Yalnız tradutor Espanhol
68,905 parallel translation
- Yalnız şey bulmam lazım...
- Solo debo encontrar... - Hay una botella de agua vacía.
Hakkını vereyim yalnız.
Tengo que reconocerlo.
Şunu anlamanı istiyorum yalnız biz canavar değiliz.
Solo quiero que entiendas... no somos monstruos.
Yastığın hipoalerjenik olmadığını eklemem gerek yalnız.
Para que estés enterada, la almohada no es hipoalergénica.
Onlar dışarıdayken seni yalnız bırakamam.
Están allá afuera, así que estaré ahí contigo.
- Yalnız bir hayat gibi geliyor.
Suena un tanto solitario.
Sizi biraz yalnız bırakayım en iyisi.
Parece que necesitáis algo de privacidad.
Galiba biraz yalnız kalmaya ihtiyacı var.
Creo que necesita un momento.
Yoksa yalnız başına becereceğini mi sanıyorsun?
¿ O crees que podríamos hacerlo solos los dos?
Yalnız sanal.
Pero en Internet.
Adam, kitaplarla dolu bir odada yalnız, kendi kendine konuşuyor.
Un hombre, solo, en una habitación llena de libros, hablando consigo mismo.
Hayır, şu an yalnız olmak istiyorum.
No, ahora mismo quiero estar solo.
Şimdi tepenin üstünde yalnız olmanın nedenini anlamaya çalışmak, böyle hissettiriyor.
Esto es lo que se siente al estar solo en la cima del mundo, intentando averiguar por qué.
İnsan şeklinde robotu anlatıyordu. Efendisi öldü ve evreni iki milyon yıl yalnız gezdi.
Y era sobre ese androide, se podría decir, que... muere su amo y vaga solo por el universo durante dos millones de años.
Kurtardıklarımızı da yalnızca kazara kurtardık.
Los que salvamos, solo fue por accidente.
Seyirci olmak yani ne biçim insanlarız ki biz yalnızca yardım ettiğimiz...
Siendo meros espectadores... ¿ Qué clase de gente somos que solo ayudamos...?
Protomolekül evrende yalnız olmadığımızın kanıtı.
La protomolécula es evidencia de que no estamos solos en el universo.
Yalnız yiyor, sahile yalnız gidiyor.
Come solo, pasea solo por la playa.
Evet, yalnız gerçek adı bu değil.
Sí, solo que ese no es su nombre.
Bombacı yalnız mıydı? Ya da direkt İslam Devleti'ne bağlı mıydı? Henüz kesin olarak belirlemiş değiliz.
Todavía no tenemos un resultado definitivo sobre si el terrorista trabajaba solo o si tenía vínculos directos con Estado Islámico.
Hayatında kaç defa Amerika'nın gelecek başkanıyla bir arabada yalnız kalacaksın?
¿ Cuántas veces en la vida va a estar a solas con la próxima presidenta de EE. UU.?
Ve yalnız da değilim.
Y no estoy solo.
Yalnız değilim.
No estoy solo.
- Yalnız.
- A solas.
Seni onla yalnız bırakmamalıydım.
No debería haberte dejado aquí solo con ella.
Bunu yalnız mı yapmak istersin yoksa..
¿ Quiere hacerlo solo o...?
Yalnız.
Solo.
Rob, yalnız kalabilir miyiz?
Rob, ¿ podrías dejarnos solos?
Yalnız olduğumuz için seviştik.
Follamos porque estábamos solos.
Aynen. Köle pazarına yalnız gireceksiniz.
Entrarán al mercado de esclavos solos.
- Yalnız barışla toparlanabilirsiniz.
Solo con paz se puede construir.
- İnsan yalnız barışla gelişir.
- Solo con paz la gente crece.
Ama, çoğumuzu almadılar. Yalnız değilsin, güven bana.
Amigo, la mayoría no fuimos elegidos.
Burada yalnız mısın?
¿ Estás tú sola aquí?
Bu ibneler beni yalnız olarak davet etti. yani kendi başımın çaresine bakabilirim.
Esos idiotas me invitaron personalmente, así que puedo apresarlos por mi cuenta.
- Laurie, ben Kevin. Yalnız mısın?
- Laurie, soy Kevin. ¿ Estás sola?
Yalnız mısın?
¿ Estás sola?
Beni yalnız bırak.
Necesito que me dejes en paz.
Burada yalnız mısın?
¿ Viniste solo?
Artık yalnız değilsin.
Bueno, ya no estás solo.
Yalnız bir koşulla.
Con una condición.
Kapıyı sadece yalnız olarak sen kilitleyebilirsin şayet bir ikizin yoksa ki bu da zaten saçma olurdu.
Solo usted puede abrir la puerta a menos que tenga un gemelo, pero eso sería ridículo.
Beyler bizi Başkanla yalnız bırakır mısınız?
Caballeros, ¿ nos dejan a solas?
- Bizi yalnız bırak. - Efendim, bu benim görevim.
Salga de la sala.
Bizi yalnız bırak.
- Este es mi puesto. - Sal de la maldita sala.
Beni yalnız bırakmasını.
Que me deje en paz.
- Ne? Seni yalnız bırakmasını söyleyemem.
No puedo hacer que te deje en paz.
Yalnız kalmak istiyorum.
Me gustaría estar a solas.
- Yalnız mı?
¿ Solitario?
Yalnız gel.
Ven solo.
Yalnız başına.
Solos.
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız değilsin 86
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnızız 36
yalnız değilsin 86