English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ N ] / Nasıl anladınız

Nasıl anladınız tradutor Espanhol

281 parallel translation
- Peki ya asil soydan gelmesi, onu nasıl anladınız?
- Y la sangre real, ¿ cómo lo supo?
Dedim ki : bu olayda bizim bakışımızın ne yönde olduğunu nasıl anladınız?
Dije que dada la situación ¿ Cómo cree que la vemos?
- Bunu nasıl anladınız, Doktor?
¿ Cómo sabe eso, doctor?
Benim olduğunu nasıl anladınız?
¿ Cómo supo que era mía?
Dünden beri aç olduğumu nasıl anladınız?
Cómo supo que no he comido desde ayer?
Onun düşman olduğunu nasıl anladınız?
No entiendo cómo puede saber que se trata del enemigo.
- Nasıl anladınız?
- ¿ Cómo lo supo?
Nasıl anladınız?
¿ Cómo sabía usted?
- Nasıl anladınız?
- ¿ Cómo lo sabe?
- Seni bekliyordum, biliyorsun. - Bunu nasıl anladınız?
Te he estado esperando.
Yani, şimdi... nasıl anladınız efendim?
Bueno... Bien, cómo se enteró, señor?
Kocanız M - Üzgünüm, McTarry'nin öldüğünü nasıl anladınız?
¿ Cómo supo que su marido M - perdón, McTarry - estaba muerto?
Onun suçlu olduğunu nasıl anladınız?
Su plan era perfecto.
Hımmm? O inci tanesinin orada olduğunu nasıl anladınız?
¿ Cómo supo que esa cuenta estaba ahí?
Nasıl anladınız?
¿ Cómo lo sabe?
Benim bu masayı sevdiğimi nasıl anladınız?
¿ Cómo sabía que yo deseaba esta mesa?
Nasıl anladınız?
Es agradable que diga eso.
Nasıl anladınız?
Cómo lo sabe?
Affınıza sığınarak Bakanım, madem anlaşılmaz bir rapordu sizin söylediklerinizin tersini söylediğini nasıl anladınız?
¿ Cómo sabe que dice lo contrario si es ininteligible?
Böyle bir şeyin olduğunu nasıl anladınız?
Y, ¿ cómo es que usted estaba allí después?
- Nasıl anladınız?
- ¿ Cómo lo adivinaste?
Peder Stellini'nin artık bu küçük bedende olmadığını nasıl anladınız?
¿ Cómo supieron que el padre Stellini ya no habitaba este diminuto cuerpo?
Evet. Nasıl anladınız?
Así es. ¿ Cómo Io sabe?
Nasıl anladınız?
¿ Cómo se han enterado?
- Cohen olduğunu nasıl anladınız?
- ¿ Cómo sabes que fue Cohen?
- Nasıl anladınız?
- ¿ Qué hizo usted?
Kayıp olduğunu nasıl anladınız?
¿ Cuándo notaron que faltaba?
İşte benim broşum, ama nasıl anladınız?
Es mi pasador. ¿ Cómo lo supo?
Polonyalı olduğumu nasıl anladınız?
¿ Cómo pudiste decir que soy polaco?
- Burada olduğumu nasıl anladınız?
¿ Cómo supiste que estaba aquí?
Bunu nasıl anladınız?
¿ Cómo lo has descubierto?
Nasıl anladınız?
¿ En qué metí la pata?
Nasıl söyleyebilirim ki? Sanırım ne demek istediğimi anladınız.
En fin, ya saben lo que quiero decir...
- Ama nasıl anladınız?
- ¿ Cómo lo hace?
Bunun nasıl büyük bir manzara olduğunu anladığınızı sanmıyorum.
No creo que se den cuenta cuán linda vista es.
Buraya gelen insanların hayvanlara nasıl baktığı hakkında bir film çekiyoruz. Anladınız mı?
Nosotros hacemos esta película... sobre como los animales ven a las personas. ¿ Lo cogen?
Sizin bu arabayı yanlışlıkla tarifeli bir sefer sandığınızı nasıl anladım.
Es natural que se haya equivocado. Creía que ésta era la diligencia.
O olduğunu nasıl anladınız?
Sus pies no tocaban el suelo.
Size nasıl yardımı dokunabileceğini anladınız mı Bayan Groza?
¿ Ve su utilidad, Sra. Groza?
Ancak nasıl biri olduğunu görünce, neden evden koşarak çıkıp dışarıdan ona telefon etmeye çalıştığınızı anladım.
Cuando la vi se me ocurrió por qué tenía tanta prisa usted por salir de la casa y llegar a otro teléfono.
- Yanlız olduğumu nasıl anladın?
¿ Como sabía que estaría sola?
Burası piliç. Mesajınızı anladım. Benimki nasıl?
Habla su Pollito, captamos su llamada ¿ me oyen bien?
Büyük Kanyon'dan daha derin ve aynı derecede muhteşem olan Taurus Litterol vadisinin ortasında öylece dikilmenin ve daha önce görmediğiniz kadar aydınlık bir güneş ve kapkaranlık bir gökyüzü eşliğinde,... ışıl ışıl parlayan bu yeri görmenin ve ardından o kara gökyüzüne kafanızı çevirip, ... Dünya denen bu parlak mı parlak mavi bilyeye bakmanın nasıl olacağını öngörmenin olanağı olmadığını anladım.
y ver esto con brillantez el paisaje iluminado... con un sol brillante que cualquier persona sentido antes, con un cielo más oscuro que lo negro, y luego para rematar la escena entera apagado, en este cielo más oscuro que lo negro... era un hermoso, brillantemente iluminada... mármol azul que llamamos la tierra..
Ve bu evde yalnız olmanın ve hayatımın sensiz olmasının nasıl bir şey olduğunu anladım.
Y supe cómo me sentiría sola en esta casa, cómo sería si no estuvieras en mi vida.
İyi bir kavunu nasıl anlarsınız, işte öyle anladım.
Lo supe de la manera en que sabes que un melón está dulce.
Sorunlarımızın nasıl çözüleceğini anladın mı?
Ves cómo se resuelven nuestros problemas?
Oğullarımızın başka kültürlerini öğrendiklerinde ve diğerlerinin ekonomilerini, iş davranışlarını, pazarlıklarını nasıl yürüttüklerini anladıklarında elde edecekleri avantajları göz önünde bulundurun.
Piense en las ventajas que tendrá su hijo cuando haya aprendido sobre otras culturas cómo otros dirigen sus economías, comercian, negocian.
Nasıl olursa olsun Doktor, buradan birlikte çıkacağız. Anladın mı?
Sea como sea, doctor, saldremos de aquí juntos. ¿ Entendido?
Bana göre t-shirtleri yoktu ama nasıl olacağımı anladınız.
No tenían camisa de mi talla, pero os hacéis una idea.
Söyle, çocuğun nerede olduğunu... nasıl soracağımızı öğrensin. Anladın mı?
Que averigüe cómo se pregunta dónde está el niño perdido. ¿ Entendiste?
Tam da benim önümde? Bizim birlikte olmadığımızı nasıl anladın?
Delante de mí, ¿ cómo sabe que no estamos juntos?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]