Yapmalısın tradutor Inglês
7,794 parallel translation
- Sadece pratik yapmalısın.
i've never been good at it.
Bir seçim yapmalısın.
You have a choice here.
- Evet. Sadece birisine aşık olduğunda seks yapmalısın diyor.
He thinks you should only have sex with someone if you love them.
Rene, artık yapmalısın.
Rene, you gotta do it.
Şerif Burke, Peter McCall için yarın hesaplaşma yapmalısınız.
Sheriff Burke... you must call a reckoning for Peter McCall tomorrow.
Ne olursa olsun bunu yapmalısınız Dr. Pilcher.
You have to do whatever it takes, Dr. Pilcher.
Birilerini taklit etmeye çalışmadan önce ev ödevini iyi yapmalısın.
You really need to do your homework before you go round impersonating people.
Yapmalısın.
- You should do it. - I'm sorry, Ma.
- Daha çok pratik yapmalısın.
- You should practice more.
Onun yollarında seyehat etmeniz için ödeme yapmalısınız.
There's a price to pay to travel his roads.
Geleceğimiz için bunu yapmalısın zırvalıklarıyla beni ikna etmeye çalışma.
Don't try to convince me to do it for the sake of their futures.
Kendi geleceğin için yapmalısın.
For the sake of your own.
Komutan Lewis benim için bir şey yapmalısın.
Commander Lewis, I may need you to do something for me.
İstersen Tanrı'yı da çağır, ama yolculuk için ödeme yapmalısın.
Well, bring God along if he makes you feel better, but you have to pay a fare.
Darbe yapmalısın.
You gotta strike.
- Bence yapmalısın.
- I think you gotta do it.
İşbirliği yapmalısın Aspen.
- I need you to cooperate, Aspen. - ( BEEPING )
- Belki de şovu bensiz yapmalısın.
Maybe you should do the show without me.
Sana yapman gerektiğini söylediğim şeyleri yapmalısın.
You do what I've been saying you should do.
Kusura bakmayın ama, Bu tartışmayı başka bir yerde yapmalısınız.
Excuse me, folks, I'm gonna have to ask you to take this conversation elsewhere.
Pilcher'ın istediğini yapmalısın.
You have to do what Pilcher wants.
Tanrı'ya çak bir beşlik yapmalısın, hemen.
You should be high-fiving God, right now.
Yapacağını söylediğin şeyi yapmalısın.
You must do what you said you would.
Bugün dolaşmalı ya da başka bir şey yapmalısın.
You should go for a walk or something today.
İtaat deneylerini Avrupa'da yapmalısın Stanley.
You should do the obedience experiments in Europe, Stanley.
Bunu siz yapmalısınız.
It should come from you.
Belki de ajanları gizlice gözetlemek yerine işini yapmalısın.
Maybe you should do your job instead of spying on other agency personnel.
Onu hizaya getirmek için bir seans daha yapmalısın.
You need to give her one more session to keep her in line.
Bir şeyler yapmalısın!
You have to do something!
- Evet, bunu yapmalısın.
Yes. You should do that.
Derhal kayıp bildirimi yapmalısınız.
You have to put out an all-points bulletin immediately.
Bir şeyler yapmalısın. - Ne yapayım?
- You have to do something.
Pekala, Jules, tatlım, şu an müdahale edip hayallerini yıkamam ama benim için bir iyilik yapmalısın.
[Laughing] Okay, Jules, honey, I can't step in now and crush his dreams, but just do me a favor.
İşe alma işini sen yapmalısın.
You should be doing the hiring.
Belki de o yumurta şeyini yapmalısın tekrardan, eski günlerdeki gibi.
Maybe you need to bust out the eggs again, like in the old days.
Tam tersini yapmalısın.
You need to do the opposite.
Süper star olması için güvenlik adına bunu yapmalısınız.
In case he becomes a superstar... just for safety
Bunu yapmalısın.
You must do it
Aynı zamanda kendin için de bir şeyler yapmalısın.
But you need to find ways to nurture your soul at the same time. Oh.
Bence sende yapmalısın.Benim resim malzemelerini de kullanırsın.
I think you could do it. And if you ever want, you can borrow some of my acrylics. - Really?
Bence sende yapmalısın.
Maybe that's what you should do.
İçerden dışa doğru yapmalısın.
You should, uh- - You should work inside out.
Geçimini sağlamak için ne gerekiyorsa yapmalısın demiştin.
You told me you'd do whatever you had to do to earn your keep.
Sen de böyle yapmalısın.
Now you should.
Kaptan Rackham'ın tayfasına katılacaksa bunu canı gönülden isteyerek yapmalı.
If he chooses to join Captain Rackham's crew, that decision must be heartfelt.
Akıl sağlığımızın devamı için bunu sık sık yapmalıyız o halde.
[scoffs ] Please. [ laughs]
Yani konuşmasının ne olacağını hala bilmiyoruz. Ne yapmalıyız?
So, we still don't know what's going in her speech to the joint session.
Merak ediyorum da seninle hangi sırrını paylaştı ve sana ne yapmalıyım ki verdiği sırları bana dökülesin?
And I wonder what secrets did he share with you? And what do I need to do to you in order to tear those secrets free?
Liv'in bedenine her kim girdiyse ona diyorum, ödevini iyi yapmalıydın... -... çünkü bunu kimse yemez.
Hey, pod person who's taken over Liv's body, you really should've done some homework because no one is going to buy this.
Haklısın, senin yaptığını yapmalıyız.
No, you're right, we should do what you do.
E sınıfı ana binadaki öğrencilerin arasına girmemek için en azından ellerinden geleni yapmalılar.
The Class E students should at least do their best not interfere with the students of the main building as much as possible.
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmadın 55
yapmak istiyorum 29
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmamalısın 52
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapmam 83
yapma bunu 151
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmamalısın 52
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma be 35
yapmam 83
yapma bunu 151