Yalnız olarak tradutor Espanhol
667 parallel translation
Sizinle yalnız olarak konuşmak istiyorum.
Quisiera hablar con Vd. a solas.
Ona yalnız olarak bu kadar önemli ne söylemek istediniz?
¿ Qué quería decirle a solas tan importante?
Nil'in kalbinde yalnız olarak, başladım, yaşadım ve bitirdim.
Empecé esta vida tal y como la termino : Solo, avanzando entre el rumor del Nilo en un barquito de cañas embreadas y atadas con nudos de pajarero.
Büyük Britanya kalmaya karar verdi. Gerekirse yalnız olarak.
Gran Bretaña ha decidido quedarse.
Bu yüzden ben güzel bir kadının kollarında sen ise odanda yalnız olarak geçiriyorsun.
Es por eso que yo duermo en los brazos de una preciosa mujer... y tu pasas solo las tardes en tu camastro.
- Tabiki, yalnız olarak...
- Claro que...
Yalnız bir anne olarak toplum tarafından dışlanmaktansa...
En lugar de ser aislada por ser una madre soltera...
Pranga kamplarımız, yalnızca fiziksel olarak değil ahlaki olarak da mahkumların yararınadır.
Nuestros trabajos forzados son beneficiosos para los presos no sólo física, sino además moralmente.
.boş bir yokluk denizinde dönüp duran, .. bu yalnız, çilekeş küçük gezegene bakıyor olarak hayal edin.
... mirando abajo a este solitario, atormentado pequeño planeta girando a través de un vacío mar de nada.
Sizler de benim korumalarım olarak geliyorsunuz, opera binasına kadar, ama ben içeri yalnız gireceğim.
Vendrán todos, como guardia de honor, hasta el teatro, pero entraré solo.
Yalnız o a la carte olarak servis edilir.
- Sí, señor. Es a la carta. De acuerdo, de acuerdo.
burada yalnız yaşayamayacağımı biliyordum. Bunu kesin olarak biliyordum.
Sabía que no podía vivir aquí sola.
Yalnız gittiğim yer evim değil hayatım boyunca evim olarak gördüğüm tek yerdi.
Me marchaba sola, pero no a casa, sino al único lugar que para mí tenía importancia.
Bıkmış, yorgun ve yalnız olan da intiharı çözüm olarak görür.
Mientras que los cansados e indiferentes pueden suicidarse.
Yalnız kendine saygı duyan insanlar, özgürce, tam olarak aşık olabilirler.
Sólo la gente que se respeta a sí misma puede amar libremente.
Beni bir insan olarak beğenmiyorsanız sizi yalnız bırakacağım.
Si de veras le desagrado como persona, la dejaré en paz.
Ebeveynleri olarak çocuğun yalnız kalmaması..... için, annesi ile evlenmeme... nokta.
Con mujeres que resulten madres de hijos considerados... Quita "considerados". De hijos declarados naturales de madre núbil, punto.
Seni hep yalnız adam olarak düşünmüştüm.
Yo siempre pensé que estaba solo.
Geçici olarak yalnız olduğunuz için, en azından refahınızla ilgilenebilirim.
Ya que ahora está sola, lo menos que puedo hacer es procurar su bienestar.
'Yalnız'Rhodes, General Haynesworth ile tam olarak ne konuşacak acaba?
¿ De qué le hablará Solitario Rhodes al general Haynesworth?
Senatör, yarın gece bir randevunuz olduğu doğru değil mi? General Haynesworth'un özel gösterim odasında'Yalnız'Rhodes ile'Madison Bulvarı İstişaresi'olarak bilinen bir toplantı?
Senador, ¿ no es cierto que mañana tiene una cita para el "Entrenamiento de Avenida Madison", por Solitario Rhodes en la sala privada del general Haynesworth?
'Yalnız', üvey baban olarak beni dinlemeni istiyorum.
Solitario. Como tu padre adoptivo...
Dahi bilim adamı. Yalnız yaşıyor. Tuhaf biri olarak görülüyor. "
"Walgate, brillante científico, vive recluido, un poco excéntrico"
- Sende orada yalnız oturmayacak mısın? - Yoo, bir çift olarak.
Estoy yo primero para hablar con el sargento.
Bense sıradan hatalar olarak görüyorum. Hoşuma gitmiyor ama hasta, yalnız ve umutsuzca sana ihtiyaç duyan bir kadın için üzülmeme de engel olmuyorlar.
Para mí son defectos comunes, no me gustan pero eso no impide que sienta lástima por una mujer enferma y solitaria que necesita ayuda desesperadamente.
Yalnızca atış yaptığımız zaman yasal olarak yapmış olacağız.
Salvo que al echar un polvo, será dentro de la legalidad.
Bugünden itibaren dokuz gün içinde yanına hiçbir silahlı birlik almadan, yalnız olarak krallığı terketmesine karar verilmiştir.
Todas sus propiedades, bienes, tierras y privilegios quedan confiscados por la corona.
O tam olarak kaçmadı, O bizi yalnız başına bıraktı.
- No solo huyó, desertó.
Biz üzerine emanet olarak,.... birşeyler koymak istiyoruz,... ve şimdi, sonuç olarak yalnızım.
Nos dieron la responsabilidad, confiaron en nosotros. Ahora todo depende de mí sola.
Tek istediğim özgür bir adam olarak yaşamak....... ve kızımla torunumla yalnız olmak..
Todo lo que pido es vivir como un hombre libre y estar solo con mi hija y mi nieta.
Tanrımız henüz maaşla değil de, ödül olarak yalnızca onun şerefiyle mutlu olacak bir Arileştirici bulamadı. İşte sorun da bu.
El problema es que nuestro amado Señor aún no ha encontrado un arianizador que se conforme con el honor como recompensa.
Dünya, dostu olanlar ve zavallı Tuco gibi yalnız olanlar olarak ikiye bölünmüş.
El mundo està dividido en dos partes... aquellos que tienen amigos y aquellos que estàn solos como el pobre Tuco.
Eğer sen, Allah'ının bir kulu olarak, beni yok etmek için 100,000 savaşçıyla, Allah'ımın yalnız bir kulu olarak,
Si usted, como siervo de su dios, debe utilizar 100.000 guerreros para eliminarme a mí, único siervo de mi dios,
Gücümüz yalnız son çare olarak kullanılır.
La Flota Estelar solo la emplea en casos extremos.
Ben sadece düşünüyordum da, buradan yalnız bir adam olarak ayrılmak çok kötü olacak ve belki sinenizden dışarı atacak birkaç şeyiniz varsa sizin için daha iyi olacak.
Sólo pensaba que será un hombre sumamente solitario a partir de ahora y para siempre y quizá se sienta mejor si se desahoga diciendo cosas.
Bayan Morane benden tam olarak gelmemi istemedi ama sizi küçükle yalnız bıraktığı için endişe ettiğini hissettim.
La señora Morane en verdad no me pidió venir, pero parecía preocupada... por dejarle solo con el niño. Podría cocinarle algo...
Yalnız bir adam olarak o büyüklükte bir aileyi bir arada tutamadım.
Pues, un hombre solo- - No he podido mantener a una familia así de grande unida.
Bir hastanede yalnız, kimsesiz olarak hayata veda etti.
Acabó su vida en una cama de hospital, abandonado, olvidado por todos.
Suikâstçi olarak peşimde olduğunu duydum "Yalnız Kurt ve Yavrusu".
Había escuchado que iba detrás de mí el asesino "Lobo solitario y su cachorro".
Bilinmeyen ikiliye "Yalnız Kurt ve Yavrusu" deniliyormuş ve sûikastçi olarak kiralık çalışıyorlarmış veya böyle bir şeydi.
Dijeron que fue el "lobo solitario y su hijo", un asesino que mata por dinero.
"Buri-Buri" esnasında bir derebeyi komutanı çocuklu yalnız bir kurdun suikastçı olarak etrafta gezdiği dedikoduları hatırıma geldi.
Durante el "Buri-Buri" me pareció oír que rumoreabas algo : El Kaishakunin del Shogun vaga como un asesino, el lobo solitario y su hijo.
Cumhuriyetimizin başkanı olarak yüksek bir göreve sahibim. Doğruyu savunmak kurumlarımızı savunmak adaleti ve yasaları savunmak. Yalnızca yasalar çerçevesinde hareket edebilir ve cezalandırabiliriz.
Como Presidente de la República, tengo el deber supremo... de defender el derecho, de defender las instituciones, de defender la justicia legítima, que es la única que puede juzgar... y condenar.
Yalnızca birkaç yıl veya ay içerisinde tam olarak dünyaya adapte olmuş yaratıkların neslini oluşturmuş olacağız.
Es una cuestión de años, puede que sólo de meses el que podamos producir una generación de criaturas nuevas y mucho más adaptadas.
Ve daha sonra bu kesitleri durdurup, zaman makinesi olarak kullanacağız... sonra geri sarıp Clifford Irving'in yalnızca... başkalarının sahtekarlıklarıyla ilgilenen bir araştırmacı... olduğu günlere geri geleceğiz.
Ahora debemos detener estas moviolas, usarlas como máquinas del tiempo, enrollar y volver a los días en que Clifford Irving, hasta donde todos sabían, era sólo el investigador de los fraudes de alguien más.
Bombaların birinin başında yalnız ve izole edilmiş olarak pozisyon alacak.
Bajará solo hasta una de las bombas... y quedará aislado.
Kocası onu yalnız bıraktığı için, ender olarak mutlu ya da keyifliydi.
Y abandonada por su marido, raramente estaba alegre o de buen humor.
Ama eğer bana bir kadın olarak, yalnız olmak nasıldır anlatmazsan, delireceğim.
Me voy a volver loco si no me dices qué se siente estando sola, como mujer.
ben ve temsil ettiğim 1,673 kişi, ve bu dilekçede isimleri bulunanlar, geleceklerini, yaşlılar ve çocukların hesap defterinde yalnız numara olarak gören ve sizin gibi sanayicilerin emrinde olan bürokratlar tarafından, belirlenmesine müsaade etmeyecekler.
Yo y las 1.673 personas que represento, y cuyos nombres figuran en esta petición, no permitirán que su futuro sea decidido por burócratas a disposición de industriales como usted, para quienes los ancianos y los niños son sólo números.
Yalnız genel olarak. Bu kazanma sezonumuz mu?
En general. ¿ Diría que tenemos una buena temporada?
Sadece kendini biraz yalnız biraz çaresiz hissetmek zorundasın. İşte o zaman Bernadette'i güzel bir isim olarak görebilirsin. - Evet, bu mümkün.
Solo tendrías que sentirte un poco solitario... un poco abandonado... y podría parecerte que Bernadette es un bonito nombre.
Genel olarak bir sorunum yok. Yalnız fazla güçlü görünüyor.
Me cae bien, pero a veces se pasa un poco.
olarak bilinir 22
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnız yaşıyorum 22
yalnızdım 64
yalnız mısınız 41
yalnızsın 42