Küçük bir kızken tradutor Inglês
632 parallel translation
Küçük bir kızken... buzdolabından her zaman soğan aşırırdı.
When she was a little girl, she was always stealing onions from the icebox.
Küçük bir kızken, büyük bir şatonun içi nasıldır, hep görmek isterdim.
When I was a little girl, I always wanted to see what a great chateau would look like inside.
O daha küçük bir kızken, bütün oyuncaklarıyla oynardı... ve bi anda onları daha yeniyken çöpe atardı..
When she was a little girl, she used to tire of all her toys... and throw them away while they were still new.
Ben küçük bir kızken, büyükler parti yaptığında merdivenin tepesinde oturur, bütün gece seyrederdim.
When I was a little girl and the grownups had a party I used to stay at the head of the stairs and watch all night long.
Küçük bir kızken seni kovamıyordum.
I couldn't chase you away when you were a little girl.
Hatırlıyor musun, ben küçük bir kızken bana dikiş dikmeyi öğretmiştin?
Remember when I was a little girl and you taught me to sew?
Küçük bir kızken kurulan şu gülünç hayallerden biriydi kur yapılması ve hayallerinin erkeğiyle evlenmek.
It was one of those absurd fantasies, just like one has when one is a girl... being wooed and married by the ideal of one's dreams.
Yıllar önce öldü, sen küçük bir kızken.
She died many years ago, when you were only a little girl.
Sen küçük bir kızken bile sana el kaldırmaya kıyamazdım
When you were a little girl I couldn't bring myself to lay a hand on you.
Ben küçük bir kızken, sihirbazlar kocaman şapkaları ve siyah pelerinleriyle beni kandırırlardı, Bay Morse.
You know, when I was a little girl, Magicians used to fool me, Mr. Morse, With their high hats and their black capes
Küçük bir kızken çok kitap okurdum.
Do you know, when I was a girl, I used to read quite a bit.
Florence Junction'da küçük bir kızken beni korkutmuştu.
When I was a girl in Florence Junction, he frightened me.
Küçük bir kızken sizin bütün filmlerinizi izlerdim.
I used to see all your pictures when I was a little girl.
Bunu küçük bir kızken öğrenmiştim.
I have known them since I was a very little girl
Ben küçük bir kızken her şey farklıydı, çok farklı.
IT WAS DIFFERENT WHEN I WAS A GIRL, QUITE DIFFERENT.
- Küçük bir kızken söylerdin...
As a little girl you used to say that...
Küçük bir kızken korktuğunda öksürürdün.
When you were a little girl, you coughed when you were frightened.
Geçmişte bir yerde, belli ki küçük bir kızken iki farklı kişiliğe bölünmüş.
At some point in the past... apparently when she was a little girl... her personality became divided... into two different personalities.
Küçük bir kızken... adamların babamın gazetesini basmasını seyrederdim.
Well, when I was a little girl... I used to watch the men printing my father's newspaper.
Ben küçük bir kızken, babam bana,
When I was a little girl, my father would say,
Küçük bir kızken, kayıklardan göllere düştüğüm olurdu.
I've fallen into lakes, out of rowboats, when I was a little girl.
Ben küçük bir kızken bana haşlanmış yumurta ile ödeme yaptı.
When I was a girl he paid me with a hard-boiled egg.
Küçük bir kızken olabilirdi.
Maybe when I was a little girl.
Peder Doonan beni küçük bir kızken getirdi.
Father Doonan first brought me to the mountain when I was a little girl.
Küçük bir kızken başka bir babam daha yok muydu?
Didn't I have another father when I was a little girl?
Ben küçük bir kızken ailemde bana sevmeyi öğrettiler.
When I am a little girl, in my family they teach me love.
Ben küçük bir kızken, yatağa gittikten sonra çok kısık bir sesle annemle konuşurdu.
When I was a little girl he'd talk to her in a low, low voice after I'd gone to bed at night.
Dün gece, küçük bir kızken yaptığı gibi uykusunda konuştu.
She talked in her sleep last night as she did when she was little.
- Hayır, küçük bir kızken öğrenmiştim.
- No, I learned as a girl.
Küçük bir kızken kısa bir süre Arjantin'de bulunmuştum ve oraya hayran kalmıştım.
I was in the Argentine, of course. Briefly, as a girl. I most certainly found the Argentine fascinating.
Bir yerlerde, küçük bir çiftlik evinde basit bir yaşam tek istediğim buydu işte. Anne ve babasıyla yaşayan küçük bir kızken bile.
A simple life somewhere in a little cottage... that's all I ever wanted ever since I was a little girl with my mother and father.
Küçük bir kızken tombik ve sevimliydim.
when I was a little girl, I was fat and amiable, and everyone liked me.
Ben küçük bir kızken büyük bir odada tek başıma uyurdum.
When I was a little girl, I slept all alone in a big room.
Küçük bir kızken gittiğim gizli yerleri gösterirdim size.
I will show you secret places I used to go as a girl.
Bebekken mutluydu, küçük bir kızken mutluydu okula ve üniversiteye giderken mutluydu.
She was happy as a baby, happy as a little girl happy all through school and college.
Pazar okulunda, küçük bir kızken, bu parça hiç okunmazdı...
As a little girl in Sunday school, they never mentioned that part.
Ben küçük bir kızken, bir kedi bana aşık oldu.
When I was a little girl a cat fell in love with me.
Küçük bir kızken, Tanrı'nın sakalı olduğunu düşünürdüm.
When I was a girl, I thought God had a beard.
Ben küçük bir kızken bu beni çok üzerdi.
It used to worry me a lot when I was a girl.
Küçük bir kızken beni Viyana'daki saraya, bir bahçe partisine götürdüler.
When I was a little girl, I was taken to the palace in Vienna to a garden party.
Küçük bir kızken. Hayır hanımefendi.
When she was a little girl. oh no, madame.
Küçük bir kızken, okul gezisinde sürekli oraya götürürlerdi.
You know, when I was a little girl, we used to go there all the time on school trips.
Küçük bir kızken, arka bahçemiz bu bahçede de bir armut ağacımız vardı.
When I was a little girl, we had a backyard... and there was a pear tree in this backyard.
Küçük bir kızken uçmuştum.
When I was a little girl, I flew.
Küçük bir kızken bana baktığında ışığının parladığını görürdüm.
When I was a little girl... I'd see the lights come on when he looked at me.
Küçük bir kızken...
Me little girl...
Henüz sen küçük bir kızken bana bir söz vermiştin hatırlarsan....
Do you remember the promise you made me when you were a little girl? And yet...
Ben küçük bir kızken burada oynardım...
I played in this study when I was a little girl.
Şimdi küçük bir kızken kendimi kanıtlamak için bir ya da iki kere patladığımı hatırlıyorum. Ama annemin düzenden sapmalarımı örnek bir biçimde cezalandırdığını da anımsıyorum.
I did assert myself once or twice as a girl, but mother punished all such lapses from convention with exemplary severity.
Küçük bir kızken daha iyi söylerdin, mimikleri bile taklit ederdin.
You sang it better when you were a girl, you even mimicked the words.
Küçük bir kızken sizin lakabınızdı o, Bayan Foley.
LITTLE MARKI E, THAT'S WHAT SH E CALLS H ERSELF.
küçük bir hediye 18
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir 20
küçük bir çocukken 37
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
küçük 429
küçükken 45
küçük kız 168
küçük bir kız 38
küçük bir şey 30
küçük bir 20
küçük bir çocukken 37
küçük bir çocuk 19
küçük bir sorunumuz var 19
küçük 429
küçükken 45
küçük kız 168
küçük kardeş 36
küçük adam 77
küçük kızım 28
küçük çocuk 37
küçük prenses 23
küçük kardeşim 59
küçük ayak 20
küçük hanım 234
küçük serseri 26
küçük bey 45
küçük adam 77
küçük kızım 28
küçük çocuk 37
küçük prenses 23
küçük kardeşim 59
küçük ayak 20
küçük hanım 234
küçük serseri 26
küçük bey 45
küçük köpek 18
küçük sürtük 19
küçük şeyler 22
küçük mü 41
küçük olan 19
küçük dostum 72
küçük insanlar 18
küçükhanım 44
küçük joe 32
küçük ağaç 26
küçük sürtük 19
küçük şeyler 22
küçük mü 41
küçük olan 19
küçük dostum 72
küçük insanlar 18
küçükhanım 44
küçük joe 32
küçük ağaç 26