English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turco → Espanhol / [ Y ] / Yanlış mıyım

Yanlış mıyım tradutor Espanhol

2,989 parallel translation
Çok sertti ama, yanlış mıyım? Geri gelin.
Fue demasiado fuerte, ¿ verdad?
Rakibim olmadığına eminim. Yanlış mıyım?
Estoy casi seguro que no tengo oponentes, ¿ verdad?
Yanlış mıyım, Tom?
¿ Me equivoco, Tom?
Bu bölüm nasıl uyum sağladığım hakkında bilgi almak istediğin bölüm, yanlış mıyım?
Esta es la parte en la que me preguntas cómo me estoy adaptando.
Diğer yandan burada bu olay çok sık oluyor, yanlış mıyım?
Pero eso tienden a ocurrir aquí, ¿ no?
Kendinizi bir savaşa hazırlamış gibi görünüyorsunuz, yanlış mıyım? - Merhaba.
Bueno, parece que se están preparando para una batalla, ¿ no?
İkiniz tüm gün birliktesiniz, yanlış mıyım?
Vosotros dos pasais mucho tiempo juntos, ¿ verdad?
Yanlış mıyım?
¿ Estoy equivocado?
Bu hafta burada birçok şey yaptık, yanlış mıyım?
En solamente esta semana hemos logrado hacer mucho.
Tamam, ama fark ettim de baştan aşağı yanlış kıyafet giymişim. Ve sanırım ocağın altını açık unuttum. Onu sevecekler, değil mi?
Y creo que me dejé la estufa encendida.
Yanlış numarayı çevirmiş olmalıyım.
Debo haber marcado un número equivocado.
Onu oyuna getirerek yanlış yaptığını düşünme yoksa gene tokatlarım seni çünkü aileler böyle yapar.
Y para de actuar como si engañarla estuviese mal o te daré un guantazo otra vez, porque así es como educo.
Asansörde yanlış kata basmış olmalıyım.
Debo haber apretado el botón equivocado del ascensor.
Yanlış bir şeye basarsan, ya koca bir kaya dönerek buraya gelir, ya da tavandan büyük çiviler çıkar, devamında da, yüz yıl sonra şaka olsun diye bir herifi korkutması gereken ebedi çığlık içine kilitlenmiş bir iskelet olacağım.
Tocas donde no debes, y cae una roca gigante... o salen lanzas del techo, y lo siguiente que sé, es que soy un esqueleto con cara de grito, que asustará a alguien 100 años después.
Burada, rüyalarımızın alanında mevcut toplumumuzun ötesinde bir boyuta etkin bir şekilde işaret eden doğru rüyalar ve yalnızca idealize edilmiş tüketimci refleksler,... toplumumuzun ayna imgeleri olan yanlış rüyalar arasına ayrım çizgisi çekmeliyiz.
Debemos dibujar una línea para distinguir, en el interior del ámbito de nuestros sueños, entre los sueños correctos, que apuntan hacia una dimensión efectivamente más allá de nuestra sociedad actual, y los sueños equivocados, que sólo son un reflejo idealizado del consumismo, el espejo de nuestra sociedad.
Bütün gerçekleri çarpıtmaya çalışacak. Yanlış bir şey yapmışım gibi görünmeme neden olacaklar.
Quiero decir que intentarán tergiversar todos los hechos y hacer que parezca que hice algo malo.
- Korkarım yanlış gönderilmiş.
- Se extravió y ahora llegó, me temo.
Bundan söz ediyor olmamın tek nedeni söz konusun hanımın beni görmezden gelmesinden ötürü acaba yanlış bir şeyler mi yaptım diye düşünüyor olmamdır.
El motivo por lo que lo mencioné, la mujer quien con lo tuve ha estado como evitándome últimamente y me puse a pensar ¿ tal vez hice algo mal?
Olur da Russell Edgington'ı sessiz sedasız halledemezsek çıkıp da televizyonlarda çocukları yiyeceğine dair tehditler savurursa kalabalığı nasıl idare edeceğini bilen dost canlısı, güvenilir, halka karışma yanlısı bir vampire ihtiyaç duyacağım demektir.
Si, por la razón que sea, nuestros fuentes son incapaces de traer a Russell Edgington silenciosamente y termina en TV amenazando con comer niños necesitaré un amigable y confiable vampiro sin conciencia que sepa cómo manejar una multitud.
- Beni yanlış anlamışsın. Seninle sırf kıyılarıma ulaşma şansı çok az olan bir gemi gönderesin diye eve dönüş umutlarımız pahasına işbirliğine girmedim ben.
No me uní a usted al gran coste de cualquier esperanza que tuviese de volver alguna vez a casa para que usted pudiese enviarme un barco con pocas opciones de llegar nunca a mi costa.
Alcatraz hakkında kitap yazdım ve içindeki hemen hemen her şey yanlış.
Escribí un libro sobre Alcatraz, y eso estaba bastante, completamente equivocado.
Ben sadece mücevherlere değer biçiyordum. Ama yanlış insanlara bulaşmışım. Tek istediğim çaldıklarınızdan bir iki küçük şeyi eritmeden önce bana geri vermeniz.
Yo solo soy un tasador desempleado que se juntó con la gente equivocada, y la verdad, lo único que necesito, es que me devolváis dos cositas que habéis robado, antes de que fundáis el resto.
Nerede yanlış yaptığımı ve bunu nasıl düzelteceğim konusunda yardım isterdim.
Y... te pediría... ayuda para resolver cómo solucionarlo, qué es lo que fue mal.
Bir de Yönetmen bey benimki gereksiz telaş belki umarım yanlış anlamazsınız ama esasında ofis ilişkilerine karşı biriyim.
Y tal vez me estoy preocupando por nada... - pero déjeme decir esto. - Sí, señora.
Evin hanımını mı arıyorsun? Yanlış adrese gelmiş olmalıyım.
¿ Estás buscando a la dueña de la casa? Quizás tenga la dirección equivocada.
Gidip getireyim, sen de Floyd, ben yokken matematikteki hünerini şu "sudoku" da nerede yanlış yaptığımı bulmak için kullansan dünyanın sonu gelmez ya.
Iré por ella, y Floyd, mientras no estoy, no sería el fin del mundo si usas tus habilidades matemáticas para averiguar en dónde diablos estoy mal en ese sudoku.
İki tane ışık ölçeri düşürdüm. Yanlış lensi taktım. Bir de çerçevelerini patlattım.
Se me cayeron dos fotómetros, cambié el objetivo equivocado y rompí su soporte.
Bana yapmış olduğun her yanlışını af ediyorum... ve senden sana karşı yaptığım her yanlış için... beni af etmeni istiyorum.
Te perdono por cualquier equivocación que hayas cometido conmigo... y te pido que me perdones por todo lo malo que - yo te haya hecho a ti.
- Barış yanlısıyım.
Soy una pacifista.
Biliyorum, farkındayım. Çok yanlış ve saçma bir reaksiyondu.
Lo sé, lo sé, pero fue una reacción estúpida y tonta.
Yanlış bilmiyorsam sana bir şoför lazım. Sam müsait olmayacağı için de...
La última vez que revisé, necesitabas un conductor para este trabajo, y ya que Sam no puede hacerlo...
O halde söylediği kelimeyi yanlış anlamış olmalıyım.
Bueno, debo haber entendido mal lo que ella dijo, entonces.
Dalga mı geçiyorsun? - Hayır, Fransızdı. Fransız dostum ve şu yanaktan öpme şeyini yapmaya çalışıyorduk ve yanlış tarafa çevirdim, ve yanlışlıkla dudak tarafına değdim.
- No, era un... un tipo francés, y estábamos haciendo el beso de las dos mejillas, y me di vuelta de la otra manera, y nos besamos.
'İki haftadır Broadmarsh'tayım...'... ve her gün, yanlış sınava hazırlanıp...'... ve sonra uyanıp...'... patronunu öldürmekten haksız yere hapse atılmış şekilde...'... kendini bulduğun bir kabus gibi.
He estado en Broadmarsh por dos semanas ya y cada día es como una de esas pesadillas donde te das cuenta de que has estado repasando para el examen equivocado y luego te despiertas y te encuentras injustamente apresada por asesinar a tu jefe.
Mike da yanlış zamanda yanlış yerdeymiş, anasını satayım.
Y Mike simplemente estaba en el maldito lugar equivocado... -... en el maldito momento equivocado.
Sürekli yanlış yaptığımı düşündüm. Odaklanamadım.
Y como si hubiese siempre algo en el fondo de mi cabeza diciendo como
Bazı şeyleri yanlış yorumlamış olmalıyım.
Creo que he podido malinterpretar alguna cosa.
Kürsüden atıldım hanımefendi, ve ben yanlış bir şey yapmadım.
He sido apartado de la magistratura, señora, y no he hecho nada malo.
Bugün de haber vermeden çıkageldin. Tüm bu zaman boyunca beni tartıyormuşsun gibi bir hisse kapıldım. Sanki bir şeyleri yanlış yapıyorum.
Y hoy, te presentas sin avisar... entonces siento que me estás evaluando todo el tiempo... como si estuviera haciendo algo malo... y cuando te abres te cierras de golpe.
Galiba kendimi biraz yanlış tanıttım.
Quizá yo tergiversé un poco mi perfil y personalidad.
- Şey, yanlış çevirmiş olmalıyım.
Debo haberla llamado por error.
Sanırım bir yanlış anlaşılma oldu ve Gray buluşmayı iptal etmek zorunda.
Sabes, creo que ha habido un malentendido, y Gray va a tener que cancelarlo.
Yanlış anlamış olmalıyım.
Debo haber escuchado mal.
Gazetelere benimle ilgili yalan yanlış haberleri gönderen Boo Sung Grubun ve benim adımı kirleten kişi sensin.
Envió a los periodistas una información falsa sobre mí... y ensució el nombre del Grupo Boosung y el mío.
Bununla ilgili yanlış yoldan gittim ve özür dilerim Tessa ama paranın sana yaptığı şeyden hoşlanmadım ve... Evde daha çok ailecek vakit geçirelim istiyorum.
Yo-yo-yo me lo tomé como no debía, y lo siento, Tessa, pero no me gustaba lo que te estaba haciendo ese dinero, y... y quiero que tengamos más tiempo en familia en casa.
Tamam, üzerine gelerek büyük bir aptallık ettim çok fena bir yanlış yaptım ve bunun için çok özür dilerim.
Vale, y fui una idiota por presionarte, he cometido un error terrible, y lo siento mucho, mucho.
Sen, Victor ve Breitler'le ilk konuştuğumuzda Castro'nun yanlış bir şey yapmadığı konusunda diğerlerinin yalan söylediğini anlamıştım ama sen doğruyu söylüyor gibiydin.
Lo noté cuando hablaste la primera vez, tú, Victor y Breitler dijeron que Castro no había hecho nada malo y que podía notar que los otros dos estaban mintiendo pero tú parecías estar diciendo la verdad.
"Sevgili Amanda... " Bundan sonraki sayfalarda... "... yanlış yere mahkumiyetim ve seninle ayrılığımızla " sonuçlanan acımasız ihaneti yazmaya çalıştım.
" Mi querida Amanda... en las páginas siguientes, he intentado reconstruir la traición despiadada que provocó mi falso encarcelamiento y nuestra insoportable separación.
Çok heyecanlıyım, ama yanlış.
Estoy muy emocionado, pero está mal.
Eğer kız kardeşimiz hakkında yalan yanlış dedikodu çıkarırsan dükkanını başına yıkarım!
Si vas esparciendo rumores falsos sobre mi hermana te ataré en tu tienda.
Size evlilik ve aile ile ilgili birkaç soru soracağım. Yanlış cevap diye bir şey yok.
Les haré un par de preguntas sobre el matrimonio y la familia y no hay respuestas equivocadas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]