Ben ölüyorum tradutor Inglês
608 parallel translation
Ben ölüyorum.
I'm dying.
Çünkü evladım, Şangri-La'nın geleceğini ve kaderini... senin ellerine bırakıyorum... çünkü ben ölüyorum.
Because, my son, I'm placing in your hands the future and destiny of Shangri-La for I am going to die.
Ben ölüyorum.
I shall not live.
Sanırım ben ölüyorum.
I'm going to faint.
Belle. Öldüğünü sanıyordum, ben ölüyorum.
Thinking you were dead, I myself was dying.
Ben ölüyorum, ve Nautilus de benimle birlikte ölecek.
I am dying, and The Nautilus is dying with me.
Ben ölüyorum ve sen yaşayacaksın.
I am dying, and you are to live.
Ben ölüyorum.
I am dying.
Ben ölüyorum.
I'm dying now.
Myra, ben ölüyorum.
Myra, I'm gonna die.
Ama ben ölüyorum, yavrum.
I'm going away, my son.
Ben ölüyorum!
I'm gonna die!
Ben ölüyorum...
I'm dying...
Ben ölüyorum!
I'm dying!
Jindra, ben ölüyorum.
Jindra, I'm dying.
Ben ölüyorum, bu heriflerde yemek yeme derdinde.
Those guys only think about eating while I'm dying.
Sonunda ben ölüyorum.
I die in the end.
Ve dedi ki, " Ben ölüyorum!
And he said, " I`m dying!
Edemezsin. Ben ölüyorum.
I'm beyond help. I'm dying.
Çocuklar! Ben ölüyorum...
Children, I am dying...
# Küçük maymun, ben ölüyorum.
( HEROD ) Marmoset, I am dying.
Ben ölüyorum Margaret.
I'm dying, Margaret.
Öldüğünü sanmıştım ama şimdi ben ölüyorum hayır baba, hayır
Death was lurking over your head. God gave it to me. No father, No.
Drusilla... -... ben ölüyorum. - Ölmüyorsun.
Drusilla I'm dying.
Oğlum, ben ölüyorum!
Son, I am dying!
Sen ölüyorsun, ben ölüyorum, makinem ölüyor.
You're dying, I'm dying, my machine is dying.
Ben açlıktan ölüyorum.
I'm famished.
Ve ben iyice bitiyorum. Gittikçe ölüyorum.
And I rest and I rest and still I'm dying.
Ben burada aşkından ölüyorum. Sense bana bir soru soruyorsun ve birden soğuyorum senden.
I sit here swooning with love, and then suddenly you ask me a question and I don't like you anymore.
Neredeyse her gün ölüyorum ben.
I die almost every day myself.
Her ölüyorum dediğinde ölseydi ben mezarlık işine girerdim.
If he'd dropped dead all the times he's supposed to, I'd go into the cemetery business.
Ben açlıktan ölüyorum.
I'm starving.
Ben açlıktan ölüyorum.
I need grub.
- Ben de açlıktan ölüyorum.
- I'm starving, too.
Ben daha çok ölüyorum.
I'm more starving than you are.
Ben de açlıktan ölüyorum.
And I'm dying from hunger.
Ben... ölüyorum
I... am dying
Ve ben de onun günahlarına kefaret için ölüyorum.
And tell him that I too died as penance for her sins.
- Ben açlıktan ölüyorum.
I'm starving.
Buralardaki şahane bir lokanta var, ve ben açlıktan ölüyorum.
There's a terrific restaurant around here, and I'm famished.
Ben susuzluktan ölüyorum.
You have our gentlemen's word.
Ben yalnızlıktan ölüyorum.
I am dying of loneliness.
Ben, ölüyorum hanımefendi.
I'm dying.
Ben de ölüyorum.
I'm no help. I'm dying, too.
Burada hiç yiyecek yok ve ben açlıktan ölüyorum.
There is no food, and already starving.
Sizi bilmem ama ben çok açım. Açlıktan ölüyorum.
Well, I don't know about you people, but I'm starved.
Ben... ölüyorum...
Me... I die...
- Sizi bilmem ama ben açlıktan ölüyorum.
I don't know about anybody else, but I'm starved.
Lütfen evet de, çünkü ben açlıktan ölüyorum ve kendimi suçlu hissetmek istemiyorum.
Please say yes, because I'm starved, and I don't want to feel guilty.
Ben açlıktan ölüyorum.
- You are?
Ben de size açıkça itiraf etmeliyim ki, açlıktan ölüyorum.
I must tell you, I'm starving.
ölüyorum 262
ben öldüm 53
ben oldum 16
ben öleceğim 28
ben onu seviyorum 16
ben onun 17
ben ona 29
ben olsam 77
ben özür dilerim 55
ben onu 25
ben öldüm 53
ben oldum 16
ben öleceğim 28
ben onu seviyorum 16
ben onun 17
ben ona 29
ben olsam 77
ben özür dilerim 55
ben onu 25
ben öyleyim 27
ben öderim 70
ben olsaydım 38
ben öyle düşünmüyorum 172
ben onun karısıyım 17
ben öyle demedim 40
ben öyle değilim 30
ben oradaydım 70
ben onun annesiyim 16
ben ödeyeceğim 36
ben öderim 70
ben olsaydım 38
ben öyle düşünmüyorum 172
ben onun karısıyım 17
ben öyle demedim 40
ben öyle değilim 30
ben oradaydım 70
ben onun annesiyim 16
ben ödeyeceğim 36