Hepsi bu tradutor Espanhol
24,692 parallel translation
Gereken özeni gösteriyorlar işte. Hepsi bu. Özenli Almanlar.
Medidas de diligencia debida, nada más.
Ben sadece daha iyi olacağını söylemeliydim Ve sonra hepsi bu...
Solo debí haberte dicho que todo mejora y eso es todo, pero...
- Hepsi bu kadar mı? - Evet.
- ¿ Eso es todo?
Hepsi bu mu? Ehliyet ve ruhsatını görmeliyim.
Tengo que ver su licencia y registro.
Tek ihtiyacımız olan büyük bir yer, hepsi bu!
Sólo necesitamos un gran espacio
- Hepsi bu kadarsa, kovuldunuz.
Si es todo, puede retirarse.
Hepsi bu kadar mı?
Por supuesto. ¿ Es todo?
Ben... ben sadece... ellerim titriyor, hepsi bu.
Sólo... Mis manos tiemblan, eso es todo.
Hepsi bu.
- Es todo.
Hepsi bu. Hayvanlar gibi suçluyor ve tehdit ediyordun.
Fue ofensiva y amenazante, como un animal.
Evet, bir şeyler gerçekten bitmiş olabilir. Hepsi bu kadar, öyle değil mi?
Sí, algo que, de hecho, podría hacerse.
Sadece bana biraz daha zaman vermelisin, hepsi bu.
Solo tienes que darme más tiempo, eso es todo.
Hepsi bu.
Eso es todo.
Hepsi bu kadar da değil.
Y eso no es todo.
- Tavsiye için geldi, hepsi bu.
Vino a pedir consejo, eso es todo.
- Hepsi bu kadar.
- Esto es todo lo que tengo.
Hepsi bu kadar.
Eso es todo.
Ben... Sana yardım etmeye çalışıyordum, hepsi bu.
Que yo... sólo trataba de ayudar, eso es todo.
Çay coca yapraklarından yapıldı hepsi bu.
El té se elabora a partir de hojas de coca, eso es todo.
Pekala anladım Dominic, anladım, .. yalnızca yapabileceğinin en iyisini istiyorum hepsi bu tamam mı?
Entiendo Dominic, lo entiendo, pero ya sabes, hazlo lo mejor que puedas, es todo lo que estoy pidiendo.
Gurur duyacak bir şey yok efendim, dövüşmeyi seven bir adamım hepsi bu.
No es nada de lo que enorgullecerse, señor, soy solo un hombre que ama luchar.
7700 ile başlayan hatların hepsi bu iş için ayrıldı. Sizin ofisiniz de öyle.
Todas las llamadas que empiecen por 7700 han sido desviadas a esta zona.
Bazen aşırıya kaçınca işte, hepsi bu.
A veces, me excedo... esto es todo.
Bir defa yayınlandı, hepsi bu.
Se emitió una vez... eso es todo.
Bak, burada sorumluluk almayı kabul ediyorum. Ama sigortayla uğraşmam diyorsan, üstümden 20-30 kağıt ancak çıkar, hepsi bu.
Mira, estoy dispuesto a aceptar la responsabilidad, pero si no es a través del seguro, entonces puede que tenga 20 o 30 pavos encima... eso es todo.
Hepsi bu kadar mıydı?
¿ Eso es todo lo que puedes hacer?
Hayır, şaşırdım sadece. Hepsi bu.
Estoy sorprendido, eso es todo.
Hepsi bu kadar mı beyler?
¿ Eso es todo, señores?
Hepsi bu.
Eso es todo
Çünkü hepsi bu savaşa ortak olursa, belki savaş olmayabilir.
Porque si todos forman parte, puede que no haya contienda.
Hepsi bu. Kızmadım.
Eso es todo.
Hepsi bu.
Es todo.
Hepsi bu.
- Se acabó.
Hepsi bu.
Eso es todo. ¿ Y bien?
Hepsi bu değil.
Sí, Pero no se destruyo del todo.
- Hepsi bu değil.
Eso no es todo. - ¿ Qué?
- Benim tarzım değil pek, hepsi bu.
Ese no es mi estilo.
Hepsi kayıt işine girmek isterler bu yüzden işlerini çok iyi yaparak bizi kızdırmak istemezler.
Por el otro, los abogados de los artistas... que todos quieren ser ejecutivos... que no quieren molestarnos mucho con un trabajo excelente.
Hepsi bu.
Pero ¿ qué hay de anoche?
Hepsi aynıdır, bu konuda elden bir şey gelmez.
Todas son iguales, no se puede hacer nada al respecto.
bu adamların hepsi silahlı ve ceplerinde gaz bombaları var.
Y todos estos chicos tienen armas. Y bombas de gas lacrimógeno en sus bolsillos.
- Hepsi bu mu?
¿ Son todos?
- Hepsi bu mu olacaktı hanımefendi?
¿ Será eso todo, señora?
Hepsi bu mu?
¿ Eso es todo?
hepsi bu.
Es solo una iglesia. Eso es todo.
Neden bu kadınların hepsi 160 kilonun üzerinde?
¿ Por qué todas estas mujeres pesan más de 350 libras?
Peki hepsi ne için? Bunları bu kadar düşünmemelisin.
Bueno, no puedes pensar mucho en eso.
Ama bu günahların hepsi bir suçun parçası değil. Tıpkı Bay Wormald'ınkiler gibi.
Pero esos pecados no siempre son todos de índole criminal, y tampoco lo son los del Sr. Wormald, ¿ vale?
Bu elektrik yüzünden hepsi!
Es esta maldita electricidad.
- Geri kalanların hepsi mi bu?
- ¿ Esas son las demás?
Tüm bu şeyler. Porselen, kitaplar. Hepsi çok kırılgan.
Todas estas cosas, porcelana, libros todo tan condenadamente frágil.