Demek istiyorum ki tradutor Inglês
1,093 parallel translation
Yani, demek istiyorum ki, size danışılmadan yapıldığını düşünüyorum, ve...
I mean, that is to say I realize it was done without consulting you, and...
Ve demek istiyorum ki, ah, henüz daha evin içine adımımı atmamışken hemen şimdi, tam burada kapıda, şey, şu basit gözlemleri... yapıyorum.
And I mean, uh, the way I could just barely get into the house here, just now, right here at the door, well, I make these small observations...
Demek istiyorum ki, güvence fonunu bozabilirsin.
I mean, you can break the trust fund.
Fakat sen, demek istiyorum ki, belki o an intikamı düşündün.
But you, I mean, maybe at the time you thought of revenge.
Demek istiyorum ki, eğer onunla konuşmamı isterseniz...
I mean, if you want me to talk to him...
Bilirsiniz, demek istiyorum ki, belki kısa bir kitap, sadece işin esasını öğrenmek için.
You know, I mean, maybe a short book, just to get the hang of it.
Demek istiyorum ki militanların yaptıklarını düşünmekte zaman kaybediyor.
I mean, he's got this bug about the militant angle, see.
Nereye gideceğimi bilmiyordum... yani demek istiyorum ki...
I didn't know where to go, so...
Şey, demek istiyorum ki, bundan mutlu olmamalı.
You can live comfortably for the rest of your life.
Demek istiyorum ki, böyle olmayı nereden öğrendin?
I mean, how did you learn to be what you are?
Demek istiyorum ki, yani bu sadece o iki insanı ilgilendirir ister gizli, ister açıkta yaparlar.
I mean, it's as dumb as if it was decided that you could only eat in pairs locked in rooms with the curtains drawn.
Demek istiyorum ki sevdim. Fantastik.
I mean, I love it, its fantastic.
Yani demek istiyorum ki, temsil ettikleri artık yok.
I mean, what he represents, doesn't exist anymore.
Fakat birinin onu, yani saati ele geçirmiş olabileceği, demek istiyorum ki, onu Kaptanın saat 12 : 42'de öldüğünü düşündürecek şekilde ayarlayabileceği hiç aklınıza gelmiyor mu?
But don't you think it's possible that someone might have been able to get hold of it, the watch, I mean, and reset it just to make you think that the Commodore was murdered at 12 : 42.
Demek istiyorum ki, insanlar şovu ayakta tutmak için çırpınıyor.
I mean, people are struggling to keep the show alive.
Demek istiyorum ki, onun kadar hassas kadınlar, göründüğünden çok daha karmaşık ilişkiler içindedirler.
Women as sensitive as she was, she is, I mean, tend to have much more complicated relationships than they seem to.
Demek istiyorum ki, bir kırmızı bekliyordum.
I mean, I was expecting a red.
Demek istiyorum ki, hayatlatı boyunca birlikte mi yaşadılar?
I mean, they lived together all their years?
Demek istiyorum ki, bilirsin, bu trende birlikte, uh... saplanıp kalacağız, ve atlayıp kurtulamayız da.
I mean, you know, we're gonna be, uh... stuck on this train together, and we can't jump off.
Demek istiyorum ki, o ufak tefek sıcak birisi.
I mean, she's a hot little number.
Demek istiyorum ki, ben temizim, bütün yaşamımda asla böyle bir şey yapmadım
I mean I am clean, I've never done anything like this in my whole life.
Demek istiyorum ki, buraya size oyun oynamak için geldim.
I mean I came here to do a number on you.
İsa aşkına, demek istiyorum ki Cathy..
I mean, for Christ's sake, Cathy :
Demek istiyorum ki, merminin hedefi bendim.
I mean that bullet was meant for me.
Hayır, demek istiyorum ki, banyoya duş almağa falan giderse.
No, I mean, if he goes to the bathroom, you know, to take a shower or something.
- Demek istiyorum ki sizi kim getirdi?
- I mean, who brought you guys?
Demek istiyorum ki, hadi basketbol oynayalım
I mean, let's play basketball.
Güçlü kadro. Demek istiyorum ki... aleni değil.
I mean it, no publicity.
Demek istiyorum ki...
No. I meant...
Demek istiyorum ki... eğer bana yakın olsaydın, zamanını boşa harcamazdın.
I mean... if you'd be close to me, I do not waste your time.
Ben sadece demek istiyorum ki - Maj'ın elinde bir oyuncak olmadığının farkına varmak zorundasın.
I just want to say - you have to realize Maj is not your private plaything.
- Demek istiyorum ki, bir kız ilk beş dakikada ne kadar ileri gitmene izin vereceğine karar verir.
A girl decides how far she's gonna let you go in the first five minutes.
Demek istiyorum ki...
I mean...
Demek istiyorum ki, Yunanca gibi geliyor.
I mean it sounds like Greek.
Hayır, demek istiyorum ki, siyah... benekli bir haberciyle.
No, I mean a messenger with black... hair.
Hayır Lordum, demek istiyorum ki erkeklere çok yakın olmayı...
No, My Lord, I mean... the, er, intimate company of men?
Ben demek istiyorum ki...
I mean...
Demek istiyorum ki, milyonların hayatını sadece bir çocuk... Gerçekten tehlikeye atabilir mi?
I mean, have you gotten any insight as to why a bright boy like this would jeopardies the lives of millions?
Demek istiyorum ki... onun gelirinin yarısını kiliseye bağışlayan varlıklı bir yatırımcı olduğunu düşünüyor.
I mean, she thinks that... her father's just a wealthy financier... who donates half his income to the church.
Demek istiyorum ki, FBI'da bazı insanlar... Lawson'un diğer tarafa geçtiğini düşünüyorlar.
What I'm saying is some people down at the bureau... think that Lawson's gone over to the other side.
Demek istiyorum ki hem bana, hem ona kur yapıyorsunuz.
I mean, you're diggin on me and him.
Şey, demek istiyorum ki, bazen, şey var gibiydi...
Well, I mean, occasionally, it seems to have....
Yani demek istiyorum ki...
I mean...
Demek istiyorum ki oradakiler gerçekti.
I mean, the people there were real.
Demek istiyorum ki, önüne hep engel çıkarıyorsun.
I mean, you're always putting up fronts.
Demek istiyorum ki, o bize gerçekten inanıyor.
I mean, he really believes in us.
Demek istiyorum ki annem de böyle derdi.
I mean, that's what she always says.
Bana sanki kzm soyuyormussunuz gibi geliyor, tabii ki, parasal olarak demek istiyorum.
It makes me think you're taking my daughter for a ride. - - Financially speaking, of course.
Şunu anlamış ol ki, bu maç bitmeden önce buradaki her mahkûmun güç demekle ne demek istediğimi bilmesini istiyorum.
So you understand, before this game is over, I want every prisoner in this institution to know what I mean by power, and who controls it.
Demek istiyorum ki, o iyi mi?
I mean, is he okay?
Demek istiyorum ki...
- I mean...