Geleceğe tradutor Espanhol
2,271 parallel translation
Gözlerim yalnızca geleceğe bakıyor.
Mis ojos están firmemente fijos.
Geleceğe hoş geldin Chad insanların ve Ziyaretçilerin ortak geleceğine.
Bienvenido al futuro, Chad. Nuestro futuro, el de los humanos y el de los visitantes.
Gelecek.Geleceğe dönüş. - Yok yok.
- "Volver al presente" y punto.
- Çünkü birşey yok. Hadi geleceğe dönelim.
"Hay que volver al presente", quizá.
Geleceğe dönüş.
"Volver al presente".
- Hayır, bir kadının aklına sahibim. Geleceğe bakıyorum.
No, la mente de una mujer... que piensa en el futuro.
Geleceğe yönelik daha çok seks, Rick.
Más sexo en el futuro, Rick.
Ne zaman postaneye gittiğinde "Aman Tanrım, geleceğe adım attık" diye bağırdın?
Vale, ¿ cuándo fue la última vez que entraste en una oficina de correos y gritaste, "Dios, he ido al futuro"?
Geleceğe hazırlık yapıyorum, ve insanlığın bu geleceğe tek parça ulaşmasına çalışıyorum.
Me preparo para el futuro. Y trabajo para que la humanidad llegue entera.
Damocles Üssü geleceğe geri dönerse, varlığı silinecek.
Si la Base Damocles viaja de regreso al futuro, ella será borrada de la existencia.
Bence zihinsel enerjini geleceğe adamalısın geçmişe değil Max.
No vuelven. Creo que deberías dedicar tu energía mental al futuro, no al pasado, Max.
Arc Elektrik Otomobil şirketi gibi hırslı çığır açacak bir proje bizi geleceğe umutla taşıyacaktır.
Pioneros en un proyecto Tan ambicioso como el Arc Electric Car plant es un paso para llenarnos a todos con esperanza para el futuro.
Geleceğe hoşgeldin.
Bienvenido al futuro.
Unutmayın, Archford öğrencilerin geleceğe emin adımlarla ilerleyebilecekleri mükemmel bir eğitim verir.
Recuerden, la Academia Archford es un lugar de donde los estudiantes salen completamente preparados para afrontar su futuro.
Bizim zaman balonumuzun dışında, evren hala dönüyor,... ve ben her yere bir mesaj gönderdim, geleceğe ve geçmişe,... her şeyin başlangıcına ve sonuna.
Fuera de la burbuja de nuestro tiempo, el universo sigue girando, y he enviado un mensaje a todos lados, al futuro y al pasado, al principio y al final de todo.
Onun öğrenebileceği bir okula gitmesini,... büyüyebileceği bir okula gitmesini en iyi geleceğe sahip olacağı okula gitmesini istiyorum.
Quiero que vaya a una escuela donde pueda aprender, donde pueda crecer, donde pueda tener, ya sabes, la mejor oportunidad para un futuro brillante.
Sanırım, geleceğe koştum.
Pensé que corría... en el futuro.
İşte bu yüzden geleceğe tekrar fırlayıp neler döndüğünü çözmem gerek.
lo que es el "por qué" necesito regresar a el futuro. para averiguar que esta pasando.
Şimdilik öyleseniz ama geleceğe fırlamayı devam ettirirseniz vücunuz bununla başa çıkamayacaktır.
Bueno, ahora sí, pero si sigues brincando hacia el futuro, puede ser mas de lo que tu cuerpo puede manejar.
Artık geleceğe yolculuk yapabiliyorum, sanırım.
Me parece que puedo viajar al futuro ahora.
Robbins bekâr birini aradıklarını söylediklerinde... Kendimi hep böyle düşünürüm, çünkü ne zaman birisiyle bir gelecek düşünsem, hep sonu kötü bitmiştir ben de bu yüzden geleceğe bakmayı bıraktım, ama şimdi seninle...
Cuando Robbins dijo que estaban buscando a alguien soltero, quiero decir, así es como me vi a mi misma porque cuando pienso en un futuro con alguien, siempre acabo con un golpe en los dientes, así que dejé incluso de buscar, pero...
Amerika'nın geleceğe sonsuz olasılıklar halinde bakmasını sağladı. Pek çok insan fabrikanın Henry Ford ve arabalar sayesinde bulunduğunu sanır fakat hatalılar.
Mucha gente cree que la planta de ensamblaje fue invento de Henry Ford y el automóvil pero se equivocan.
Geleceğe bakayım.
Veo el futuro...
Ben de üzerinde Geleceğe Dönüş'teki adamın resmi olan en sevdiğin inek tişörtünü giyerim o zaman.
Entonces iré a ponerme tu camiseta friki favorita, la del tío de "Regreso al Futuro."
Geleceğe hoş geldiniz.
Bienvenidos al futuro.
Biz geleceğe doğru bakarız, ve bu geleceğin içinde sen de olabilirsin, Joe Longo. "
Miramos hacia el futuro, y el futuro puede que te incluya, Joe Longo. "
Dileğim, bu ülkeyi kalıcı ve huzurlu bir cennete dönüştürmek, ismi gibi değişmeden geleceğe uzanacak bir yere.
Deseo hacer de este país un remanso de paz que dure inalterable por siempre, tal como lo dice su nombre.
Geleceğe bakmalıyız ama yine de bu zirve gerçekten barış için yapılıyorsa o halde pek çok şeyi arkamızda bırakmalıyız.
Debemos mirar hacia el futuro pero sin embargo... Si esta cumbre ha de ser verdaderamente la paz, entoncés hay muchas cosas que debemos dejar ir...
Biz geleceğe bakıyoruz, evlat başka kimse bakmıyor.
Pensamos en el futuro, hijo, cosa que nadie más hace.
Geleceğe yatırım yapıyoruz.
Proveemos.
Bekle, bekle, bekle. Yerinde olsaydım, bir şey demeden önce geleceğe çok dikkatli bakardım.
Sí fuera tú, pensaría en un futuro realmente duro antes de que digas nada más.
Geleceğe gitmeye mecburuz.
Estamos obligados a viajar hacia el futuro.
İğrenç. Geleceğe bakış sahnesine geçmişe bakış koyamazsın, böyle...
Sí, no puedes tener un flashback con un flashforward dentro.
Geçmişe pişmanlık, geleceğe endişe duymak niye?
¿ Por qué lamentar el pasado y preocuparse por el futuro?
Sahiden herkesle birlikte yurt dışına çıktığıma inanamıyorum... indiğimizde geleceğe ya da geçmişe gideriz.
Me emociona mucho el ir al extranjero todas juntas. o viajar al futuro!
geleceğe gitmiş olur.
va a viajar al futuro.
Geleceğe mesaj gönderdik.
¡ Estamos enviando un email hacia el futuro!
Bizi parlak bir geleceğe götürebilirler ya da terkedilirler çünkü tüm fizikçilerin bildiği gibi test edilmeyen hiçbir şey gerçek olarak kabul edilmez.
Pueden conducirnos a un futuro mejor o pueden terminar descartadas porque, como todo físico sabe nada se vuelve real sin ser puesto a prueba.
Geleceğe bakın, Bay Wolcott.
Mire al futuro, Sr. Wolcott.
Kardeşim, bunun geleceğe bir yatırım olarak düşünelim.
Sis, esto es una inversión de futuro.
Juliette ile Romeo geleceğe umutla bakmakta sevgilerine güvenmektedirler.
Tienen fe en su futuro, en su unión. Jóvenes, felices y enamorados.
Sanırım, bir geleceğe sahip olmak için geçmişinle anlaşma yaparsın, değil mi?
Supongo que si quieres tener futuro, debes hacer las paces con tu pasado, ¿ no?
Herkes yaşamıyor. Sana sadece Adam'ın geleceğe düzeltilemez biçimde zarar vermesini önlemek için bilmen gerekeni söyleyeceğim.
No todo el mundo.
Geleceğe hoş geldin Helen.
Bienvenida al futuro, Helen.
Bu benim görevim... İnsanlık için geleceğe geçmeliyim.
Es mi deber... transmitirlo al futuro de la humanidad.
Bu iyi ama bir geleceğe sahip olduğumu sanmıyorum.
Eso suena lindo, pero no estoy seguro de tener uno.
Size kanlı bir geleceğe patlar ve kartların hepsini elinde tutmanı sağlar.
Podría costar una enorme fortuna. Y tú tienes todas las cartas.
BlueBell geçmişe saplanıp kalmamalı, Lemon artık geleceğe bakmalıyız.
Pero BlueBell no puede seguir viviendo en el pasado, Lemon También tenemos que mirar hacia el futuro, sabes.
Geçmişi bırakıp geleceğe odaklanmalı.
Es hora de dejar ir el pasado y enfocarse en lo que viene.
geleceğe bakarım.
- Desde entonces no me detuve.
Geleceğe.
Por el futuro.
geleceğim 238
gelecek misin 89
gelecek 246
geleceksin 36
gelecek hafta 86
gelecek misiniz 18
geleceğiz 22
gelecekte 47
gelecek mi 35
gelecek yıl 29
gelecek misin 89
gelecek 246
geleceksin 36
gelecek hafta 86
gelecek misiniz 18
geleceğiz 22
gelecekte 47
gelecek mi 35
gelecek yıl 29