English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ B ] / Bir kuş

Bir kuş tradutor Espanhol

3,771 parallel translation
Sokak bariyerlerini geçtiğinde duyduğun tek şey... üniversite kentini vuran makineli tüfek ve bir kuş sesiydi.
Más allá de las barricadas en las calles, lo único que se oía era el martilleo de una metralleta en la ciudad universitaria y un pájaro.
Efendim, kalkan bir kuş var.
¡ Señor, tenemos un avión en movimiento!
Topuklu ayakkabıyla dans eden bir kuş gibi çok zarif dans eder ayakları dolaşırsa güzel burnuyla bir yerlere takılır
# Baila como un pájaro, en equilibrio sobre sus pequeños tacos... # # sus pies empiezan a enredarse, su linda nariz viene a aplastarse... # # contra el pavimento. #
Dışarıya uçabileceğinizi mi ima ediyorsun? Bir kuş gibi!
Como lejos odkráèíte libre como un pájaro?
Bir kuş gördüğünü sandı ve sevmek için peşinden yüzdü.
Creyó ver un pájaro y nadó hacia él para acariciarlo.
O, sahipsiz köpek ya da kanadı kırık bir kuş değil, Marie.
Él no es un perro callejero o un pájaro con un ala rota, Marie.
Tulaja, küçük bir kuş bana senin kehanette bulunabildiğini söyledi.
Tulaja. Una palomita me dijo que puedes profetizar.
Akıl almaz sebepleriyle bir kuş aldı ve minik piç iki güne mort oldu.
Ella compró un periquito, por alguna loca razón y el pequeño maldito murió dos días después.
Kollarınızı bir kuş gibi yükseğe kaldırın.
Levante los brazos como un pájaro.
Küçük bir kuş bulaştığınız öteki işle ilgili bana bir şeyler fısıldadı. Hangi öteki iş be?
He oído hablar de las otras cosas que estás diciendo.
Bir kuş, bir uçak.
Es un pájaro, un avión.
70 milyon yıl önce, Dünya gezeninin mezozoik çağının sonunda olağanüstü bir kuş yaşardı. Bu benim. Alex!
Hace 70 millones de años, en el Cretácico superior, en la Tierra, vivió una milagrosa ave. ¡ Soy yo, Alex!
Söylüyorum bu bir kuş için çok zordur.
Te diré algo : ¡ Es difícil ser pájaro aquí!
Başından sonuna kadar, yolu, her zaman arkasını kollayan olağanüstü bir kuş tarafından aydınlatıldı.
Sus problemas eran siempre resueltos por la espléndida ave que cuidaba de él.
Bir kuş vardı.
Había un pájaro.
Ben bir kuş olsaydım beni yakalamazdın.
Si yo fuera un ave, usted no me atraparía.
Ne çeşit bir kuş olurdum?
Entonces, ¿ qué clase de ave sería?
Sadece küçük bir kuş bana yardım etti diyelim.
Digamos que un pajarito me ayudó.
Sadece bir kuş.
Sólo un pájaro.
Bu... Bu... Bu bir kuş gibi.
Es un pájaro.
Bir kuş gibi.
Es como un pájaro.
Yaralı bir kuş.
Un pájaro herido.
Ne kadar hoş bir kuş! Oh. - Ne oldu?
¡ Un pájaro tan encantador! - ¿ Qué pasa?
Belki arkamı dönüp sana başka bir kuş göstermeliyim.
Quizá deba darme la vuelta y mostrarte otro pájaro.
Hatırlıyor musun, bir keresinde küçük bir kuş gördüğümüzde sen ağlamıştın.
Tu lloraste esa vez que vimos ese pajarito.
Ve bir gün, avukat papağanı vurmuş. Sanırım sessizlik ve sükunet istemiş. Böylece en azından kuş için kehanet gerçekleşmiş.
Y un día el abogado le pegó un tiro, en aras de la tranquilidad, supongo, cumpliéndose así, al menos para el ave, su profecía.
Aslinda agaclara karsi bir bagim vardir, oyle ki : Belki baska bir hayatta bir kus bile olmusumdur.
Es más, yo creo que fui un pájaro en otra vida.
Bir kus olmak, bi kus olmak ve felsefeni yutmak istiyorum. Dunya'nin cocuklarinin agizlarina dagitmak istiyorum.
Yo quiero ser un pájaro y tragarme su filosofía y escupirla en las bocas de los niños.
Kafana ölü bir kuş takılmış ve yanlış görmüyorsam, şurada bir tane daha var.
Hay otro pájaro en esta jaula, ¿ cierto?
Bir bülbül gibi şarkı söylüyor, kuş şarkısı ama sözleri var. Ve burnu!
Y cuando canta, es igual a un pájaro, pero con palabras.
Kim biraz kuş yemiyle bir saati takas eder ki?
¿ Quién realmente cambiaría un reloj por algunas semillas para pájaros?
- Bunlar tropikal kuş bir de.
Son aves tropicales, ¿ cierto?
Bir taşla iki kuş vurdular.
Si le dan pena de muerte, matan a dos pájaros de un tiro.
Gerçekten şunu düşünebilirsiniz, çok uzak bir mesafeden evrene kuş bakışı bakabilsek, evrenimizin, çok büyük bir uzayın içerisinde ufak bir cep olduğunu görürüz.
Uno puede imaginar que, a vista de pájaro, si recorriéramos distancias enormes, podríamos ver que el universo es de hecho pequeño en comparación con un espacio mucho más grande.
Big Jim bir taşla iki kuş vurabileceğinin farkına varır.
So Big Jim se dio cuenta de que podia matar varios pajaros de un tiro.
- İki kuş ve bir avuç tahıl.
Dos pájaros con un puñado de grano.
Biliyorum, N1 asla uçamayacak büyük şişman bir demir kuş.
Lo sé, el N1 es un gordo pájaro de hierro que jamás volará.
Benim neslim için gelenek olan şey bir zamanlar yaşam tarzıydı ve en iyi avcılar için bu bir geçim kaynağıydı Savannah'daki pazarlara taze kuş eti sağlardı.
Lo que se convirtió en una tradición para mi generación ha sido una forma de vida, y para los mejores cazadores, ha sido un medio de vida, abastecer los mercados de Savannah con aves frescas.
Bir sabah, Christmas sana vur denilen kadar kuş vuracaksın.
Una de estos amaneceres, Christmas, vas a cazar lo que te corresponde de estos pájaros.
Senin kullandığın aptal silaha bakarken gülmekten ölmüş gibi görünen bir sürü kuş gördüm.
Veo que un montón de ellos parece que están muertos de la risa, sin embargo, les hiciste cosquillas hasta morir con esa tarugada de 7 tiros.
Bilgiyi çok saçma buluyorum çünkü mantığı ne kadar sağlam olursa olsun her zaman gereksiz bir gerçek vardır mesela yalnız uçan kuş gibi... Macera aramak için sürüden ayrılmış.
Me resulta una cosa extraña, el conocimiento, porque no importa qué tan hermética sea la lógica, siempre habrá el hecho errante, como... como... como un pájaro solitario, separado de la bandada en busca de aventuras.
Sportif hissettiriyor, değil mi... Bir iki kuş vurmak?
¿ Te hace sentir deportista, verdad, eh, disparar a un pájaro o a dos?
Benim vurduğum 200 kuş onurlu bir işin parçasıdır.
200 cazados a mi modo es un acto de honestidad.
İki kuş sürüsünü birden öldüren bir avcı gibi hissettim kendimi!
Pero me siento como un cazador con dos bandadas levantándose a la vez.
Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde sıkışıp kalmış bir Kafe'ye göre gayet iyi sayılırız.
Lo estamos haciendo muy bien para una pequeña cafetería en el medio de la nada.
Her uzay gemisi bir varlıkdı... muhteşem bir kuş, bir böcek gibi. İstediğim uzay gemisi buydu.
Esa era la nave espacial que yo quería.
Bir alaycı kuş gibi.
Como un Sinsajo.
Evet, bir kaya sesi gibi, ama uçan kuş sesi değil.
Sí, suena como una roca, no suena como un pájaro.
Kuş bir meşe ağacına gidip yapraklarının arasına sığınabilir miyim diye sormuş.
El ave se fue a ver a un roble... y le pidió que lo proteja en su follaje.
Burası buz kesiyor. Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerdeyiz. Üstelik burası beni çok korkutuyor.
Está helando aquí afuera estamos atrapados en la mitad de la nada y este lugar me causa escalofríos.
- Emin misiniz? Kuş uçmaz kervan geçmez bir yer.
Está en el medio de la nada.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]