Bir kişi tradutor Espanhol
15,827 parallel translation
Buraya geldiğimizi bir kişi bile bilmiyordu.
Nadie sabía siquiera que nos dirigíamos aquí.
Bütün bir cemaati tek bir kişi için feda edemezsin.
No puedes sacrificar a la congregación por una persona.
Bir kişi dahi azıcık ilgi göstermiyor ve ben bu ayılara servet döküyorum.
No hay una sola persona prestándoles atención.
O gece orada bir kişi daha varmış.
Alguien más estuvo allí aquella noche.
İkinci bir kişi gelip bu işi isteyene kadar.
Hasta, literalmente, el segundo en que alguien quiera el trabajo.
Ve şimdi, aniden ben önemli bir kişi oldum.
Y ahora... de repente... Soy alguien importante.
Ahbap, bir kişi daha bu sikik soruyu sorarsa...
Amigo, si otra persona más me hace esa puta pregunta...
"Bir kişi için çok, herkes için az."
Para uno, demasiado. Para todos, muy poco.
"Bir kişi için çok, herkes için az."
Dijo, " para uno, demasiado. Para todos, muy poco.
Diyelim ki biri aradı ve hatta, sonra bir kişi daha arıyor o zaman telesekretere bağlanmayacak değil mi?
Así que si tienes una llamada y entra otra, la llamada no va a un contestador automático, ¿ verdad?
Ancak tek bir kişi ne kadar yetenekli olursa olsun Mesa Verde'nin ihtiyaçları yalnız başına giderilemeyecek kadar büyük. Kapıdaki genişlemeyi ben bile tek başıma üstlenmezdim.
Pero por muy talentosa que sea una persona, no podría con todos los trámites de Mesa Verde, yo no podría trabajar solo en algo así.
Her takımdan bir kişi elini Dee'nin kemikli vücuduna koyup, en uzun süre tutmaya çalışacak.
Un miembro de cada equipo deberá intentar mantener su mano sobre el cuerpo huesudo de Dee durante el mayor tiempo posible.
Düzensizlik ve kaos için çok kararlı bir kişi onun varlığı uygar toplumla uyuşmayacaktır.
Uno tan comprometido con el caos y el desorden que su mera presencia es incompatible con una sociedad civilizada.
Her kurban, kendi günahını temsil eden önemli bir kişi.
Una representación del pecado de cada víctima.
Doğaçlama ekibim için ikinci bir kişi arıyorum.
Mi equipo de improvisación busca una segunda persona.
Bunun yanında, Belfast'ta bu büyüklükte bir davayı alabilecek sadece bir kişi var.
Además, en realidad solo hay una persona en Belfast que pueda llevar un caso así de grande.
Gelinen aşamada onu en iyi tanıyan kişi olması muhtemel Dedektif Başkomiser Gibson onun narsist ve sadist bir kişiliği olduğunu söylüyor.
La oficial de policía y Detective Superintendente Gibson quien a estas alturas debe de ser la persona que mejor lo conoce, sugiere que tiene una personalidad narcisista y sádica.
Bir kişi daha geçti.
Ahí va otro.
Bir kişi, kendine yapılmasından korktuğu şeyleri başkalarına yapabilirse, artık korkmasına gerek olmayabilir.
Si una persona puede hacerle a otros... lo que temen que le hagan, entonces dejan de sentir miedo.
Rotamızda kalmamızın kötü bir fikir olduğunu düşünen tek kişi ben miyim?
¿ Soy el único que piensa que quedarse en el camino es una mala idea?
Böyle bir yerde yalnızca iki kişi vakit geçirmek hiç kolay olmuyor.
Puede ser difícil, pasar el tiempo en un lugar como este, Solo nosotros dos.
Kaç kişi ön bahçesinde köprü olan bir ev alacak?
¿ Cuántas personas compran una casa con un puente en el jardín?
Dört kişi için hazır değiliz. Aşağıya inip bir sandalye daha getir ve ben de masaya bir tabak daha koyayım.
Rápido, no armamos para cuatro corre abajo y trae otra silla a la mesa y yo armo otro plato.
Bu kadar zekice bir açıklamayı çok fazla kişi yapamaz. Ve benim de bir tane var.
No muchas personas son capaces de hacer una declaración tan audaz, y yo tengo una propia.
O kişi bir din adamı.
Es un hombre de Dios.
Onca kişi için tek bir tuvaletimiz var.
- Solo hay un aseo para todas nosotras. - Sin consultarme.
Gotham'da bir ya da iki kişi üretiyordur herhalde.
No puedo imaginarme que haya más de uno o dos productores en Gotham.
Bir gecede beş kişi yapar bu.
Eso lo hace cinco en una noche.
- Bir söz veren tek kişi sen değilsin.
No eres el único que hizo una promesa.
Ölümün soğuk avuçlarından geri getirilip, başka bir hayata sahip olan kişi tekrar yükselecek ve tarikatıma hizmet edecek.
Y el que ha vuelto a nacer, rescatado de las frías garras de la muerte se levantará de nuevo y servirá mis órdenes.
Sen tam bir... Nasıl böyle göründüğün kişi gibi olabiliyorsun?
Eres tan... ¿ Cómo llegaste a ser la persona que eres?
Kulağıma bir okul gezisi düzenlediğiniz bilgisi geldi. Hatta eşlik edecekleri seçen kişi de sizmişsiniz.
Me informaron que estás planeando una excursión y elijes tus propios chaperones.
Bakın gizli bir silah deposunu Mısırlı bir dolandırıcıya satan biri varsa hem o kişi hem de siz İngilizseniz ayrıca bahsi geçen silahların pek çok insana zarar verme ihtimali varsa o zaman harekete geçersiniz.
Mire, si un hombre vende un arsenal privado a un criminal egipcio y es inglés y usted también y esas armas podrían causar mucho dolor a mucha gente, entonces entras en acción.
25 kişi civarı seçkin bir grup gelecek.
Es un grupo selecto, unos 25.
Ve bilgin olsun, seninle bu konuşmayı yapmamı vaktinden erken bulan bir iki kişi oldu.
Y para que sepas, hubo uno o dos individuos que pensaron que era prematuro que converse contigo.
Evet, benden önce bir kaç kişi olmuş. Bu işin doğasında var sanırım.
Sí, un par antes de mi tiempo, pero es la naturaleza de la bestia,
Bu utandırıcı bir şey ama çoğu kişi yapıyor olmalı, yoksa orada olmazlar. Gururlu ve üst üste dizilmiş şekilde durmaya devam ediyorlar.
Es humillante, pero la gente lo hace, sino no estarían allí, apiladas, rebosantes de orgullo y en toda su gloria.
Yalnızca birkaç kişi ama sanırım paylaşmak için iyi bir dedikoduydu.
Sólo unos pocos, pero supongo que fue un buen chisme para contar.
Hatta gözlerindeki o ışıkla Tanrı'nın seçtiği kişi olduğuna, bir Stuart'ın yeniden tahta çıkması hayalini gerçekleştirmeye muktedir olabileceğine iyi insanları inandırıp kandırabilir.
Pero tiene un brillo en sus ojos que puede engañar a hombres buenos... para que crean que es el elegido de Dios... destinado a hacer realidad el sueño de la restauración Estuardo.
Kötü bir baba oldum biliyorum ama bunu suçlayacak tek kişi var :
Sé que he sido un padre horrible, pero solo una persona tiene la culpa :
- Bir dakika, Bu "Büyük Adam" dedikleri kişi mi?
- Espere, ese es al que llaman "Gran Hombre."
Değil, Bay Hood davada şüpheli kişi ki bu sizin için ortak bir durum.
No, el Sr. Hood es una persona de interés en el caso, y eso es algo que tenéis ambos en común.
İstediğin savaşa girmek üzereyiz. Üstelik belki galibiyete benzeyen bir şeyler elde edebiliriz. Ancak savaş o sandığı takip edecek ve onu koruyabilecek tek kişi sensin.
Estamos a punto de lograr la guerra que querías y quizá la vía hacia algo parecido a la victoria pero la guerra va a ir tras ese cofre y tú eres el único que puede dirigirla.
Büroda sadece bir kaç kişi bu operasyonun varlığından haberdar.
Hay muy pocos en la oficina que saben que hay una investigación.
Gerçek : yaşam tesisini açtıklarında başvuran kişi sayısını çoğaltmak için çok ucuz tutmuşlar ama başvuranların kabulü için eşsiz bir kriterleri varmış.
Hecho : La residencia que abrieron era barata, lo que les aseguraba un montón de peticiones, pero tenían un criterio único para aceptar pacientes.
Kişi başı bir tako falan.
Tacos para uno
Ve son zamanlarda nişanlandığım kişi bir Türk hacker tarafından kontrol edilen hologram olduğu ortaya çıktı.
Hace poco estuve comprometido con lo que resultó ser un holograma controlado por un hacker turco.
Geçen gün New York'ta sahnede Paul Muni'yi gördüm ve bir film aktörü olabileceği tespitinde bulunan ilk kişi bendim.
Vi a Paul Muni en el escenario en Nueva York y determiné que le iba a ir bien en su película.
- Bir sürü harika kadınla çıktım ama kızını gözüme kestirdiğim zaman, Evely'nin doğru kişi olduğunu biliyordum. Tamamen şans eseriydi.
¡ Un golpe de suerte!
Bir tek onun sözünü dinlemeyi yeğlerim. Bu dünyayı olduğu gibi gören tek kişi o.
Es la única persona a la que elijo escuchar, la única persona que ve este mundo como lo que realmente es.
Psikodinamik açıdan baktığınızda en vahşice görünen şiddetin bile onu gösteren kişi nazarında bir anlamı vardır.
Desde el punto de vista psicodinámico, hasta los actos de violencia más insensatos... cobran sentido en la mente de la persona que los realiza.
kişi 33
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34
bir kız 192
kısım 18
kışın 17
kişisel 39
kişilik 16
kişisel olarak 44
kişisel bir şey 18
kişisel bir şey değil 55
kişisel değil 34
bir kız 192
bir kızım var 22
bir kahve 26
bir kere daha 137
bir kez 117
bir kere 190
bir katil 56
bir kez olsun 43
bir kız mı 24
bir kitap 34
bir kız var 17
bir kahve 26
bir kere daha 137
bir kez 117
bir kere 190
bir katil 56
bir kez olsun 43
bir kız mı 24
bir kitap 34
bir kız var 17
bir karar verdim 25
bir karar ver 16
bir kez daha 333
bir kadın 232
bir kadın mı 37
bir kuş 32
bir kaza 50
bir kere olsun 20
bir kız vardı 25
bir kelime 22
bir karar ver 16
bir kez daha 333
bir kadın 232
bir kadın mı 37
bir kuş 32
bir kaza 50
bir kere olsun 20
bir kız vardı 25
bir kelime 22