Dogru tradutor Inglês
247,529 parallel translation
- Doğru demek.
- That's true.
Doğru. Sürekli siyahi kahramanlarımızı bitirmeye çalışıyorlar.
Honey, they are always trying to take down our black icons.
Doğru.
True.
Doğru.
That's true.
- Doğru yapıyor muyum?
Am I doing it right?
Şimdi aşağı doğru git.
Go down. - Now you have to go down.
- Doğru değil mi?
Am I wrong?
Şehir geçidine doğru gelen 3 işaretsiz araçta Siyah Ceketliler ekibi var.
I have Blackjack teams in three unmarked trucks coming through the downtown gateway.
Lütfen otobüslere doğru ilerleyin.
Please approach the busses.
- Pekala, otobüse doğru ilerleyin.
- All right, move it on the bus.
Yasal, herşey doğru.
It's legit. Everything right.
- Doğru.
It's true.
Lütfen sakince ana geçide doğru ilerleyin.
Please slowly move toward the main gate.
Senin veya verinin doğruluğu tartışılır. Hayır, tüm hesaplamalarıma dün gece tekrar baktım. Hepsi doğru.
No, I-I rechecked all my calculations last night.
- Emin değilim, Harris. Gezegen katili bir asteroidin bize doğru gelip gelmediğine bağlı.
It depends on whether a planet-killing asteroid is heading our way.
- Doğru değil yani.
So it's not true? No.
- Hayır, doğru söylüyor.
He's right.
Doğru!
Oh, right.
Doğru.
Correct.
Dedikodular doğru mu?
Is the rumor true?
Hala doğru zamanı bekliyorum.
I'm still waiting to find the right time.
Doğru seçimi yaptığımı düşündürdü.
Like I made the right choice.
- Ama doğru.
- It's true.
Uzun zamandır başınızda doğru düzgün bir yönetim yoktu. Birçok şey ihmal edildi.
You have not been ruled properly for a long time, and many things have been neglected.
Doğru.
Right.
Bu doğru olmaz.
It's not right.
Ama kız doğru düzgün yemiyor.
But the girl still isn't eating properly.
Bana doğru gelmiyor bu.
It doesn't feel right.
Doğru muymuş bakalım.
Let's see if it's true.
Evet, bu doğru.
Yes. It's true.
Onun hakkında söylenen şeyler doğru mu? Cidden babasını, kafasındaki mücevherin içinde mi taşıyor?
Is it true what they say about her that she has her father trapped in that jewel on her head?
Doğru ya.
Right.
Bu doğru mu?
Is that true?
Kendimi doğru şekilde savunabilmem için neden beni buradan çıkartmıyorsun?
Why not get me out of here so I can defend myself properly?
Beni doğru yerimden hakladın.
You cost me my rightful place.
Gerçekten öyle. Doğru olanı yaptınız.
Indeed, indeed.
Dürüstlük en doğru politikadır.
honesty is the best policy.
- Doğru. - Ayrıca yaramazım.
- I have such a bad temper.
Olanlardan sonra yatacağın bir yatak olduğu için şanslısın. Çok doğru.
After the events of this evening, you should be grateful to have a bed to sleep in at all.
Haklıymışsınız Peder. Dürüstlük en doğru politikaymış.
You were right, Minister, honesty is the best policy.
- Onu pencereye doğru kaldır.
Let's lift her up to the window.
Doğru olanı yapıyorum.
I know what I'm doing.
Öncelikle, hayatının istediğin herhangi bir döneminde evlenmeyi seçebilirsin. Bu doğru.
First : you can get married anytime in your life if you choose to do so.
İki kar tanesinin aynı olmadığı doğru mu?
Do you suppose it's true that no two snowflakes are alike?
- Doğru olamaz.
- That can't be true.
Bu doğru.
It's only true.
Diana, bu doğru olamaz.
Oh, Diana, it can't be true!
Doğru yer olduğundan emin misin?
You sure this is the right place?
Doğru yere geldin.
You came to the right place.
Bunu doğru nedenlerden dolayı yaptığından emin değilim.
I'm not sure you're doing it for the right reasons.
Evet, doğru.
Right, yeah.
doğru 10892
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğruymuş 64
doğru bildin 42
doğru söylüyor 187
doğrudur 303
doğru söylüyorsun 77
doğru mu 1537
doğru söyle 45
doğrusu 383
doğrulandı 46
doğruymuş 64
doğru bildin 42
doğru söylüyor 187