bir bebeği tutarken, kendine şunu soruyorsun "Bu cehenneme nasıl düştüm?"
And you're left... holding a mewling newborn, asking yourself, "How the hell did I get here?"
Haftalardır biliyordum ve sen bir türlü teklif etmeyince bu akşam edersin falan sandım ve şu an aptal gibi hissediyorum.
I've known for weeks, and then you didn't propose, and then I thought tonight with the... the stuff, and now I feel like an idiot.
Ben bir dergi ve sen de gerçek bir kitap okurken sessizlik içinde oturmak ister misin?
You wanna sit in comfortable silence while I read a magazine and you read an actual book?
Ve sen de ipin ucunu buldun.
And you have your first lead.
Yani ben mahvolabilirdim ve sen sessiz kaldın onu mu söylüyorsun?
Y-you're telling me that I could have been ruined, and you stayed silent?
O cezaevinde yatıyor ve sen o yokmuş gibi davranıyorsun.
She's in that jail that's going off, and you're pretending she don't even exist.
Tüm tedarik işleri beni takip ediyor, Ve sen çalışmamalı mısın Sektör 5'e olan yamada?
All supply runs go through me, and shouldn't you be working on the patch to Sector 5?
Her şeye ihtiyacımız olacak Bu haplardan bir tanesi Ve sen bunu biliyorsun.
We're gonna need every one of those pills, and you know it.
-'Sen gülen devam etmeliyiz.'
-'You've got to keep smiling.'
Sen hiç var değil?
You've got to, haven't you?
- Sen burada kalıyorsun ve bu haritayı kullanarak, burada beni rehberlik olacaktır.
- You're staying here and you will be guiding me to here, using this map.
Artık sen en ufak bir fikrim yok ve aslında, onlar merak ediyorsanız ne onların çok güzel bir şehirde yapıyoruz.
They no longer have the faintest idea who you are and, in fact, they're wondering what you're doing in their very nice city.
Pekala, demek ışıkları sen de gördün.
OK, so you've seen the lights.
Çünkü evet yeni bir arkadaşı olabilir ve evet biraz dalgın olabilir ama demedi deme, ben hala buradayım! Ve ben burada olduğum sürece sen hiçbir yere gitmiyorsun!
Because, yeah, he may have a little friend now and, yeah, he may be a little bit distracted but I tell you something, I'm still here and as long as I'm still here, you are going nowhere!
Bu gezegenin yerlileri olabilirler ama daha önce... -... görmemiştim, sen gördün mü?
Well, they could be native to this planet, but I've never seen them before.
- Çıldırmışsın sen.
You've gone crazy.
Bana kadroyu sen bıraktırdın ve işime mal oldun.
You left me the opening. You cost me my business.
Sen ve ben dünyayı değiştirebilecek bir tez yazacağız.
You and me writing a paper that could change the world.
Sen daima bir istisnaydın.
You've always been an exception.
Sen beni delirttin!
You've made me crazy!
Sen ve ben, birlikte yalnızken uyumluyuz, kutudaki kalemler gibi ama dünyada, tersine çevrilemez şekilde bir şeylere çarpma ihtimalimiz sonsuz.
You and I, alone, together, we fit, like pencils in the box. But out in the world, it's nothing but endless... possibilities for us to crash into things. Irreversibly.
Sen bana dönüyorsun ve...
- In the history of the universe.
Evet, sen ve buraya taşınan diğer herkes.
Yes, you and everybody else who moved here.
Sen, sevdiğim bir kadın ve dünyaya yeni getirmiş olduğu çocuğumdan bahsediyorsun.
You're talking about a woman that I love and the child she just brought into the world.
Sen hayatımda tanıdığım en zeki adamsın.
You are the most brilliant man I've ever met.
Sen en iyisisin ve hâlâ hayatının baharındasın.
You're the greatest ever, and you're still in your prime.
Sen Lucy ile evleniyorsun ve ben de beyzbol oynuyorum.
You're marrying Lucy, and I'm playing baseball.
Sen ve ben bilimin tüm kurallarını ve geleneklerini kabul etmiyoruz.
You and I don't accept all the rules and conventions of science.
Neredeydin sen?
- Where've you been?
Kevin, polis bana Linda'nın fotoğrafları olduğunu söyledi çıplak fotoğraflar sen de bunları biliyormuşsun.
Kevin, I've heard from the police that there are photos of Linda, nude photos, and that you know about them.
Sen ve çocuğun nasıl...
'We'll have to see if you and the boy...'
Sen, ben ve çocuk.
You, me and the boy.
- Sen ve yalanların.
You and your lies.
Çünkü açığa çıksaydınız sen ve hain lobin Blair hükümetini savaşa sokabilir miydiniz?
Because if you were exposed..... you and your bloody sinister cabal... .. do you think that the Blair Government would have won its vote to go to war?
Sen o bölgene gidip ortaklığımızın eseri olacak tüm o işleri bülbül gibi şakımaya ne dersin? ... ve sonra, dizlerinin üzerine çöküp adamlarımın yerin dibinden kazıp çıkaracağı şeyin senin bedenin olmaması için dua etmeye ne dersin?
How about you run along back to that district of yours and start crowing about all the jobs that our partnership is gonna create, and then, how about you get down on your knees and pray that what my people dig up out of the ground
Sen gecikince 8. sınıftan bu iki kız geldi. Gerçekten çok huysuzluk çıkardılar... ve biri beni itekledi... ve işte olanlar bunlar.
You were late and these two girls from the eighth grade... mm, they were being really mean, and one of them pushed me and that's what happened.
Sen de bizim gibi Washington'un... görevdeki adamlarından birisisin. Bizi burada tuzağa düşürmek ve kahrolası hazinesini korumak için buradasın.
You're one of Washington's men, in service, like us, to the one who trapped us here, guarding his damnable treasure.
Sen ve Blaine şeyken birlikte değildik...
We weren't together when you and Blaine had your...
Sen ve ben?
You and me?
Sen ve ben sarışın.
You and me, blondie.
- Sana ne? Sen yeni manitanı düşün.
You've got your new crush to worry about.
Sen hiç...
You've never- -
Sen ve kalın kaşlı fedain, o herifi içeri çektiniz.
You and your heavy-browed minion over there lured him in here.
Sen de aynısını yapardın, biliyorsun.
You would've done the same thing as me, and you know it.
Yani başından beri ben sana korumalık yaparken sen erkek arkadaşını kurtarmaya mı çalışıyordun?
So... this whole time, I've been your muscle... while you've been trying to figure out a way to free your boyfriend?
Benden girmemi sen istedin Rasyonel ücret, Ve ben yapıyorum, ancak seçerek Kim yaşar ya da Ölmek senin uzmanlığın.
You asked me to be in charge of rationing, and I am doing it, but choosing who gets to live or die is your specialty.
Çocuğu beslemek ve altını değişmek için gece on kez kalkacak çünkü sen hep işte olacaksın.
She's gonna wake up 10 times a night to feed and change the kid... because you're always off doing this.
Sadece sen ve O.
Just you... and her.
Sırf sen meselenin çözüldüğüne karar verdin diye beynimi kapatmayacağım.
I will not turn off my brain simply because you've decided the matter is settled.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]