Gerçeği istiyorum tradutor Inglês
808 parallel translation
Gerçeği istiyorum.
I want the truth.
Şimdi, bir kere ve tamamen, Gerçeği istiyorum.
Now, once and for all, I want the truth.
Gerçeği istiyorum, hepsi bu.
I want the truth, that's all.
Gerçeği istiyorum Bayan Schmidt.
I want the truth, Miss Schmidt.
Ve bu kez küçük hanım, tüm gerçeği istiyorum.
This time, young lady, I want the whole truth.
Gerçeği istiyorum.
And I want the truth.
Gloria, ben gerçeği istiyorum!
Gloria, I want the truth!
- Sadece gerçeği istiyorum.
- I just want the truth.
Gerçeği istiyorum.
The truth now.
Şimdi bana bu cinayet ve kimi koruduğun konusunda bütün bildiklerini söylesen iyi olur, ve ben gerçeği istiyorum.
Now you'd better tell me all you know about this murder and who you're shielding, and I want the truth.
Şimdi bana bu cinayet ve kimi koruduğun hakkında bütün bildiklerini anlatsan iyi olur, ve ben gerçeği istiyorum.
Now you'd better tell me all you know about this murder and who you're shielding, and I want the truth.
Deli olmadığını biliyorum. Gerçeği istiyorum.
- l know you * re not mad. I want the truth.
Ben bir insanım, lanet olsun, ve ben gerçeği istiyorum.
I'm a human being, damn it, and I want the truth!
Mary senden gerçeği istiyorum.
Mary, I want the truth.
Bu üç bloğu işletiyor olabilirsin ama seninle konuşurken gerçeği istiyorum.
You may run these three square blocks, but when I talk to you, I want the truth.
Gerçeği istiyorum.
She run her fingers over my forehead.
- Gerçeği istiyorum, gerçeği!
- Doctor's coming.
Şimdi gerçeği istiyorum, yoksa tanrı yardımcı olsun, pencereden aşağı uçarsın.
Now I want the truth, or so help you God, you're goin'out that window express.
Bu tayinin isteğinin nedenini öğrenmek de komutanın hakkıdır. - Gerçeği istiyorum.
It is the right of every commanding officer to know the reason for the transfer, and I want the truth.
Gerçeği istiyorum!
I want the truth!
- Gerçeği istiyorum, şiiri değil.
- l want facts, not poetry.
Sizi burada gördüm ve gerçeği söylemek gerekirse, çıkma teklif etmek istiyorum, ama sanırım yaralanma yüzünden cesaretim yok.
Um, anyway, I saw you here and, to tell you the truth, I wanted to ask you out, but I guess, because of the injury, I didn't really have the nerve.
Ben Griswell'in ölümü hakkında gerçeği bilmek istiyorum, evlat.
Say, boy, I want to know about old Ben Griswell.
Susie, gerçeği söylemeni istiyorum.
Susie, I want you to tell the truth.
"Gerçeği bilmek istiyorum," demişti.
"I want to know the truth," she said.
- Bu sefer gerçeği istiyorum.
- This time I'd like the truth.
Gerçeği bilmek istiyorum.
I want to know the truth.
Gerçegi duymak istiyorum. Buradaki herkesin duymasini istiyorum.
I want the truth... and I want everybody in this room to hear it.
Bana bir şeyi söylemeni istiyorum Gerçeği öğrenmek istiyorum.
Now I want you to tell me something, and I want the truth too.
Onun eskiden olduğu gibi bir erkek olmasını istiyorum, sorumlulukla yüzleşmesini de, bunu gerçeği çarpıtarak yapamazsınız!
I want him once more as the man he once was, able to face responsibility, and you don't do that by bending the truth!
Gerçeği söylemeni, "Toprağı çalmaya çalışıyor" demeni istiyorum.
I want you to tell me the truth. I want you to tell me he's trying to steal it.
Bana gerçeği söylemeni istiyorum, Rhoda!
Rhoda, I want you to tell me the truth!
Gerçeği bilmek istiyorum.
I want the truth.
Ben sadece gerçeği kesinleştirmek istiyorum.
I simply want to ascertain the truth.
Gerçeği Quinlan'dan duymak istiyorum.
I've got to get the truth from Quinlan.
O kürsüye çıktığınızda, gerçeği söylemenizi istiyorum.
When you get up on that stand, I want you to tell the truth.
- Gerçeği söylemini istiyorum. - Hangi gerçeği?
- What's on earth?
Sana gerçeği söylemek istiyorum.
I want to tell you the truth.
... bütün gerçeği vurgulayan, Bayan Beecher'ın öyküsünün geri kalanını anlatmasını istiyorum.
by letting Miss Beecher go on with the story. I object, sir.
Bekleyin, ağlamayı kes, gerçeği duymak istiyorum.
Please, wait. Stop crying. I want the truth.
Size asil davranacağım, ama gerçeği öğrenmek istiyorum.
I will be magnanimous, but I want the truth. I'm waiting.
Bu üzücü bir konu, ama gerçeği bilmek istiyorum.
It's a painful subject, but I must know the truth.
O ve ailesi hakkındaki gerçeği öğrenmek istiyorum.
I'm interested in knowing the truth about him and his family.
Şunu demek istiyorum ki, sana heyecan verici, güzel bir kadınsın dediğim zaman bana inanabilirsin, gerçeği söylediğimden emin olabilirsin.
So you see, Stell, when I tell you that you're a vibrant, beautiful, exciting woman, you can believe me, you can bet it's the truth.
Ben de öyle. Gerçeği bilmek istiyorum.
So do I. I want to know the truth.
Aramızda kalmak kaydıyla, gerçeği bilmek istiyorum.
I'd like to know, confidentially, the truth.
Bir şey soracağım ama gerçeği duymak istiyorum.
Tell me something. The truth.
Şimdi, gerçeği duymak istiyorum.
Now, I want the truth.
İlginç bir şekilde, bu akşam sana gerçeği söylemek istiyorum.
Oddly enough, tonight I want to tell the truth.
Gerçeği görüp iyileşmeni istiyorum.
I only want you to see the truth and start getting better.
Kendi iyiliğin için bana tüm gerçeği anlatmanı istiyorum.
I just want you to tell me the whole truth for your own sake.
istiyorum 518
istiyorum ki 20
gerçekten 4665
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçek 469
gerçeği 152
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekler 57
istiyorum ki 20
gerçekten 4665
gercekten 18
gerçekten mi 5647
gercekten mi 17
gerçek 469
gerçeği 152
gerçekten çok güzelsin 18
gerçekler 57
gerçekte 109
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gerçekten sen misin 47
gerçekten çok kötü 18
gerçek mi 111
gerçekten bilmiyorum 225
gerçekten çok iyisin 21
gerçekten öyle mi 37
gerçekten çok komik 20
gerçekten çok üzgünüm 145
gerçekten çok güzel 132
gerçekten sen misin 47
gerçekten çok kötü 18
gerçek mi 111
gerçekten bilmiyorum 225
gerçekten çok iyisin 21
gerçekten öyle mi 37
gerçekten çok komik 20