Yalnızca tradutor Inglês
33,915 parallel translation
Ben yalnızca tek bayrak taşırım... Cironun veya seninkini değil, benim olanı.
I carry just one flag, it's not Ciro's or yours.
Üzgünüm ama yalnızca Pazartesi günü Asyalılar için.
I'm sorry, but Mondays are Asian only.
- Yalnızca altı ay olmuştu.
Only had her for, like, six months, too.
Hey, arkadaşlarıma yalnızca ben bağırabilirim.
No, only I get to yell at my friend. Voicemail.
Ben yalnızca insanları adadan kurtarmaya çalışıyorum.
I'm just trying to get people off the island.
Yalnızca bir garson, benim prens gibi oğlumu o cibilliyetsizle aldatabilirdi.
Only a waitress like you could cheat on a prince like my son with that piece of shit.
Bu bölümde yalnızca bir kişi ama evet, haklısınız.
Only one in that department, but yeah.
Yalnızca bir saniye sürecek.
This'll just take a second.
Yalnızca yatıp kafayı bulmak istiyorum.
I just wanna lie down and get high.
Hayır, yalnızca bazı şeyler için yardımcıya ihtiyacı vardı.
No, she just needed assistance with some things.
Yalnızca bir yardımcı getirmişsin.
You've only brought one assistant.
Teknem yalnızca bu kadar çok şey taşıyabilir.
My boat can only carry so much.
Yalnızca kapatma.
Just don't shut it down.
9 Mayıs saldırısı yalnızca hızlandırdı.
The Five / Nine attacks... they just accelerated it.
Yeri gelmişken, bu konuşmaya yalnızca 28 dakika tahsis ettim. Çok cömert davrandım bilesin.
Speaking of, I've only allotted 28 minutes for this conversation, which is very generous of me.
Hiç düşündün mü, hayal ettin ya da inandın mı, bir şeyin gerçek olacağına yalnızca isteyerek?
Do you ever think that if you imagined or believed in something, it could come true... Simply by will?
Bay Price'ın da belirttiği üzere bunun anlamı bu yeni kredi sistemi yalnızca ekonomiye ihtiyacı olan takviyeyi sağlamayacak daha da önemlisi 9 Mayıs saldırılarından en çok etkilenenlere ekonomik rahatlama sağlayacak.
What this means, as Mr. Price has stressed, is that this new loan program will not only provide the economy with a much-needed jump-start but, more importantly, give economic relief... To those most affected post-Five / Nine.
... yalnızca ekonomiye ihtiyacı olan takviyeyi sağlamayacak daha da önemlisi 9 Mayıs saldırılarından en çok etkilenenlere ekonomik rahatlama sağlayacak.
With a much-needed jump-start but, more importantly, give economic relief to those most affected post-Five / Nine.
Yalnızca hoş göründüğünü söylüyordum.
I was just saying... it looks nice.
- Niye yalnızca memnun olamıyorsunuz?
Why can't you just be content?
Yalnızca normalde yapacağın şeyi yap...
Just do what you would normally do...
- Dedektif Breem! Yalnızca bir dakika istiyorum, lütfen!
- Detective Breem, I just want a minute, please!
Kartlarından yalnızca birkaç tanesini kurtarabiliyordum.
I was only able to save a few of her cards.
Yalnızca birbirimize güvenebiliriz.
We can only trust each other.
Dennis'le yalnızca bir kere tanıştım.
Well, I only met Dennis once. He seemed...
Çocuk futbol oyunlarının yalnızca yüzde 0.1'i profesyonel olabildiği hâlde, bunun için çocuğunun hayatını riske atmaya değer mi?
Is it worth the risk to your son's health when only 0.1 percent of youth football players make it to the pros?
Dikkat, yalnızca kendi söylediklerini dinlemeye gelmiş bunaltıcı veliler!
Attention, smothering parents who only came to hear themselves talk!
Springfield gençler lakrosuyla yeniden doğan bir şehir ki bu sporu öğreneli henüz yalnızca beş hafta olmasına rağmen.
Springfield, the city that lives and dies by youth lacrosse, a sport we first learned about five weeks ago.
Ve başkentle kapışmamıza yalnızca iki saat kaldı, geri sayım son hızıyla devam ediyor.
And with just two hours left until face off against Capital City, the countdown clock is ticking away.
Yalnızca karısı yurt dışındayken.
Only when his wife's out of the country.
Yalnızca rüyalarında var olan bir ilişki olamaz.
Can't have a relationship that only exists in your dreams.
Bunların hepsi yalnızca akademik olarak öğrenmek istediğimiz için değil, çalışmak için çok önemlidir. Çünkü Mars'ın yüzeyine indiklerinde iyi ve hazır olmalarından emin olmak isteriz.
These are all very important to study, not just because academically we wanna know, but because we wanna make sure that they're good to go when they hit the surface of Mars.
Hatta, komiteye yakın bir kaynağın, yalnızca bana bildirdiğine göre CIA yetkilisi Sidney Tellefsen kafa patlamalarının, Suriye ile ilgisi olmadığına dair komiteye brifing vermiş.
In fact, a source close to the committee has told me exclusively that CIA official Sidney Tellefsen briefed the committee that there is no link between Syria and these recent head explosions.
Okamura çok güçlü Ve yalnızca Pasifik Devletleri'nde değil.
Okamura is very powerful and not only in the Pacific States.
Yalnızca... Lütfen bana güven.
Please trust me.
Yalnızca biraz zaman kazanmaya çalışıyoruz.
You were just trying to save me some time.
- Yalnızca bilmiyorum.
I don't just know.
Sen Regina'nın yalnızca kötü yanısın.
You're just the worst part of Regina.
Pekâlâ, şansla MPR'ye ulaşmanız yalnızca bir dakikanızı alacaktır.
All right, with luck, it should only take you about a minute to get to the MPR.
Şu andan itibaren yalnızca onları açıp onları gerektiği gibi kapatıyoruz.
From now on, we only open them and close them as needed.
Sadece şirket arabamızın marşına bastık ve yalnızca sürmeye devam ettik.
We just cranked up the AC in our company car and we just kept on trucking.
Açılışından yalnızca bir hafta sonra tünel çöktü.
Just a month after opening, a tunnel has tragically collapsed.
Onlara yalnızca Super Bowl ile ilgilendiğini söyledim.
I told them that you were only interested in Super Bowl LI.
Yalnızca aklın büyük resimde olsun.
Just gotta keep your mind on the big picture.
... hayatının, yalnızca yazar tarafından oluşturulan bir kurgu olduğunu öğrenir.
There he finds out that his life... is just a fake fabricated by the artist.
O şahıs bana, yalnızca derin bir travma bırakıp işlenen suçları çözme rolü verdi.
His only role is to traumatise me... and to make me engaged in solving violent crimes.
So Hee, yanlış anlaşılma yalnızca.
It's a misunderstanding, So Hee.
Yalnızca dört tane tatlı şey yapmış olmamız çok kötü oldu.
It's too bad that we only got to do four romantic things.
Ben onlardan yalnızca bir tanesiyim.
I'm merely one of them.
Yalnızca benimle otur.
Just sit here with me.
Yalnızca...
I just need to- -
yalnızca bir dakika 19
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36