Yapmam tradutor Espanhol
53,608 parallel translation
Elimi sıktı ve bunu aylarca yapmamıştı.
Me apretó la mano y no había hecho eso en meses.
Ancak sunduğu tüm tehlikeler için, Tüm suçları için... Yapılmadığı tek şey, onunla senin arasında seçim yapmamı sağlamaktır.
Pero a pesar de todos los peligros que representa, a pesar de todos sus agravios... lo único que jamás ha hecho ha sido obligarme a elegir entre él y tú.
Onunla aranızda görevine son vereceğine ve ailenin yanına dönebileceğine dair bir anlaşma yapmamış mıydınız?
¿ No había un acuerdo entre ustedes, de que sería liberada de sus obligaciones y que regresaría con su familia...?
Ama kendimizi ispatlamamız için, bir de onun daha az risk aldığını göstermemiz için bir şey yapmamız gerek.
Pero hay una prueba final para demostrar nuestra valía y para mitigar los riesgos por su parte.
Son sahibi hiç dans etmemiş, içki içmemiş, kulüpte yapılan hiçbir şeyi yapmamış.
El dueño anterior jamás bailó, jamás bebió, jamás participó en lo que la gente hace en una disco.
Ben yapmam. Ben... Yapmamalıyım.
A mí no, yo... no debo.
Ne yapmamı istiyorsun?
¿ Qué quieres que haga?
- Hazır olmadan önce bunu yapmam gerekiyormuş.
- Tenía que hacer esto para estar listo.
Elbette yapmam.
Claro que no.
Ben... Benim yapmam gereken şeyler var.
Tengo... algunas cosas que hacer.
Tek yapmamız gereken, seni o adamlarla aynı odaya sokmak, böylece onlar da görecekler.
Solo tenemos que ponerte en una sala con ellos, y ellos también lo verán.
Kocamın geri çekilmesi için baskı yapmamı mı istiyorsun?
Quieres que presione a mi marido para que retroceda.
Şirkette büyük değişiklikler yapmamız gerek ve çok zamanımız yok.
Tenemos que hacerle grandes cambios a la compañía. Tenemos que hacerlo rápido.
Ne yapmam gerektiğini biliyorum.
Sé lo que tengo que hacer.
Tamam, Paul, ne yapmam gerekiyor?
Bien, Paul, ¿ qué se supone que deba hacer?
ÖHK'deki bağlantımız buraya yığınak yapmamızı istedi.
Un contacto en SOCOM nos dijo que nos quedáramos aquí.
Ama yapmamışsın.
Pero no lo has hecho.
O zaman uzay yürüyüşü yapmam lazım.
Entonces tengo que salir.
- Emin olmazdım. - Ne yapmamız gerekiyor?
- Yo no lo estaría. - ¿ Entonces qué se supone que debemos hacer?
Tamam, şu an oylama yapmamız gerekmiyor.
Vale, no tenemos que votar justo en este momento. Penny tiene razón.
Önce ne istersem yapmamı söylüyorsun... -... şimdi de çekil diyorsun.
Primero, me pediste que dijera lo que quisiera y ahora, para dar paso.
Dün gece o adamı tokatladığında yapmam gerekeni yapıyorum.
Estoy haciendo lo que debería haber hecho anoche cuando le dio una bofetada a ese tipo.
Amit pek bir şey yapmamış.
Amit no obtuvo mucho de la acción.
Ama şimdi yapmam gerekecek.
Pero ahora, tendré que..
Ne yapmam gerektiğini söyleyin efendim.
Dígame, señor. ¿ Que tengo que hacer?
Onlar benim çocuklarım, böyle bir şey yapmamışlardır.
Son mis niños, ellos no harían esto.
Onunla ne yapmamı istiyorsunuz?
¿ Qué debo hacer con ellos?
Ne yapmam gerektiğini biliyorsun, değil mi?
¿ Sabes lo que tengo que hacer, verdad?
Norman, benden bunu yapmamı isteme.
Norman, no. No me pidas que lo haga.
Evet, yapmam gereken birkaç şey vardı.
Ah, sí. Tenía unos recados que hacer.
Bunu tek başıma yapmam lazım.
Debo hacer esto solo. Eso es definitivo.
- Aşağı inip bir şey yapmamı ister misin?
¿ Quieres que baje y haga algo al respecto?
Ama annesi tabii ki benim yapmamı istedi.
Pero, claro, su madre quería que lo hiciera yo.
- Seni incitecek bir şey yapmam.
- Nunca haría nada contra ti.
Yani tek yapmam gereken 15 metrelik...
Entonces... Todo lo que tengo que hacer...
İzninizle, yapmam gereken bir şey var.
Disculpa. Debo hacer algo.
Sen de sınır ihlali yapmamı engelledin.
Y tú... me alejaste.
Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım.
Nunca antes había hecho algo así.
Tek yapmam gereken bunu ona götürmek.
A los dos. Solo tengo que llevársela.
Asla yapmam dediğiniz şeyleri yaptırır.
Te hace hacer lo impensado.
Ya zombi savaşları tarihinde bir şey söyleme şansı olup hiçbir şey yapmamış insan olursam?
Es decir, ¿ qué pasaría si en la historia de las guerras zombis soy el humano que tuvo la oportunidad de decir algo, y se quedó sin hacer nada?
O bir cadı, ve bana onu erken uyandırabilmem için.. ... yapmam gerekenleri söyledi.
Es una bruja, y me dejó instrucciones de despertarla a ella primero.
Olay ailemin güvenliği olduğu zaman pazarlık yapmam.
Mira, cuando se trata de la seguridad de mi familia, no hago negocios.
Öğretmenlerimin bana yapmamı söylediği şeyi yapıyordum sadece.
Sólo hacía lo que mis profesores querían.
Hayatta bebek yapmam.
Nunca tendré un bebé.
Araştırmamı yapmam gerek.
Tengo que hacer mi investigación.
Şimdi bu işi halledeceğiz. Yapmamız gereken bu.
Lo arreglaremos porque es lo que hacemos.
Bunu bir hafta önce yapmam lazımdı ama kızım mevzusu çıktı işte.
Se suponía que debía hacer esto hace una semana, pero entonces sucedió esto con mi hija.
Şimdi tek yapmamız gereken kulak verip, planlarının ne olduğunu öğrenmek.
Ahora, solo tenemos que escuchar, descubrir qué planes tiene él.
Şaka bile yapmam.
Ni siquiera bromees.
Bunu yapmam gerek.
- Sí, solo quédese conmigo.
yapmamalısın 52
yapmamalıydın 32
yapmam gereken bir şey var 27
yapmam gereken işler var 42
yapmam gereken bir iş var 17
yapmam gerekeni yaptım 16
yapmam gereken şeyler var 19
yapmamalıyız 22
yapmamız gereken bu 19
yapmamalısınız 16
yapmamalıydın 32
yapmam gereken bir şey var 27
yapmam gereken işler var 42
yapmam gereken bir iş var 17
yapmam gerekeni yaptım 16
yapmam gereken şeyler var 19
yapmamalıyız 22
yapmamız gereken bu 19
yapmamalısınız 16
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmalıyız 39
yapmayın 745
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmaz 37
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma bunu 151
yapma be 35
yapma lütfen 102
yapma ama 158
yapmazsan 25
yapmayacaksın 53
yapmaz 37
yapma böyle 70
yapmak zorundayım 47
yapma bunu 151
yapma be 35
yapma lütfen 102